Atatürk'e dönmek bizi kurtarır mı?

Her neyse olanlar oldu ve ülke kendini de siyaseti de bilmeyenlerin elinde itilip kakılarak bir yerlere doğru götürülmekte.

AKP’nin "Atatürk"e sahip çıkan tavrını çeşitli kesimler çeşitli biçimlerde karşıladı. Daha çok CHP’lilerden kaynaklanan tepki, bu yakınlaşmanın tamamen "taktiksel" olduğu, "2019 seçimleri" perspektifinde yapıldığı yönünde idi. AKP’li cenahtan ise daha çok "AKP her zaman Atatürk’e sahip çıkmıştır" biçiminde sesler yükseldi. Tabii bu iki yorum arasında farklı yorumlar da duyduk duymasına ama doğal olarak (!) onlar cılız kaldılar. Sonuçta, sanki "Atatürk" üzerinden bir AKP-CHP birlikteliği öyle ya da böyle kurulmuş oldu.

Kimileri bu durumu bir çeşit "devlet bütünleşmesi" olarak yorumlamayı tercih ediyorlar. Erdoğan’ın önderliğinde AKP(MHP) ile, Kılıçdaroğlu’nun önderliğinde CHP( belki İP), içinde askerlerin (Ergenekoncuların) da yer aldığı bir çeşit koalisyonun ülkeyi yöneten "irade" olduğu konusunda hemfikir gibiler.

Öyle midir bilinmez. En azından böyle bir ilişki ağı var mıdır, varsa bunu kim kurmuştur, eğer böyle bir ağ varsa, bu ağın en önemli aktörlerinin afra tafrası nedir, doğrusu bunları ben bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa böyle bir koalisyon kurulmuş olsa bile ülkenin yönetilme zorluklarının devam edeceğidir. Edecektir çünkü bu ülkede "ortak bir kimlik" henüz oluşturulmuş olmadığı gibi böyle bir kimliğe ihtiyacımız olduğu konusunda bile henüz bir ortaklaşma olmamıştır. Onun için toplumdaki farklı kimliklerin popülist yöntemlerle siyaseten kullanılmasıyla gideceğimiz bir yol yoktur bence.

Bu nedenle de İslamcı siyasetin birden bire Atatürkçü olması ortak bir kimlik sembolüne selam çakmak olsa bile buradan onların da ortak kimlik arayışında oldukları sonucuna varmamıza yetmez. Öte yandan CHP’nin Atatürk’e sahip çıkması da Atatürk’ün, yaratılmasına büyük katkı sağladığı "seküler" kesimde varolan özgürlükçü taleplere karşı koruyucu bir kalkan gibi kullanması da onların da ortak bir kimlik yaratma konusuna önem verdikleri anlamına gelmez. Dolayısıyla toplumun bu denli gerilmesinde önemli rol oynayan ortak bir kimliğin oluşturulamamış olması gerçeğiyle, bunu gerçekleştirmesi beklenen iki siyaset kutbunun konuya yaklaşımları samimi olmadığı gibi özünde de taktiksel.

Ne yapalım ki böyle.

Üstelik bu kesimlerde var olan duyarsızlık ülkeyi bu hale getirirken, ortak bir kimlik inşasını programına almış, herkes için özgürlük talep eden, en önemli şiarı "birlikte yaşamak" olan ve her fırsatta farklılıklarıyla var olan topluma "biz" diyerek hitap eden HDP ise sistem dışına itilmeye çalışılmakta.

Ne yapalım ki böyle.

Sanırım Mavi Jeans’ın reklam sözcüğüydü "Çok ileri gittik" sözcüğü. Bazen düşünüyorum da bu ülkenin demokratları olarak, yalnızca soldakiler değil sağdakiler de acaba çok mu ileri gittik? Bu toplumun kılcal damarlarındaki ataerkilliği hiç mi hesap edemedik? İnsanlarımızın, bu ülkenin ortak kimlik yoksunu bir ülke olduğunu hissetmemeleri karşısında fazla mı geniş davrandık? Her neyse olanlar oldu ve ülke kendini de siyaseti de bilmeyenlerin elinde itilip kakılarak bir yerlere doğru götürülmekte.

Gittiğimiz yerin iyi bir yer olmadığı ortada. Kaosun ve çıplak gücün hakim olmaya başladığı bir Türkiye. Böyle bir Türkiye’nin yaşanır bir yer olmadığı ortada. O nedenle de toplumun dikişleri atmak üzere. Ama ne yazık ki asıl görmeleri gerekenler bunu görmemekte.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi