Ahmet Altan'dan ilk savunma: İktidardan gidecek ve yargılanacaksınız

Ahmet Altan'dan ilk savunma: İktidardan gidecek ve yargılanacaksınız
Ahmet Altan hem iddianameyi hazırlayan savcıyı hem de Erdoğan'ı ağır sözlerle eleştirdi: Suç örgütü varsa bu AKP ve Erdoğan'dır. İktidarın hırsızlık yaptığını düşünüyor ve söylüyorum.

GÜNCEL- Ahmet-Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak'ın "darbe girişimine iştirak" etme suçlamasıyla yargılandığı 17 kişilik davada, Ahmet Altan tarihi bir savunma yaparak, yazdığı tüm yazıların ve ifade ettiği görüşlerin arkasında olduğunu söyledi. 

Altan iddianameyi "hukuk pornosu" olarak nitelendirirken, bir suç örgütü aranacaksa AKP ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a bakılması gerektiğini savundu.

Altan savcıya böyle seslendi: "Senin hapishanen bana vız gelir. Ben gerçekleri söylerim. Siz söylenmesinden korkacağınız işler yapmayın. Masum insanları öldürmeyin, yolsuzluk, hırsızlık, adaletsizlik yapmayın. Bu ülkede fikir özgürlüğü yok. 160'tan fazla gazeteci hapiste bugün. Ortak özellikleri AKP muhalifi olmaları."

"Erdoğan'ı tehdit etmiyorum, uyarıyorum. İç savaş isteme" diyen Altan, "İç savaş korkunçtur. Suç mu bunu söylemek. Masum insanları öldürmeyin, yolsuzluk, hırsızlık, adaletsizlik yapmayın. Ben hayatım boyunca gerçekleri söyledim Ben sizin korkutabileceğiniz bir adam değilim" diye devam etti.

Altan'ın savunmasındaki en çarpıcı bölüm, "İktidarın hırsızlık yaptığını düşünüyor ve söylüyorum. Savcıya mı soracağım bu konuda ne söyleyeceğimi?" dediği ve ardından "AKP iktidardan gidecek ve yargılanacak" sözleriyle devam ettiği anlar oldu.

Dava, hakimin Altan hakkındaki suçlamaları ve istenen cezayı okumasıyla başladı. Suçlamaların büyük bölümü, Altan'ın Taraf gazetesinde AKP iktidarını ve Erdoğan'ı eleştiren yazılarından oluşuyor. Altan'ın Taraf Genel Yayın Yönetmeniyken Roboski'de sivillerin bombalanarak öldürülmesiyle ilgili attığı "Devlet halkını bombaladı," ve Erdoğan'ı eleştiren "Mutlak Korku" başlıklı yazıları da ceza gerektiren suçlar tanımlaması arasında yer aldı. 

Balyoz darbe planı ile ilgili manşetler ve 17-25 Aralık'taki yolsuzluk skandalı davasındaki tutumunun yanısıra Erdoğan'ı eleştirdiği yazılar da iddianamede "suç" olarak tanımlanırken, Altan savunmasında tüm bu suçlamaları tek tek yanıtladı. 

Türkmenlere tıbbi malzeme ve ilaç gönderdiği iddia edilen MİT tırlarında silah çıkmasıyla ilgili de konuşan Altan, "MİT tırlarının ne olduğunu öğrenebildik mi? O tırların ne taşıdığını, kime gittiğini öğrenebildik mi? Hayır. Bunlar tam da Ergenekon gibi derin devletin yapacağı işler" dedi. 

"TAM BİR HUKUK KATLİAMI YAŞANIYOR"

Altan savunmasını şöyle sürdürdü: İddianame olduğu ileri sürülen, zekadan ve hukuktan yoksun ağırlaştırılmış bu metin ciddi bir savunmayı asla hak etmiyor. Hakkımda söylenen yalanları görünce, binlerce insanın hapse atılarak nasıl hukuk katliamı kurbanı olduğunu anladım. Savcının saçmalama ve yargılama konusunda gösterdiği pervasızlık, bunun yargıyı bir hukuk mezbasına döndürdüğünün göstergesidir.

Hukuk sisteminin cüzzama yakalandığını, etlerinin lime lime edildiğini bu iddianame ile görüyoruz. "Hukuk bazen uyur ama asla ölmez" denen atasözüne inanırım. İktidarda bulunan siyasetçi ve hukukçuların, bugünkü hukuksuzluğun 28 Şubat'çılar gibi bin yıl süreceğini düşünenlere aldırmayın. 

Birkaç yazım ve televizyon konuşmam dışında iddianame şunları diyor: Biz darbeyi yönlendirdiği iddia edilen adamları tanıyan adamları tanıdığımız için yargılanıyoruz. Gülünç bir iddia bu. Birini tanımak nasıl bir suç kabul edilir? O eyleme katılmanız gerekmez mi o suçu işlemiş olmak için?

İddianame, Said Sefa'ya ait bir haber sitesinde yazdığım yazıyı hatırlatarak başlıyor. Sefa hakkında kesinleşmiş bir yargı cezası var mı? Yok! O halde bu hukuk değil algı operasyonu. Hadi diyelim Sefa suçlu, bir gazete sahibi darbeye karışıp bir suç işlese, onun gazetesinde çalışanlar da aynı suçu işlemiş mi sayılır?

Kanıt yerine savcının suçlamaları var bu iddianamede.

"GEZİ'DE YAZIYOR OLSAM DESTEK OLURDUM"

Gezi olayları sırasında ben eve kapanmış roman yazıyordum. Yani Gezi öncesinde yazı yazmıyordum.Ben Taraf'tan 2012'de ayrılmışım, savcı 2013'teki Taraf'ta Gezi'ye dair yazılar yazdığımı utanmadan iddianameye koymuş. Ancak o dönem yazsam kesinlikle Gezi'yi desteklerdim. Halkın vicdanına seslenen bir hareket olduğuna inanıyorum Gezi gösterilerinin. Zeki ve cesur bir hareketti o. 

"EVET, ROBOSKİ'DE DEVLET HALKINI BOMBALADI"

Altan, Taraf'daki Roboski katliamı ile ilgili "Devlet Halkını Bombaladı" manşetiyle ilgili de şu savunmayı yaptı: Ben o davadan yargılandım ve mahkum oldum. O davadan yargılanıp cezalandırılan bir tek ben varım. Bombalayanlar, o emri verenler değil ben mahkum oldum. Evet devlet halkını bombaladı; zavallı insanları öldürdü. Bunun 15 Temmuz darbesi ile ne ilgisi var? Onu kafası karışık olan savcıya soracaksınız. 

Hükümet aleyhtarı tweetler niye suç olsun, ben hayatımda gizli ya da açık tek bir tweet bile atmadım. Bu olayın benimle ve iddianame ile ilgisi ne? Bu savcı ve benzerlerinin nasıl bir pervasızlıkla insanların hayatlarını kararttıklarını ve görevlerini nasıl kötüye kullandıklarını herkes görsün istiyorum" diye konuştu.

Fethullah Gülen'in yönlendirmesi ile yazılar yazdığı iddiasıyla ilgili olarak da, "300 davada yargılandım. Askeri vesayetle mücadelem ne olacak? Benim AKP'yi eleştirmem için birilerine ihtiyacım mı var? Ülkeyi batıran AKP'yi eleştirmek için akıl almama ihtiyacım yok. Böyle terbiyesiz, saygısız davranamazsınız, izin vermem" dedi.

Altan sözlerini şöyle sürdürdü: İddianameyi nereden tutsanız elde kalıyor. Bu iddianameyi yazan savcı, bu Ahmet Altan Taraf'tan ne zaman ayrıldı, diye hiç mi merak etmedi? Hukukun ve hukukçuların içine düştüğü durum alabildiğine yalan ve pervasızlık. Savcı için önemli olan bu yalanlarla bizi hapiste tutmak. Tutuyor da zaten. Hukukun geldiği yer burası işte.

"MATBAA ALIŞVERİŞİNİN BENİMLE NE ALAKASI VAR?"

Başar Arslan ile Alaaddin Kaya arasındaki matbaa alışverişi ile ilgili de Altan şunları söyledi: 2012'den beri konuşmadığım bir iş adamının iş ilişkilerinden bana ne? Bir matbaanın el değiştirmesinin benimle ilgili iddianamede ne işi var?
Terör örgütü lehine hareket ettiğimi iddia ediyor savcı. Terör örgütü dediği zamanında adı Cemaat olan örgüt. Oysa Cemaat'in bizim yazılarımızdan rahatsız olduğunu ben okuyucularıma açıkça duyurmuştum zaten.

"ÖRGÜT VARSA CEMAAT'İ ÖVEN AKP'YE BAKILSIN"

Ben gazeteciliği 2012'de bıraktım, 2016'daki haberler, benim aleyhime suçlama olarak dönmüş. Cemaatin örgütlendiği bir örgüt varsa AKP'ye, Gülen'i öven Erdoğan'a ve bugünkü Adalet Bakanına bakacaksınız. 

Bizim iddianame hukuk pornosuna dönmüş vaziyette. Önder Aytaç ile bağlarımdan söz ediliyor. Aytaç, benim işine son verdiğim tek yazarım sanırım. "Apo idam edilsin" diye yazdığı için yazılarına son verdim. İnsanların ölümünü, öldürülmesini isteyenlere yer yoktur gazetemde.

Ekrem Dumanlı bir başka isim. Dumanlı ile bir ahbaplığım vardır. Bokstan, sinemadan anlayan bir gazeteci. Onunla sohbet etmekten hep hoşlandım. Bir kez Beşiktaş maçına gittim, birkaç kez yemek yedik. Telefonda sohbet ettiğimiz için mi hakkımda 3 kez müebbet isteniyor?

Tanımam suçmuş gibi, ki adı geçen insanlar kabzımal değil, medya dünyasının insanları. Bir tuhaflık, anormallik ve suç yoktur medyadan kişilerle konuşmak. Dumanlı ile konuşma sayım, Ekrem'in, Tayyip Erdoğan'ın uçağına binme sayısından daha fazla ise gelin bu bir suç mu değil mi bunu tartışalım. 

Erdoğan'ın herhangi biri ile konuşması suç değil ama benim konuşmam suç öyle mi? Hukuk mu bu, akıl mı, mantık mı?

ÖRGÜT MENSUBU OLMAYAN SUBAYLARIN TASFİYESİ VE DARBE ZEMİNİNİN HAZIRLANMASI

"6 yıllık süreçte bazı subayların tasfiye edilip, örgüt üyesi subayların yerlerine getirilerek darbe zeminini kimin hazırladığını soruyor savcı. Savcı bu suçu benim işlediğimi söylüyor. Zeki bir soruya aptalca bir cevap veriyor. Ben 2010 yılında bir haberle, 2016'ya kadar tüm tayin ve terfileri gerçekleştirebilir miyim? Hiç kimse altı yıllık süreci tek başına belirleyemez, hele bir gazeteci bunu hiç yapamaz. Devlet içinde organize bir çalışma gerektirir bu. Kim yaptı peki bunu?

Bu tayin ve terfilerin altında kimin imzası varsa onlar yapmıştır bu çalışmayı. YAŞ üyeleri, hükümet üyeleri ve başbakan ile Cumhurbaşkanının imzasıdır bu süreci yöneten ben değil. Ben generallerin terfi ya da tasfiye edilmelerini sağlayabilir miyim? Böyle bir yetkim var mı yok? Yok. Üstelik askerin tasfiye yasası 2015'de onaylanmış. O yasadan ben nasıl sorumlu olabilirim? Suçu işleyen ben değilim, o süreçte ben yokum. Peki neden bunu benimle ilgili bir iddianameye koyuyor savcı? Bu suçlama başka bir iddianameden firar edip, benim iddianameme eklenmiş görünüyor. Belki, savcı Erdoğan'dan, AKP'li bakanlardan ve generallerden oluşan bir örgütün gizli liderinin ben olduğumu iddia edebilir. Böyle bir suçlamanın benim iddianamemde olmasını açıklayacak, benimle ilgili tek bir neden olabilir.

Ayrıca, Balyoz darbe haberlerini ben yayınladım. Benden başka kimse o haberlerin yayınlanmasına karar veremezdi. Tek sorumlu benim. Utanç verici bir iddianame bu. Hukuk mudur, ahlak mıdır tek bir kanıt olmadan insanları hapse atmak. Savcının hissiyatı bizim davada kanıt yerine geçiyor.
Savcının hissiyatını hareketlendiren şey, Can Erzincan TV'de yaptığım bir konuşma. Önce subliminal mesaj verdiğimiz gerekçesi ile göz altına alındık. Sonra bu iddia ortadan kayboldu. Onun yerine sahmeye siz darbeyi biliyordunuz iddiası ortaya çıkıyor. Saçmalıklar tiyatrosunun yeni iddiası bu. Bir savcı kanaatine, hissiyatına göre bir iddianame yazabilir mi? Savcı öyle istedi diye insanlar için ağırlaştırılmış müebbet hapis istenebilir mi? Hukuka göre bunların yanıtı hayır. Ama burada oluyor. Biz de bu saçmalıklara yanıt vermek zorunda kalıyoruz. 

Erdoğan'ın Suriye ve Ortadoğu politikalarına bugün kendisi bile sahip çıkmıyor. Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir dış politika felaketi yaşanıyor. Yargının bir adama bağlı olmasına sonuna kadar karşıyım. 

Erdoğan "Ben fiili başkan oldum" sözüyle Anayasa'yı çiğnediğini ve suç işlediğini kabul etmiş oldu. Bu gerçeği haırlatmaktan daha doğal ne olabilir? Suçu Erdoğan işliyor, onun suç işlediğini söyleyen ben yargılanıyorum. Fiili başkanlığını ilan etmek Anayasal bir darbedir. Bahçeli, fiili durumu Anayasa'ya uydurmak gerektiğinin altını çizmedi mi? Doğru dürüst bir devlette fiili duruma izin verilmez, herkes yasanın içinde kalmaya mecburdur. 

Savcı, Erdoğanla ilgili eleştirilerimin olduğu yazıların başlıklarını büyük harfle yazmış. Niye? Çünkü savcı, açık bir şekilde "Erdoğan'ı eleştirirsen hapse atılırsın" diyor bana."

AHMET ALTAN'IN SAVUNMASI

 

 

 

 

 

 

MEHMET ALTAN'IN SAVUNMASI

 

Öne Çıkanlar