Amaç Kürt meselesinde 1925’e dönmek

Amaç Kürt meselesinde 1925’e dönmek
“Kürdistan milletvekiliyim” dediği için Osman Baydemir’e Meclis’te ceza verilmesi siyasi asimilasyondur. Asimilasyon politikaları 94 yıl boyunca sökmemiştir ve bundan sonra da sökmeyecektir.

Çok uzağa gitmeye gerek yok.

Son birkaç gündür meydana gelen olaylara, yetkililerin yaptığı bazı açıklamalara ve resmi kurumların kararlarına baktığımızda, Kürt meselesinde 1925 yılında Kürtleri zorla asimile etme planı olarak kabul edilen ‘Şark İslahat Planı’ günlerine dönme kararlılığını görüyoruz.

"94-95 yıl sonra böyle bir şey olur mu?" demeyin.

Kapalı kapılar ardında ya da fütursuzca, alenen, "Olmasa da, hele bir deneyelim, ne kadar olursa" diyenleri duyar gibiyiz.

Kürtlerin geçtiğimiz bunca yıl sürdürdükleri mücadelelerin sonucunda elde ettikleri siyasi, kültürel vb. ne kadar kazanım varsa hemen hepsinin geri alınmasına yönelik bir planın adım adım uygulandığını görüyoruz.

Sanki devlet ve ülke yönetiminde söz sahibi elitler, Şark İslahat Planı’nın moda tabiriyle, "Güncellenmesi" için gizli bir karar almış gibiler.

Bu operasyonun düğmesine 7 Haziran seçimlerinden sonra basıldı.

HDP’nin yüzde 13.1 oyla Meclis’in üçüncü partisi olarak seçilmesi ve 80 milletvekili kazanarak kurulması olası bir koalisyon hükümetinin bir bileşeni olabilme ihtimalinin ortaya çıkması. Hatta yüzde 20’lere ulaşma potansiyeline sahip bir demokratik hareketin öncüsü olarak görülmesi, HDP-DBP’nin 100’ün üzerinde belediyede seçim kazanması.

Çatışmasızlık sürecinin giderek kamuoyunda taraftar kazanması ve çözüm sürecine ilişkin beklentilerin artması.

Devletin derin odaklarında ve elitler nezdinde büyük bir endişeye neden oldu.

Bu bağlamda, seçimlerden hemen sonra Genelkurmay’da bütün generallerin katılımıyla yapılan gizli bir toplantıda bu gelişmelerin ülkenin bekası ile yakından ilgili olduğu ve gereken tedbirlerin alınması gerektiğine ilişkin değerlendirmeler yapıldığı söylentilerini biliyoruz.

Sonraki gelişmelerin son derece hızlı ve kanlı olduğunu hep birlikte gördük ve yaşadık.

Müzakere sürecine geçilmeden barış masası devrildi.

Kürt meselesinde savaş konseptine dönüldü.

KÜRT ŞEHİRLERİ YERLE BİR EDİLDİ

Kürt şehirleri, kasabaları ve mahalleleri görülmedik bir şiddet ve vahşetle yakılıp yıkılarak yüzlerce insan katledildi. Son iki yıl içinde sivil, asker, polis, gerilla ve direnişçi olarak 3 bine yakın insanın yaşamını yitirdiği kanlı bir süreç başladı. Bu süreç devam ediyor.

Öte yandan Kürtlere ve Kürtlerle birlikte hareket eden demokratik güçlere yönelik operasyonlara başlandı. Kürtlerin yönetime geldiği neredeyse tüm belediyelerin başkanları görevden alındı, yerlerine kayyımlar atandı. Çoğu tutuklandı.

Eş genel başkanları dahil olmak üzere HDP’nin 9 milletvekili rehin alındı. Birçoğu tutuklandıktan sonra serbest bırakıldı, bazısı serbest bırakılıp yeniden tutuklandı. HDP ve DBP’den binlerce yerel politikacı ve partili de zindanlara dolduruldu.

Bir yandan Kürtlerin legal siyaset alanındaki faaliyetleri kısıtlanırken diğer yandan da özellikle kayyımlar eliyle Kürtlere karşı bir kültürel kıyım uygulamasına geçildi.

Mezarlıklardan başlandı. Taziye evleri kapatıldı, hatta bazıları yıkıldı.

Kürtçe tabelalar, isimler, duyurular vb. sokak, cadde, park isimleri kaldırıldı.

Anadil öğretimi veren bütün okullar, kurslar kapatıldı. Çocuk yuvaları, kadın sığınma evlerine kadar Kürt belediyelerin kültürel ve sosyal anlamdaki bütün yaptıkları yerle bir edildi.

Belediyelerdeki uygulamaların geniş bir listesi geçtiğimiz gün bir rapor halinde yayınlandı. İçlerinde insanı hayretlere düşürecek vahim uygulamalar var.

Beni en fazla etkileyenlerden biri belediyelerin kitaplıklarındaki 10 bin kitabın yakılarak imha edilmesi oldu.

Bunlara ek olarak Kürtlerin ulusal renklerinin yasaklanması. O iktidarın çok övündüğü, cezaevlerinde Kürtçe konuşma serbestliğine son verilmesi ve benzeri inanılmaz yasaklar ve fiili durumlar birbirini izledi.

İzlemeye de devam ediyor.

Osman Baydemir’in Meclis’te bütçe eleştiri konuşmasında dile getirdiği "Kürdistan milletvekiliyim" lafı üzerine koparılan yaygara, bana kalırsa yine yukarda dile getirmeye çalıştığım planın bir uygulamasıdır.

Meclis çatısı altında Kürt ve Kürdistan laflarının bir daha edilmemesi için girişilen planlı bir eylemdir.

Zaten hem muhalefeti engellemek, Meclis’in denetin fonksiyonunu yok etmek ve hem de Kürtlerin seslerini iyice kısabilmek amacıyla Meclis İç Tüzüğü’nü değiştirmişlerdi. İçinde Kürt ve Kürdistan lafları geçen önerge verilemeyecek, hatta konuşma yapılamayacaktı. Yapanlara para cezası ve Meclis oturumlarına katılma yasağı getirebileceklerdi.

Geçenlerde Meclis Başkanlık Divanı Roboski’de evlatları devlet tarafından katledilen ailelerin verdikleri dilekçeyi kabul etmedi. Başkanlık divanı, ailelerin verdiği dilekçeyi "kaba’ ve ‘yaralayıcı’ bularak iade etti.


BAYDEMİR : KÜRDİSTAN KALBİMDEDİR

Son günlerdeki en çarpıcı örneklerden biri de Başbakan’ın Meclis’te bütçe konuşması sırasında, görevden alınan Kürt belediye başkanları için yaptığı itiraf oldu.

Başbakan, Kürt belediye başkanlarının rüşvet, yolsuzluk vb. nedenlerden değil, başka ‘özel nedenlerle’ görevden alındığını açıkladı. Böylece meselenin siyasi bir operasyon olduğunu kabul etmiş oldu.

Buna benzer örnekleri sıralamaya kalksak sayfalar yetmez.

Lafı daha fazla uzatmaya gerek yok.

Osman Baydemir’e yapılan uygulama ne ilktir ne de sonuncusu olacaktır.

Öyle anlaşılıyor ki, 1925’te ilan edilen Şark İslahat Planı’nın ‘güncelleştirilerek’ uygulanması operasyonu, yani Kürtlerin kazanımlarının sıfırlanarak onları yeni bir asimilasyon sürecine sokma planı bütün hızıyla devam edecektir.

Bu nedenle bir yandan PKK ile savaşı, başarılı olamasalar da hızlandırmaya çalışıyorlar, bir yandan da gerekirse katliam, cinayet, zindana atma ve her türlü baskı yöntemini uygulayarak Kürt halkına boyun eğdirmeye, onu teslim almayı amaçlıyorlar.

Kürtleri siyasal ve toplumsal alandan da tasfiye edebilmenin hesaplarını yapıyorlar. 

Bu hesapları yapıyorlar da, ne zaman 1925’lerin zamanıdır, ne de Kürtler 1925’deki gibi güçsüz ve olanaksızdır.

Üstelik Suriye’de Kürtlerin sahip olduğu pozisyon ve kazanımları Türkiye’nin derin devlet yapısının ve siyasi elitlerinin uykularını kaçıracak boyutlardadır.

Bu nedenle Osman Baydemir’e Meclis’te yapılan şeyin adı siyasi asimilasyondur.

Asimilasyon politikaları 94 yıl boyunca sökmemiştir ve bundan sonra hiç sökmeyecektir.

Baydemir asimilasyonculara hak ettikleri cevabı zaten vermiştir.

"Kürdistan neresidir?" diye soran derin devletin sözcüsü AKP-MHP milletvekillerine, "Kürdistan kalbimdedir" diyerek cevap vermiştir.

Böyle bir cevaba karşı asimilasyon politikası söker mi?

 

Öne Çıkanlar