'AKP, yüzde 49'u görmek zorunda'

'AKP, yüzde 49'u görmek zorunda'
DİTAM Başkanı Mehmet Kaya ile referandumu, AKP'nin Kürt sorununa bakışını ve Kürtlerin 'evet' ve 'hayır'ını konuştuk.

Bahar KILIÇGEDİK / DİYARBAKIR

16 Nisan referandumu, öncesi ve sonrasında yaşananlar nedeniyle daha uzun bir süre tartışılacak gibi görünüyor. Gerek kampanya sürecinde, özellikle doğuda ortaya çıkan eşitsiz koşullar, gerekse sandıktan çıkan mühürsüz oy ve zarflar üzerinden yaşanan tartışma sertleşirken, referandumda evet diyen Kürtlerin sayısında artış olduğu söylemi, yeni bir tartışma başlattı.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde "hayır" önde çıkmış olsa da, rakamsal veriler 7 Haziran ile kıyaslandı. Daha çok su götürecek bu tartışmayı, yani "Kürtlerin evet ve hayırını", yine hükümetin Kürt sorununa bakışını ve bu çerçevedeki diğer meseleleri Diyarbakır’da Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM) Başkanı Mehmet Kaya’ya sorduk. 
 
- Referandum sonucunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle bölge açısından baktığımızda nasıl bir görüntü var?

İlk defa OHAL koşullarında bir seçim yaşadık. Diğer seçimlerden farklıydı. Seçimden önce seçilmişler, milletvekilleri ve on bin parti çalışanının içeride olması koşullarında seçim yaşandı. Türkiye geneline baktığımızda, AK Parti’nin tek başına Cumhurbaşkanı seçiminde aldığı oya ancak yakalayabildiğini görüyoruz. Üstelik bir milli cephe koalisyonu oluşmasına rağmen. Aslında baktığımızda yüzde 60-66 tabanın oyunu alması gerekirdi.

CHP'DEN DE EVET VERİLDİĞİNE İNANIYORUM

- Peki sizce bu referandumda HDP oyları AKP’ye kaydı mı?  

Türkiye genelinde CHP’den de evet verildi, buna inanıyorum. Çünkü Türkiye’nin sorununu "terör sorunu" olarak gören önemli oranda bir CHP kesimi var. Cumhurbaşkanı ve başbakanın dilinin de çözüm değil, "terörü sonlandırma" şeklinde olduğunu görüyoruz. Ancak buna rağmen, yüzde 65’lere yakın tabanı olmasına rağmen, yüzde 51’lik bir oy aldı. Oran düşük yani. Mesaj neydi peki? Sonuç, insanların kutuplaşma ve tek yönetimi istemediğini gösteriyor. Burada bir mesaj var. Evet Kürtlerden oy gitti doğru. Bölge önemli bir süreçten geçti. 7 Haziran seçimi yaşandı ardından çatışmalar yaşandı, çatışmalar ilk defa kent merkezinde yaşandı. 500 bin insan göç etti. İnsanlar yerlerinden edildi. Bundan sonra Kürtlerin, milletvekillerinin içeri alınması, kayyum atamaları. AK Parti’nin Kürtlerden beklediği oy oranları oldukça yüksekti. Ancak bölgeye baktığımızda, benim gördüğüm güçlü bir ‘hayır’ çıktı. Bu hayırı iyi okumak lazım. Bölgeye baktığımız zaman 7 Haziran’a göre AK Parti’ye giden yüzde 10-12’lik bir oy var. Ama oylar HDP’nin değildi. AK Parti tabanında olan insanların barışı görüp verdiği oydu. Bugün ise Kürt tabanı AK Parti’ye şu mesajını verdi; ‘Ben seni Kürt sorununda ne Türkiye’de ne de Ortadoğu’da bir çözüm olarak görmüyorum.’ Yani senin Ortadoğu’daki Kürt karşıtlığını,Türkiye’de de çözümde güvenlik politikanı kabul etmiyorumun net mesajıydı referandumda görülen.

AK Parti şimdi kendisine kayan bu yüzde 10’u görüp atlarsa -ki umarım atlamaz-bu önemli bir mesajdı. Evet Kürtlerin bir kısmı oy verdi. Bir kısmının da sandığa gitmeme eğilimini biz fark etmiştik. Çünkü evet ve hayırın durduğu yere baktığımızda, hayırın-evetten tek farkı, HDP’nin  hayırın içinde olmasıydı. Ama onun dışında hayırı savunanların hepsi yine Kürt sorunu üzerinden AK Parti’yi vurmaya başlamışlardı. Özerklik,federasyon tartışmaları vs.
Kürtlerin HDP’ye kırgınlığını da gözardı etmezsek, bence bir kısım Kürtler Erdoğan’a jest yaptı, yeniden bir el uzattı. Yani o evet oyları, yeniden çözüm sürecine dönme oylarıydı, mevcut politikanın oylanması değildi. Bazı kişilerle konuştuğumuzda, ‘biz evet vereceğiz’ diyordu. Neden dediğimizde ise,‘Sonuçta Erdoğan ile bu işi çözeceğiz’ diyorlardı. Yani çıkan evet oyları, ‘Sorunu Erdoğan’la çözme’ oylarıydı.  

- Hangi kesimden söz ediyoruz? 

Özellikle bölgedeki orta sınıfın üstü iş adamı, eski Kürt siyasetçiler. Türkiye’deki sol ile çok kırılmalar yaşayıp, sonuç elde etmediklerini görüp ders çıkaranlar.Özellikle bu kesimin eveti şartlı ve stratejikti. Yani şu oldu; Erdoğan’a buradan mesaj vermeliyiz dediler. Erdoğan’a, ‘Evet politikan yanlış biliyoruz ama tekrardan sürece dönmen için bu bir şans’ dediler.

Erdoğan’dan halâ umudu kesmeyenler yani…

Bu konuda Kürtler ile Türkiye genelinin bakışı bence örtüşmüyor. Kürtler başkanlık derken, sorunun çözümünde bir yöntem olarak görüyorlar. Her ne kadar son dönemlerde diktatörlüğe giden bir yapısı olsa da, sonuçta bunun karşında kümelenen yapı ise ulusalcı, Kemalist bir çizgide. Bu kesimler, HDP’nin de büyük hatalar yaptığına inanıyor. HDP’nin süreci kendi başına götürdüğünü düşünüyorlar ve hükümet ile ilişkilerini eleştiriyorlar. Tayip Erdoğan’ı suçladıkları kadar HDP’yi de suçlayan bir kesim var. 
Tabi bunların dışında şunu da görmek gerekiyor. HDP referandum sürecinde sahada yoktu. Tüm aktörleri içeride. Selahattin Bey, İdris Baluken, bunlar önemli dönüşüm yapan aktörler. Birde Kürtlerin bu referandumda sandığa gitme hevesleri yoktu.

AK PARTİ KÜRTLERİ ALGILAMIYOR

- Peki tüm bunlara rağmen AK Parti’nin Kürtlerden "çok yüksek" oy beklentisine girmesinin sebebi nedir? Yanıltıldı mı?

AK Parti’nin Kürt reseptörleri çalışmıyor. Hakikaten Ak Parti Kürtlerin taleplerini, duygularını, beklentilerini, sorunlarını algılamıyor. Eğer algılamış olsa böyle olmazdı. Suriye politikasında da bunu anlamadığını görüyoruz.
AK Parti’nin oylarına bakın, kırsaldaki oy kent oyundan fazla. Bu nedir? 90’lı dönemde de böyleydi. Kürt sorununa kent sahip çıkardı. Bugün yine aynı noktaya geldik. Yine AK Parti 90’lıyılların Partisi gibi. Kırsaldaki devlet baskısı ile oy getirmeye çalıştı. O zaman bunu nasıl okumak lazım? Hep denir ya ‘Kürtlerin oyunu PKK belirliyor’ diye. Peki Kayapınar’da oyların yüzde 70’ini PKK’e mi aldı? Diyarbakır’ın en gelişmiş bölgesi Bağlar’da PKK mi aldı? Bunlar hep yanlış reseptörlerden kaynaklı.

- AKP’nin Kürt reseptörü çalışmıyorsa, geçmişteki barış sürecini nereye koyacağız?

Barış süreci de aslında yanlış çıtada geldi durdu. Kürtlerin talepleri doğru algılansaydı süreç ilerleyebilirdi. Ama AK Parti barış sürecine bakarken,‘biz din kardeşiyiz, OHAL’i kaldırdık, bir-iki adım atalım, Kürtçe gazete çıkaralım’ dedi. Çünkü buna inandı. AK Partili Kürtler, kendi siyasetçileri onu buna inandırdı. Sorun tam olarak burada. Kürtlerin sorunlarını öyle alçak bir çıtada gösterdiler ki, hükümet de bu işi çözebileceğini söyledi. Sonra aldatıldığını anladı. Aslında aldatan PKK değil AK Parti içindeki bu Kürtlerdi. Kendi kadrosu aldattı. Tayyip Erdoğan’ın referandum sonrası yaptığı konuşmayı dinlerken, Türkiye için üzüldüm Kürtler için ümit besledim. Türkiye için idamı konuşuyor olması hakikaten kötü bir şeydi. Toplum sana kutuplaşmaman için mesaj vermiş ama sen bunu almıyorsun.
Dolayısıyla ben mevcut politikayı destekleyen Kürt oylarının yüzde 1,2’lerde olduğunu düşünüyorum. Sonuçta biz bunları yaşadık ve gördük. Kimse hendek politikasında devleti haklı görmüyor. PKK’yi haklı görmemek ile beraber devleti de haklı görmüyor.

'TÜRKİYE ORTADOĞU ÜLKESİNE DÖNÜŞÜR'

- Batıdaki oy kaybını neye bağlıyorsunuz?

Batıdaki kayıp yaygın bir kayıp değil. Bu ülkenin modern yüzü, gelişmiş yüzü, sanayi yüzü, kent yüzü iki şeye oy vermedi. Ülkenin hızla bir diktatörlüğe gidişine onay vermedi. Bir de özgürlüğe olan inancın düşeceğinden dolayı oy vermedi. Eğer bugün AK Parti yüzde 51’li oyuna güvenip yüzde 49 oyu görmezse, Türkiye siyasal, sosyal, ekonomik açılardan bir Ortadoğu ülkesine dönüşür. Yani siz İstanbul’un yüzde 52’sini görmezden gelemezsiniz, İzmir’in yüzde 70’ini görmezden gelemezsiniz. Antalya’nın yüzde 67’sini görmezden gelemezsiniz. Bunlar bu ülkenin Turizm yüzüdür, bu ülkenin ekonomi, sanayi yüzüdür. Ülke hızla ileri giderken AK Parti hızla geriye götürüyor.

- Referandum sonrası oluşan haritanın size düşündürdükleri nelerdir? 

Hayır diyen şehirlere bir bakın; ülkenin gayrı safi milli hasılasını ne kadar yansıtıyorlar. Türkiye’de istihdamın yüzde kaçını yaratıyorlar.İşin ekonomisine,insan kaynağına bakın,eğitimli insan sayısına,yüksek mezun sayısına bakın. Aslında bakarsanız Türkiye’nin yüzde 80’idir. 

- Bugün genel bir seçim olsa nasıl bir tablo çıkar ortaya sizce?

Bence olması gerekiyor. Çünkü MHP’nin tavrı siyasi parti olmaktan çok, tamamen kendilerini bir yere yaslayan konumda. Böyle bir siyasi parti olmaz.Yani Türkiye yeni bir rejime gidiyorsa, siyasi partilerin de şekillenmesinde fayda var.

- Çözüm sürecine ilişkin bir inanç var mı?

Benim yok. O süreç gitti elimizden, o işler öyle rahat olmuyor. Bu referandumda Türkiye’nin Suriye politikası ile ilgili mesaj da çıktı. Türkiye’nin Suriye politikası geldi dayandı bir noktaya, ileri gidemiyor, yerinde sayıyor. Tıpkı Cerablus ve Elbab’a girmesinin bir anlam ifade etmemesi gibi. Bunun tek sebebi Kürt karşıtı politikasıydı. Suriye politikası ile bir çözüm süreci başlar ama bu kez masa Suriye’de kurulur, Türkiye’de kurulamaz.

LALE EKEREK OY ALAMAZSIN

- Tekrar Türkiye’ye dönersek, içeride nasıl bir Kürt politikası bekliyorsunuz?

Bir kere böyle bir oyun çıkması, kayyum politikasının desteklenmediğini gösteriyor. Kent merkezinde sen oy almamışsın, kırsaldan gelen oylar yüzde 10’u oluşturmuş. Kent merkezinde lale ekerek oy alınmaz ki.Bu kentin kendine özgü dokusu talebi var. Sen iki atanmışla bir kenti yönetmeye çalışıyorsun. Atanmışa nasıl ulaşırsınız hangi sorununuzu anlatırsınız? Şimdi OHAL var diye insanlar seslerini çıkarmıyor ama bir süre sonra göreceksiniz, kayyumlar geri çekilecek. Lale ekiyorsun ama insanlar iş yeri için ruhsat alamıyor, işlerini büyütmek ile ilgili ruhsat alamıyor. İnsanlar su parasını yatırırken sıkıntı yaşıyorlar. AK Parti bu referanduma milliyetçi bir cephe ile girdi ve 17 maddesine baktım, bunlar Kürtlerin haklarının kısıtlamasına yönelik. Yani sonuçta bir ortaklık var burada. AK Parti’nin bundan dönmesi lazım. Dönebilir mi? Dönebilir. Dönmezseyi tamamen akıl dışı görüyorum.  
 

Öne Çıkanlar