'Biz burada gazeteciliği savunuyoruz'

'Biz burada gazeteciliği savunuyoruz'
13 gazetecinin 'darbe' iddiasıyla yargılandığı duruşmanın ikinci gününde Murat Aksoy, 'Gazetecilikte 5N1K sorusu var. Bu iddinamede, Nasıl sorusu yok. Bu darbe nasıl olabildi yok' dedi.

Fatma YÖRÜR

İSTANBUL - Soruşturma kapsamında, gazeteciler "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" ve "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek" suçlarıyla yargılanıyor.

Aralarında şarkıcı Atilla Taş ve gazeteci Murat Aksoy’un da olduğu 13 kişi hakkında "darbe teşebbüsü" iddiasıyla açılan ve 25. Ağır Cezada görülen davada yargılanan diğer isimler şöyle:

Atilla Taş, Gökçe Fırat Çulhaoğlu, Yakup Çetin, Bünyamin Köseli, Cihan Acar, Abdullah Kılıç, Oğuz Usluer, Hüseyin Aydın, Murat Aksoy, Mustafa Erkan, Seyit Kılıç, Yetkin Yıldız tutuklu, Ali Akkuş ise tutuksuz sanık olarak yer alıyor.

'MESLEK HAYATIMIN YARISI KADAR TUTUKLUYUM' başlıklı birinci gün haberi için tıklayınız

'ÇOCUKLARIMIN YÜZÜNÜ GÖRMEDİĞİM 389. GÜN'

Duruşma gazeteci Hüseyin Aygün’ün savunmasıyla başladı. Aygün: "Gözlerinizin içine baktım dünden beri. İşlerinizi bitirin buradan gidelim diye bakıyordunuz, bu esarete dayanamıyordunuz. Sadece iki gün bile zor. Benim çocuklarımın yüzünü görmediğim 389. sabah bu sabah."

31 Mart'taki tahliye sonrasını anlatan Aygün, tahliye ve geri tutuklanış sürecinin işkence dönüştürüldüğünü anlattı "ve o gece yaşama sevincimi kaybettim" dedi. "Yalvardık bizi Silivri’ye götürün diye günlerce işkence muamelesinde, nezaret hanede tutulduk. Yerlerde yatırıldık." dedi.

"Ben Cihan Haber ajansında çalıştım ama muhabir olarak. Muhabirin görev tanımı, sokakta çalışmaktır. Ben Feza’nın, Cihan’ın nereye bağlı olduğunu bilmiyordum. Tankta mı görüntülendim, silahlı mı görüntülendim. Nasıl darbeyle suçlanıyorum. Sokaktaki muhabirim ben?"

"Zaman Gazetesinde Ekrem Dumanlı ve yöneticilerle ilişkimden bahsediliyor benim iddianamemde. Ben Zaman'da çalışmadım bile ilişkilerini bilmem. Ben aldığım 2 bin lira için ekmek parası için çalıştım bu kurumlarda. Bu ilişkileri bilsem kapısından girmezdim."

‘BİZ BURADA GAZETECİLİĞİ SAVUNUYORUZ’

Murat Aksoy savunmasına, bugüne kadar kendisine destek veren tüm meslektaşlarına teşekkür ederek başladı. 

"Eleştirel yazılarımı ve görüşlerimi Yeni Şafak’tan İMC TV’ye geniş bir yelpaze ile paylaştım" diyen Aksoy, "Yazmış olduğum binlerce yazı, 300’den fazla tv programı ve sosyal medya paylaşımlarından hiçbiri nedeniyle hakkımda dava açılmamıştı" dedi.

"MİT krizini yarı darbe olarak yazdım" diyen Aksoy, tutuklanma gerekçeleri arasında, yazdığı altı köşe yazısı, sosyal medya paylaşımları ve tv konuşmaları olduğunu hatırlatarak, profesyonelce ve farklı medyalarda yer alan yazılarına ilişkin, tüm yazılarında aynı düşünsel çizgiyi koruduğunu söyledi.

Savunmasında yapıcı eleştirelliğe önem verdiğini dile getiren Aksoy, siyasi karşıtlık ve ötekileştirmeyi değil anlama temelinde farklılıklara önem veren bir bakış açısıyla habercilik yapmaya çalıştığını dile getirdi.

Aksoy, "Yazmış olduğum binlerce yazı, 300’den fazla tv programı ve sosyal medya paylaşımlarından hiçbiri nedeniyle hakkımda dava açılmamıştı" dedi.

Murat Aksoy "Benim görüşlerim ve yazılarım yazdığım kurumun yayın politikasına göre değişmedi. Her mecrada eleştirel oldum. Daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, daha çok adaleti savundum" vurgusu yaptı.

İlk gözaltına alınış sürecindeki iddianamede "Terör örgütüne üye olmamakla yardım ve propaganda"dan tutuklandım. Beş ay sonra iddianamede "terör örgütü üyesi" olarak geçtim. Oysa tutuklanma gerekçeleri aynıydı" dedi.

‘YARGININ GÖREVİ GERÇEĞİ ORTAYA ÇIKARMAKTIR’

Aynı iddianamede örgütün bazı kriterlerine uymakla suçlandığını hatırlatan Köse: "Hiçbir gizli toplantıya katılmadım, kimseden talimat almadım, bir dolarım olmadı, Bank Asya’da hesap açmadım, Gülen’e hiçbir zaman ‘hoca efendi ve muhterem’ demedim. ByLock Kullanmadım, çocuklarım onların okuluna gitmedi." diyerek hiçbir unsuru taşımadığının altını çizdi.

31 Mart tahliyeleri ardından her şeyin daha da zorlaştığını belirten Aksoy, "Yedi aylık sürede ne yapmış olabilirim ki, iki müebbetle yargılanıyorum. Üstelik mektup yasak haftanın 168 saatinde sadece bir saat aile 1 saat avukat görüşü var. 14 günde bir 10 dakikalık telefon görüşmesi hakkım var."

"Suç vasfım üç kez değişti" diyen Aksoy, "Bu süreçlerde savcılık neyi soruşturdu?" sorusunu yöneltti.

Yıllara yayılan gazetecilik ve yazarlık deneyimini paylaşan Aksoy, kitapları ve akademik çalışmaları hakkında bilgi verdi. TV programına, her kesime ve görüşe yazılarımda ve programlarımda yer verdim diyerek çok kültürlülüğe vurgu yaptı. Sivil siyasetin önemine dikkat çeken Aksoy, siyasete her zaman ilgisinin olduğunu söyledi.

"Bu kadar özensizlik Türk hukuku adına acı verici. Gazetecilikte 5N1K sorusu var. Bu iddinamede, Nasıl sorusu yok. Bu darbe nasıl olabildi sorusu yok."

Çalıştığı kurumları yıl yıl ay ay döken Murat Aksoy, "İletişim benim mesleğim ve görevim", diyerek hts kayıtlarına yansıyan telefon görüşmelerini 'gazetecilik' olarak açıkladı. "FETÖ bağlantılı olarak iddanameye yansıyan T24’deki yazılarım gösteriliyor. T24 halen bağımsız olarak yayın yapan bir kurumdur."

İddianamede yer alan gazetecilerle ilişkisi üzerine Aksoy: "Cengiz Çandar’ı iyi ki tanıdım. Kendisi ile ilişkimde evet süreklilik vardır. Yılların gazetecisidir. Ama iddianamede ne diye geçiyor Çandar, "FETÖ lideri basın halkla ilişkiler müdürü Ali Aslan’ın Türkiye’de irtibatlı olduğu kişi olarak geçiyor. Burada suç ve suçlu karma karışık olmuş demektir."

ARTI GERÇEK YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ VE YAZARI FEHİM IŞIK'IN İSMİ DE 'ZAT' DİYE GEÇİYOR İDDİANNAMEDE

"Bir diğer isim gazeteci Fehim Işık, kendisi İMC TV ve Hayat tv’de program yapımcısı. 'Onursal başkanlığını FETÖ liderliğinin yaptığı toplantıya katılan zat' diye geçiyor ismi. Bu toplantıyı organize edenler ortada değil katılan Işık iddianamede. Kendisiyle Türkiye sorunlarına dair konuştuğum çay içtiğim insandır."

'İLK İDDİANNAME KOMİKTİ İKİNCİSİ TRAJİKOMİK'

İddianameyi eleştiren Aksoy, "Oyunculuk eğitimim var. Düşüp bayılsam anlamazsınız, ilk iddianame komikti ikinci trajikomik. Bu iddianame akıl alır gibi değil, diyen Aksoy, iddianame eklerindeki HTS analiz raporuna göre bugüne kadar yaklaşık 5 bin 270 kişi ile temas kurduğunu anımsatarak bu aralığın 10 yıllık zaman dilimini kapsadığını kaydetti.

Bu zaman dilimine göre suçlama konusu edilen görüşmelerin 1-2 kez olduğunu söyleyen Aksoy, bunun yoğun görüşme trafiği olarak adlandırılamayacağını vurguladı. Aksoy, Yalçın Akdoğan ile 153, Cem Küçük ile 98, Bekir Bozdağ ile 53, İbrahim Karagül ile 164, Hüseyin Çelik ile 25 kez görüşmesi olduğunu belirterek, "Suçsa bunlarla da mesleki faaliyet kapsamında görüştüm" dedi.

'TAHLİYEMİ VE BERAATİMİ İSTİYORUM'

"Hiçbir haberimden pişmanlık duymuyorum. Ama keşke dediğim anlar oldu o da; FETÖ PYD ile iktisaplı yerlerde yazmasaydım. Sadece kendi fikirlerimi yazdım yazdıklarımdan değildir pişmanlığım ama o noktalarda yazdığım için pişman oldum."

"Bu görüşmeler nedeniyle iki kez müebbetle yargılanmak… İnsaf sadece" vurgusu yapan gazeteci. Siyaset demokrasi ve özgürlüğü sağlar, yargı adaleti sağlar. Adalet bekliyorum. Tahliyemi ve beraatımı istiyorum" dedi.

‘KARAR VERİCİLERİN HİÇBİRİ BURADA YARGILANMIYOR HEPSİ YURT DIŞINDA KAÇTI’

Murat Aksoy'dan sonra söz alan Mustafa Erkan Acar oldu.

Savunmasında haberlerini savunan Acar, hesap hareketleri ve telefon görüşmeleri üzerine uzun bir savunmanın ardından şu ifadeleri kullandı: "Karar vericilerin hiçbiri burada yargılanmıyor hepsi yurt dışında kaçtı. Karar vericiler olmayan, biz alt kadrolar burada aylardır yargılanıyor, savunma veriyoruz."

‘İDDİANAMEDE HER ŞEY VAR BİR TEK GERÇEKLER EKSİK’

Oğuz Usluer'in savunmasıyla devam edilen duruşmada Usluer sözlerine: "Ben gazeteciyim"  diyerek başladı. "Önünde arkasında başka bir sıfat yok. İddia makamı bana darbeci yaftasını yakıştırırken ortaya bir tane bile delil koymamıştır."

"Anayasa ihlal edilerek ilk tahliyede yedi saat bekletildik. Biz saniyeleri sayarken polis yeniden tutuklandığımızı söyledi. Başta şaka zannettim ama öğrendim ki, vatandaşa şaka yapılmaz tuzak kurulurmuş."

"Tahliyemizi eleştiren kaleminden kan damlayan bazı yazarlar tahliyemizi eleştirmişti."

"Devlet bana ‘darbecisin’ dedi tek bir delil ortaya koymadan."

"Bir kişinin darbeci olduğu birkaç saat içinde mi anlaşılır? İddianamede her şey var bir tek gerçekler eksik."

"Mezuniyet tezimin konusu baskı ve sansürdü. Basına baskı artan dönemler darbe dönemleriydi. Türkiye’de basın hiçbir zaman özgür değildi. Basın bayramını bizlerde cezaevinde karşıladık."

"Tezim ayrıca darbelere ve baskılara da eleştiriler ortaya koymuştum. Ayrıca yüksek lisans döneminde Bülent Ecevit dönemi medyasını çalıştım. Bu dönem Türkiye medyasının altın çağıdır."

'GAZETECİ HERKESLE GÖRÜŞÜR, SORUNLU ALANLARDA GEZER'

"Benim pek çok haber ve programımda darbelerin ne kadar utanç verici süreçler olduğunu ortaya koymaya çalıştım" diyen Usluer, darbe karşıtı çalışmalarından örnekler verdi.

İddianamede Haber Türk Genel Yayın Yönetmeni olarak geçen Usluer, "Ben hiçbir zaman Haber Türk’te Genel Yayın Yönetmeni olmadım" dedi. Bylock kullanmadım. Bu da mahkeme belgelerinde kanıtlandım. Bu yanlışın bir an önce düzeltilmesini talep ediyorum.

Ben gazeteciyim gazeteciler herkesle görüşür. Toplumun tüm kesimleriyle görüşür. Sorunlu alanlarda gezmek zorundayız. Bu sayede de toplum gerçekleri öğrenebilir. Gazeteci bir gün polisi bir gün hırsızı dinler. Gazeteciye şununla niye konuştun bununla niye görüştün diye sorulmaz."

Savunmalar eski TRT çalışanı Seyit Kılıç ile devam etti: "13 aydır cezaevinde yaşıyoruz. Otomatik silahlarla poz verenler serbest, genç bir kıza tecavüz eden serbest, hırsızlar serbest biz içerdeyiz. Bir akıl tutulması içindeyiz. Tahliyemi talep ediyorum."

Seyit Kılıç ardından söz alan Feza Grup çalışanı Yakup Çetin, "Ben muhabirim siz kanunları benden iyi biliyorsunuz. Gazetecilik yaparken tek pusulam gazetecilik oldu. Hiçbir örgüt için çalışmadım. Örgütlerin menfaati amacım olmadı. Bu davanın bütün delilleri mükerrer." dedi.

HTS kayıtlarını da savunan Çetin, "Üç kişi ile görüştüğüm iddiası var. Bu adamlarla görüşmedim. Ayrıca bu adamların kendileri de serbest ve haklarında bir dava yok." dedi."Bir olayı irdelerken o günün şartlarıyla düşünmek gerek. Bugün Ekrem Dumanlı bir şeytan olabilir. Ben haber için olay yerinde bulundum hep. O günün şartlarında haber neredeyse ben oradaydım." 

"Ben 30 yıl önce abimi kaybettim. Çok canımı yaktı,onun hesaplarına kadar incelenmiş. Bu kadar olmamalıydı." 

Öne Çıkanlar