bak işte yaklaşıyor fırtına

birleşik metal-iş bir süredir sabah ve öğle aralarında fabrikalarda protesto yürüyüşleri yapıyor. gebze’de bir miting düzenlenmesi planlanıyor. bütün bunlar, 'metal fırtına'yı haber veriyor.

ford otomativ, man, arçelik, oyak renault, tefken, tofaş, baymak, alarko, borusan gibi şirketlerin üyesi olduğu madeni eşya sanayicileri sendikası 1959 yılında kuruldu. bu kuruluşa üye şirketler ankara, istanbul, izmir ve bursa’da yoğunlaşıyor. mess tisk’in (türkiye işveren sendikaları konfederasyonu) de üyesi. diğer yandan imalat sanayinde sendikalaşma oranının en yüksek olduğu sektör de metal. en büyük grup toplu iş sözleşmeleri de bu sektörde imzalanıyor.

bu geçmişte de böyleydi, sendikaların kapatılıp faaliyetlerinin yasaklandığı, bölece işçilerin sermaye karşısında yalnız bırakıldığı 12 eylül 1980 öncesinde, bu sektörde örgütlü olan disk’e bağlı maden-iş kavel’den efsanevi profilo direnişine kadar birçok grev ve direniş örgütlemişti.

1980 öncesinde, mess’in başkanlarından biri de yabancımız olmayan bir isim; türkiye’de neoliberalizmin başlangıcına işaret eden 24 ocak kararlarının mimarı turgut özal. ancak 12 eylül darbesiyle sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve muhalefet susturularak hayata geçirilebilen o yapısal değişikliğin, daha sonra anap’ın kurcusu, başbakan ve cumhurbaşkanı olarak bizzat gerçekleştiren siyasetçi. nitekim, toplu iş sözleşmeleri kapsamındaki sendikalı işçi oranı 1980 yılında yüzde 40’ken bugün aynı oran yüzde 8 civarında. bu noktada, izninizle ufak bir bilmişlik yapacağım ve hiçbir baskı döneminin sermayenin tamamının ya da belli bir kesiminin çıkarlarına bakmadan açıklanamayacağını söyleyeceğim.

darbe sonrası metal işkolunda örgütlü olan işçiler farklı sendikalar dağıldılar. ama bu sektör sessiz kalmadı, birçok önemli grev dalgası yaşandı, bunların sonuncusu 2015 yılının ocak ayında başlayan on ilde, 22 fabrikada 15 bin işçinin katıldığı grevdi, bakanlar kurulu kararıyla önce ertelendi, ardından yasaklandı. bu sektörde çalışanların çoğu vasıflı, eğitimli işçiler, yerleri kolay kolay doldurulamıyor ve o yüzden grevin en etkili olduğu sektörlerden biri.

bu noktada, akp’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana 13 grevi yasakladığını, bunlardan beşinin ohal döneminde gerçekleştiğini ve cumhurbaşkanının, yabancı yatırımcılarla yaptığı toplantıda, patronların rahat etmesi için grevleri yasaklamak üzere ohal’e başvurduklarını söylediğini hatırlatmak gerek. nitekim, sadece grev hakkı değil, işçilerin yürüyüşleri hatta kapalı salon toplantıları bile ohal bahanesiyle engelleniyor. oysa grev hakkı, onlarca yıllık mücadeleler sonucunda,  birleşmiş milletler ve uluslararası çalışma örgütü’nün sözleşmeleriyle ve avrupa insan hakları mahkemesi kararlarıyla güvence altına alınmış temel ve evrensel bir insan hakkı. o olmadan sendikalaşma ve toplu sözleşme hakkı işlevsiz hale geliyor. 2012 yılında kabul edilen 6356 sayılı sendikalar ve toplu iş sözleşmesi kanunu 12 eylül darbe döneminin yaklaşımını benimsiyor ve hem sendikalaşmayı hem de grev hakkının kullanımını zorlaştırıyor. ama şu anki koşullar bunun bile gerisinde. sendikacılar, eskiden grev erteleme konusunda hukuka uygun kararlar verebilen danıştay’ın 2014 sonrasında hükümetin grev erteleme kararlarını onaylayan bir notere dönüştüğünü, anayasa mahkemesi’nin grevlerin ertelenmesini hak ihlali olduğu yönündeki değerlendirmesini dikkate almadığını hatırlatıyor.

işte mess ile disk’e bağlı birleşik metal-iş sendikası geçen ekim ayında, böyle bir ortamda toplu sözleşme masasına oturdu. bunun sıradan bir dönem olmaması sadece patronların hükümetten gördüğü destekle ilgili değil. sendika, yaptığı açıklamada, geçtiğimiz üç yıl içinde metal işkolunun üretim, kârlılık, istiham artışının olağanüstü seviyelerde olduğunu, özellikle otomotiv sektöründe üretim rekorları kırıldığını bildiriyor. bütün bunlar düşük ücretler ve üretimde giderek artan tempo sayesinde mümkün oluyor ve o temponun bedeli yaralanmalar ve ölümlerle sonuçlanan iş "kazaları". ama işverenler, kârlarını işçilerle paylaşmaya yanaşmıyor, sadece 2017 yılı için enflasyon yüzde 11’lerde dolaşırken mess, yüzde 6.40 ücret zammı oranı teklif ediyor. yine sendika, bunun ikramiye de dahil olmak üzere 137 liraya denk geldiğini açıkladı! mess bir yandan da üç yıl için sözleşme yapmak istiyor ki bu da daha düşük ücret zammı anlamına geliyor. görüşmeler anlaşmazlıkla sonuçlandı, arabuluculuk süreci de tamamlandı.

işçiler bir süredir sabah ve öğle aralarında fabrikalarda protesto yürüyüşleri yapıyor. 5 ocak perşembe günü gebze’de kitlesel bir basın açıklaması yapıldı. bu basın açıklamaları devam ediyor. salı günü mudanya, çarşamba ise eskişehir’de yine kitlesel basın açıklamaları olacak.

pazartesi günü birleşik metal-iş bir basın toplantısıyla metal işçisinin gerçeğini açıklayacak. sonraki günlerde yine gebze’de bir miting düzenlenmesi planlanıyor. bütün bunlar 2015’te kullanılan terimle, "metal fırtına"yı haber veriyor. çünkü birleşik metal-iş arabulucu raporunun sendikaya ulaşmasının ardından greve çıkmak konusunda kararlı. bu sadece binlerce metal işçisinin hayatını etkileyecek bir karar değil, üstümüze gelen, sırtımıza binen ve git gide ağırlaşması beklenen ekonomik krizle nasıl baş edebileceğimiz konusunda da bize yol gösterecek bir hamle olacak. o yüzden özellikle bu grev dalgasında, işi sadece sendikaya bırakmamak, greve çıkacak işçilerle her anlamda dayanışmak için kolları sıvamanın, mitinglerinde, basın açıklamalarında onları yalnız bırakmamak hepimize iyi gelecek. metal işçisinin başarılı olduğu türkiye başka bir yer olmaz mı? metal fırtına, hepimizin soluduğu havayı canlandırmaz mı? 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi