AYM galiba çay daveti bekliyor

Partilerin siyasi hesapları olabilir de AYM neyi bekliyor olabilir? Devletin gizli saklı köşelerinde kıran kırana bir pazarlık sürüyor olabilir mi?

"İttifak Yasası" adıyla meşrulaştırılmaya çalışılan, aslında seçim sonuçlarını doğrudan etkilemesi hedeflenen seçim kanuna ilişkin değişiklik hâlâ Anayasa Mahkemesi’nde görüşülmeyi bekliyor.

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, kanunun bazı hükümlerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle CHP’nin yaptığı başvuruyu esastan görüşmeyi kabul ettiğinde seçimlere 53 gün vardı. Bugün itibarıyla sadece 30 gün kaldı.

Kısaca hatırlatmak gerekirse iç ve dış kamuoyunda da tartışmalara neden olan ve CHP’nin yürütmenin durulmasını istediği maddeler şunlardı:

  • Aynı binada oturan seçmenlerin, hane bütünlüklerinin korunması ve aynı seçim bölgesinde kalmaları şartıyla farklı sandık bölgelerine kaydedilebilmesi;
  • Seçim güvenliği açısından gerekli görülmesi durumunda vali veya il seçim kurulu başkanının oy verme gününden en geç bir ay önce talepte bulunması halinde, o yerdeki sandıkların en yakın seçim bölgelerine taşınması;
  • Sandık kurulu başkanının belirlenmesi usulü;
  • Birlikte yapılan cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinde, oy pusulalarının aynı zarfa konulması;
  • Üzerinde sandık kurulu mührü bulunmamasına rağmen YSK filigranı, amblemi ve ilçe seçim kurulu mührü bulunan zarflar ile üzerinde leke veya çizik bulunsa dahi bunun özel işaret koymak amacıyla yapıldığı kesin olarak anlaşılamayan zarfların geçerli sayılması;
  • Oy pusulalarının arkasının sandık kurullarının ihmaliyle mühürlenmemiş olsa dahi geçerli sayılması;
  • Vatandaşa sandık başına polis çağırma yetkisi verilmesi.

Bu değişikliğe Türkiye’nin üyesi olduğu AKPM (Avrupa Komisyonu Parlamenterler Meclisi) sert bir tepki göstererek, Venedik Kriterlerine aykırı olduğuna vurgu yaptı ve barajım yüzde 10’da kalmasının "siyasi çoğulculuk anlayışıyla bağdaşmadığı"nı söyledi.

Polisin seçim bürolarına girebilecek olmasını "kaygı verici" olarak değerlendiren AKPM Denetim Komisyonu, mevcut koşullarda "gerçek anlamda demokratik seçimler düzenlenemeyeceği" ve seçimlerin "meşruluğunun sorgulanacağı"nı da belirterek seçimlerin ertelenmesini önerdi.

Beklendiği gibi AKP hemen ses verdi.

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, önce bir had bildirdikten sonra "Belli ki 24 Haziran seçimleri, AKPM dahil pek çok çevreyi, kendi ilkelerini çiğneyecek adım attıracak kadar telaşlandırmıştır. Telaşın seçimlere faydası yoktur" diyerek asla ertelenmeyeceğini bildirdi kamuoyuna.

Bu sözleri akılda tutmakta yarar var.

Ekonomik çöküş, Türkiye’nin iflasından söz edilmeye başlanması ve siyasi dengelerin hiç ummadıkları şekilde aleyhlerine dönmesi, kamuoyu araştırma şirketlerinin AKP’nin  Meclis çoğunluğunu kaybedebileceği tahminleriyle birlikte  seçimin bir bahaneyle ertelenebileceği yorumları öne çıkmaya başladı.

İç karışıklık ve kaos yaratmaktan savaş çıkarmaya pek çok ihtimal dillendiriliyor. Ama  CHP’nin  AYM’ye yaptığı başvuru ihtimaller arasında sayılmıyor.

İşin ilginci konunun sahibi CHP de gündeme getirmiyor.

AKP’nin tavrı ise Erdoğan’ın "Hele seçim akşamı sandık sonuçlarına bir bakalım. Gidişat istediğimiz gibi olmazsa ona göre bazı adımlar atarız" ifadesinde saklı olabilir.

Danıştığım hukukçular, öncelikle, bağımsızlığını ve en üst yargı makamı kimliğini kaybetmiş bir AYM’nin iktidar güçlerinin talebi dışında karar veremeyeceğine vurgu yaptıktan sonra şu görüşte ortaklaştılar:

"AYM’nin yasayı veya söz konusu maddelerin bazılarını iptal etmesi seçimlerin doğrudan, bu iptal durumu nedeniyle ertelenmesini gündeme getirmez.  Yürütmesi durdurulan maddeler yerine değişiklik öncesi seçim yasaları uygulanır. Ancak iktidar isterse bunu gerekçe göstererek YSK’nın karar almasını sağlar ve buna dayanarak seçimlerin ertelenmesi kararı alabilir."

Partilerin siyasi hesapları olabilir de AYM neyi bekliyor olabilir?

Devletin gizli saklı köşelerinde, kıran kırana bir pazarlık sürüyor olabilir mi?

Erdoğan’ın "Millet tamam derse gideriz" ifadesiyle "A,B,C planlarımız var" ifadesi arasındaki çelişki, bu pazarlığın yansıması mı?

Devlet Bahçeli’nin çetecilerin ismini anarak af talep edecek, dahası Alaaddin Çakıcı’yı ziyaret ederek fotoğraf paylaşacak kadar meydan okuması, pazarlıkta el yükseltme çabası mı?

CHP’nin beklemede kalması, Muharrem İnce’nin ve emekli paşaların "devri sabık yaratmama" açıklamalarının nedeni bu mu?

Seçim sürecinin nasıl şekilleneceğini, seçim sonrasında da oluşacak ittifaklara ilişkin  emareleri görmek için sayılı gün kaldı.

Seçimler demokratik kamuoyu için önemli bir dönemeç ama bitiş noktası değil. Erdoğan ve AKP için ise öyle ya da böyle sandıktan çıksa bile daha fazla uzatamayacağı bir son.        

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi