Baraja karşı Batı’daki Kürt oyları

Bu seçimde bir gözümüz Kürt illerindeki sandıklarda olacaksa diğer gözümüz de Batı ve Güney’deki sandıklarda olacak.

Kürt oylarının 24 Haziran seçimlerinde sonuçları belirleyecek öneme sahip olduğunu hemen her kesim teslim ediyor.

Ve özellikle de muhalefet cephesini temsil eden Millet İttifakı’na bağlı partiler bu ittifaka almadıkları halde HDP’nin Meclis seçiminde barajı geçebilmesi için bazıları görünür, ama daha çoğu kamuoyuna yansımayan çabalar içindeler.

Bu çabalar sandık güvenliği ve sağlıklı seçim sonuçlarının sağlanabilmesi amacına yönelik.

HDP’nin barajı geçememesi ya da geçmesinin bir şekilde engellenmesiyle AKP’nin 70-80 milletvekilini havadan kazanacağını ve böylece Meclis’te esaslı bir çoğunluk sağlayacağını bilmeyen yok.

Aslında aynı kritik durum, cumhurbaşkanlığı seçiminin hem birinci turu hem de daha kritik bir öneme sahip ikinci turu için de geçerli.

Son yasal değişikliklerle sandık güvenliğine ve oy verme usullerine ilişkin birçok yeni hükmün 16 Nisan referandumunda ortaya çıkan hukuksuzlukları yasal hale getirdiği malum.

Dolayısıyla, özellikle Doğu ve Güneydoğu’da, HDP’ye verilen Kürt oylarının çoğunlukta olduğu illerde sorunlar yaşanacağına dair beklentiler seçim tarihi yaklaştıkça artıyor.

OHAL ÖTESİNDE SIKIYÖNETİM ŞARTLARI

Türkiye genelindeki OHAL şartlarının o illerde OHAL’in de ötesinde bir sıkıyönetim ortamı oluşturduğu biliniyor. Bu baskı ortamının seçimler sırasında daha katmerli hale geleceği, bu nedenle seçmen iradesinin sandığa ya hiç ya da yeterince yansıyamayacağına ilişkin endişeler konuşuluyor.

Kuşkusuz Kürt oylarının ne kadar kilit bir role sahip olduğu gerçeği de anlaşıldıkça bu endişeler ve tahminler daha yoğunlaşıyor.

Kürt oylarının barajı geçmesi ya da baraja takılması meselesi konuşulurken bu gerçekleri de hesaba katmak gerektiği ortada.

Kürtler tabii ki, şartlar ne olursa olsun her zamanki gibi sandığa gidip tepkilerini, iradelerini sandık aracılığı ile yansıtmak için kararlı bir tavır sergileyecekler. Bu konuda en deneyimli ve kararlı seçmen onlar. Daha önce de OHAL’ler ve olağanüstü baskı ortamlarında fiili engellemelere rağmen oylarını kullandılar. İradelerine sahip çıktılar.

Yine 24 Haziran’da, sabahın erken saatlerinden itibaren sandıklara yönelecekler.

Yalnız bu sefer bir kısmının fiili engellemelerle sandığa ulaşamama ihtimalleri kuvvetli. İktidar, güvenlik gerekçesini ileri sürerek bu yola başvurabilir. Oy verme sırasında herhangi bir vatandaşın talebi üzerine güvenlik güçleri sandık mahallini abluka altına alabilir. Sandıklar yine güvenlik gerekçesiyle valinin kararıyla toplanıp oylar bilinmeyen bir yerde sayılabilir.  

Bunlar beklenen durumlar. Zaten seçimlere ilişkin yasal değişiklikler bu nedenle yapıldı.

Amaç belli: HDP’nin barajı geçmesini engelleyerek 70-80 milletvekiline el koymak.

Bütün bu baskıları engellemek ve seçmen iradesinin mümkün olduğu kadar sandığa yansımasını sağlamak amacıyla ‘Millet İttifakı’nın HDP’yi de içine katarak bir sandık işbirliğine yöneldiğini görüyoruz.

Çünkü baraj sadece HDP’nin değil, CHP’nin de, İYİ Parti’nin de ve Saadet Partisi’nin de sorunu.

Erdoğan’ın yeniden seçilmesini engellemek de yine sadece HDP’nin meselesi değil.

DEMİRTAŞ VE HDP’YE YÖNELİK ARTAN İLGİ

HDP, Selahattin Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığına aday gösterilmesinden sonra Türkiye genelinde olumlu bir ivme yakaladı. Parti böylece çok doğru bir tercih yapmış oldu. Bu tercihin yarattığı sempati partinin seçim bildirgesinde açıklanan somut ve sol tandanslı gerçekçi çözüm hedefleriyle birleşince HDP yeniden Türkiye Partisi beklentilerine cevap veren bir parti olduğunu gösterme fırsatını yakaladı.

Demirtaş da geçtiğimiz günlerde cezaevinden yayımladığı bir demecinde HDP’nin konumunu herhangi bir saptırmaya meydan vermeyecek bir açıklıkla belirledi:

"HDP, Kürtçü de değildir, Türkçü de. Çok net ifade etmek gerekir ki PKK’nin de temsilcisi değildir. HDP kendisine oy veren halkların, bireylerin temsilcisidir" dedi.

Demirtaş’ın cezaevinde olmasına rağmen kamuoyunda giderek artan sempatisi ve yürüttüğü kapsayıcı politikanın Batı ve Güney’de de karşılık bulacağı anlaşılıyor.

Bu karşılık, HDP’nin barajı geçebilmesi için gerekecek oyların tamamlayıcısı olarak sandıklara yansıyabilir.

HDP’NİN DE SEÇİM İTTİFAKLARI VAR

HDP, seçim ittifaklarının dışında kalmış gibi görünmesine rağmen bir yandan soldan bir yandan da demokrasi güçlerinden gelen desteklerle kendi yolunda yürüyor.

Batı ve Güney’deki büyük kentlerde HDP etrafında fiili bir ittifakın oluştuğunu görüyoruz. Buna seçim ittifakından çok ‘mücadele ittifakı‘ adını verenler var. Sosyalist güçler, Aleviler başta olmak üzere demokrasi güçlerinin HDP’ye yönelik destekleri Demirtaş’ın şahsına duyulan sempati ile birleşince oy olarak sandığa yansıyabilir.

Bu büyük bir olasılık.

Böylece Kürt bölgelerinde ve şehirlerinde devlet baskısı ve silah zoruyla engellenebilecek oylar Batı ve Güney’de telafi edilebilir.

HDP’nin baraj sorunu olmaz ve AKP’nin de haksız bir şekilde HDP milletvekilliklerini gasp etmesinin önüne geçilmiş olur.

Hatta AKP-MHP ortaklığının Meclis’te çoğunluk sağlaması engellenebilir.

Türkiye farklı bir siyasal sürece yönelebilir.

16 Nisan referandumunda İstanbul ve Ankara başta olmak üzere birçok büyük şehirde ‘Hayır‘ oylarının kazanmış olduğu gerçeğini unutmamak gerekir.

7 Haziran ve hatta bütün olumsuz koşullara rağmen 1 Kasım seçimlerinde de metropollerden gelen oylar HDP’nin barajın üzerinde oy almasını sağlayan faktörlerin başında gelmektedir.   

Tabii Kürtlerin oylarına demokrasi güçlerinin, ezilen diğer etnik ve inanç toplulukların oyları da eklenebilirse HDP’nin oy oranı barajı yıkmakla kalmaz daha da yükselebilir.

Bu seçimde bir gözümüz Kürt illerindeki sandıklarda olacaksa diğer gözümüz Batı ve Güney’deki sandıklarda olacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi