AKP’lilere istifa, Kürtlere kayyım!

Mesele milli iradeyi hiçe saymaksa; şimdiye kadar DBP’ye bağlı 102 belediyeden 94'ünün belediye başkanları görevden alınıp yerlerine kayyım atandı. Bunların çoğu tutuklandı.

Bir süredir milli irade lafından geçilmiyor.

AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın, ‘metal yorgunluğu’ bahanesiyle partisinde giriştiği temizlik hareketi vesilesiyle bir süredir anlamını yitiren bu kavram üzerine bolca spekülasyon yapılıyor.

İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın Erdoğan’ın talimatı ile görevinden istifa etmesi çok tartışıldı. Bunun milli iradenin gaspı olduğu söylendi.

Arkasından da Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek ile başka belediye başkanları için de aynı işlemin uygulanmak istenmesi karşısında AKP içinden itiraz sesleri duyuldu.

"Halkın iradesi ile işbaşına gelen bu seçilmiş başkanlar ancak halkın oyu ile görevden uzaklaştırılabilirler" diyenler çıktı. Milli iradenin kutsallığından dem vuranlar da oldu.

Hatta CHP’den, bazı ulusalcı sol kesimlerden de eleştiriler duyduk.

Eleştirilerin, karşı çıkışların temelinde, "seçilmişlerin bu şekilde görevlerine son verilerek milli irade kavramının ayaklar altına alındığı" itirazı yatıyor.

Hatta, görevden alınanların, ayrılmaları istenenlerin işledikleri bir suç varsa onların açıklanması ve gereğinin yapılması gerekirken, bunu yapmadan seçilmişleri ısrarla istifaya davet etmenin anlamsızlığı üzerinde de duruluyor.

"Suçları varsa açıklayıp yargıya teslim edin, yoksa bu zorlama milli iradenin gasp edilmesidir" deniliyor.

Bütün bu tartışmalarda, eleştirilerde ve yakınmalarda milli iradeden bolca söz ediliyor ama bunların hiçbirinde görevden alınıp yerlerine kayyım tayin edilen Kürt belediye başkanlarından söz edildiğini duymadık.

Oysa, özellikle 15 Temmuz darbesinden sonra ilan edilen OHAL sayesinde Kürt belediyelerinde milli irade kavramının nasıl haydutça, hoyratça ve zalimce çiğnendiğini ve ortadan kaldırıldığını biliyoruz.

KÜRTLERİN İRADESİ YOK SAYILDI

Önce Kürtlerin seçilmiş belediye başkanları, onları seçen halkın iradesi hiçe sayılarak görevden alındı. Sonra da yerlerine devletin memurları kayyım olarak tayin edildi.

Tabii hedef sadece belediye başkanları değildi. Milletvekilleri de dokunulmazlıkları kaldırılıp zindanlara atıldı, bazılarının milletvekillikleri düşürüldü.

Yine seçilmiş belediye meclis üyelerinin de birçoğu görevden alındı.

Mesele milli iradeyi hiçe saymaksa işe Kürtlerin seçilmiş temsilcilerinden başlamak gerekir.

Şimdiye kadar Demokratik Bölgeler Partisi’ne bağlı 102 belediyeden 94'ünün belediye başkanları görevden alınarak yerlerine kayyım atandı.

Bunların çoğu tutuklandı. Kayyım atanmayan biri Iğdır olmak üzere 8 belediyenin de vali ve kaymakam onayı olmadan faaliyet yürütmesi mümkün değil.

Kayyımların atamaları ile halkın iradesine el konuldu. Seçimlerin, sandığın bir hükmü kalmamış oldu.

Halbuki AKP 2002’de iktidara gelirken Erdoğan millet iradesinin üstünde hiçbir gücün olamayacağını ısrarla söylüyordu.

Bu konuda AKP’li bir kalem, Mehmet Ocaktan Karar Gazetesi’ndeki köşesinde önceki gün şöyle diyor:

"Hiç uzağa gitmeye gerek yok, gezi sürecindeki tartışmaları hatırlayalım... O günlerde "Demokrasi sadece sandık değildir" diyenlere karşı Başbakan Tayyip Erdoğan en sert ifadelerle demişti ki: "Demokrasi sandık değildir veya demokrasi sadece sandık değildir mantığını ben kabul etmiyorum. Kim bu ifadeyi kullanırsa kullansın kabul etmiyorum. Demokrasi sandıktan geçer. Öyle veya böyle sandıktan geçer. Adama sorarlar, ‘demokrasi sandık değilse nedir. Bunu bana anlat’ der. O zaman ne diyeceksin. Sandıktan gitmeyeceksin nereden gideceksin. Sadece sandıktır, halkın iradesini birileri ipotek alma girişimine girmesin."

Elbette demokrasinin sadece sandıktan ibaret olup olmadığını tartışabiliriz. Ama bir gerçek var ki, seçilmiş iktidarların en temel meşruiyet kaynağı sandıktır. Dolayısıyla bugün beş yıllık sürelerinin dolmasına henüz bir-birbuçuk yıl varken bazı belediye başkanlarının görevlerden ayrılmalarını beklemek, anayasal olarak mümkün olmadığı gibi, millet iradesinin sıhhati açısından da çok isabetli bir davranış olmayacaktır."

"BEN GETİRDİM BEN ALIYORUM"

Bu laflar, görevden alınan Kürt belediyelerinden söz etmese de çok güzel. Erdoğan’ın milli irade kavramını, nasıl işine geldiği zaman işine geldiği gibi kullandığını ya da hiç tanımadığını gösteriyor.

Şimdi "Milli irade falan dinlemem, tek irade benim" diyor. Üstelik de "Onları ben getirdim, şimdi ben görevden alıyorum" dediği de oluyor.

Haksız da değil. Bir parti liderinin tek seçici olarak bütün parti yetkililerinin, milletvekillerinin ve belediye başkanlarının seçilmesinde tek irade olması zaten milli irade kavramının nasıl göstermelik bir değer olduğunu kanıtlamıyor mu?

Hele şimdi ülkeyi ve partiyi yöneten tek adam olarak ne dediyse onun emir kabul edilmesi ve anında yerine getirilmesi gerektiği de ortadayken.

O, bir parti yetkilisine ya da belediye başkanına,"istifa et" dediyse bu emir anında yerine getirilmek zorunda.

Bu nedenle Melih Gökçek’in bu talimata uymaması, şantaj yapması, elinde istediği kadar belge, bilgi, kaset olsa dahi söz konusu bile olamazdı.

Çünkü istifaya direnenlere karşı görevden alma, hatta haklarında kanuni takibata geçme tehdidinde bulunan da yine Erdoğan.

Buna karşılık efendice görevlerinden ayrılanlar için bir ödül de düşünülmüş.

Haklarında herhangi bir yolsuzluk, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma vb. suçlaması yapılmayacak.

Yani Erdoğan’ın emrini dinleyenlere af, dinlemeyenlere ceza öngörülüyor.

Öte yandan istifa eden AKP’li belediye başkanları ile 94 Kürt belediye başkanının görevden alınmalarında ve yerlerine kayyım atanmalarında bile bir eşitsizlik var.

İstifaya zorlanan AKP’li belediye başkanları yerine belediye meclislerinde yine AKP’li bir üye belediye başkanlığına getiriliyor.

Hiç kuşkusuz Erdoğan’ın belirlediği bir aday seçiliyor.

Tabii iş Kürt belediyelerine gelince bu dahi yapılmıyor. Yasaya aykırı da olsa kayyımlar göreve getiriliyor. Göstermelik olsa bile belediyelerin kendilerini seçen irade ile bir ilişkisi kalsın istenmiyor.

Seçilmiş değil atanmış belediye başkanları.

Ulusun değil tek adamın iradesi.

Göstermelik demokrasimizin son göstermelik şekil şartlarından birine daha veda ettik.

Yerleşmekte olan rejimin adını koymakta güçlük çekenlerin dikkatine...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi