Baskın basanın mıdır?

Sağ seçmen için alternatif bir ittifak belirdi: AKP-MHP ittifakına karşılık CHP-İYİ ittifakı, anamuhalefetin de şaşırtabileceğini, oyun bozabileceğini gösterdi.

Bir heyecan, bir telaş, bir çekişmedir başladı. Baskınların baskını bir seçim bu, kolay mı? Sadece muhalefet açısından değil, milliyetçi muhafazakar ittifak açısından da zorlayıcı bir takvim, değişenleri bol bir denklem sözkonusu.

İktidar açısından sürdürülemeyecek noktaya gelen yönetimi, ittire kaktıra da olsa devam ettirmek, bunun için en küçük ayrıntı, hesap bile hayati önemde. Seçimin adil, şeffaf olması gibi en temel gereklerine gelince, bunlar gereksiz detaylar! Seçim yasası değişikliklerinin apar topar uygulanmaya konacak olması bile bunun kanıtı.

Zaten kim takıyor kanunu, Anayasa’yı? Zaten 24 Haziran seçimi, OHAL’de, zorla, adil olmayan şartlarda düzenlenen ve nihayet, şaibeyle elde edilen referandum sonucunun üzerine bina edilmedi mi? Zaten AKP-MHP ittifakı, kendi takvimini, sözlerini çiğneyerek bu tarihi belirlemedi mi?

Bakalım hangi son dakika golleriyle muhalefet partileri, bağımsızlar, tüm ötekiler daha da mağdur edilecek, seçim dışına itilecek? İsteyen takım elbisesine, isteyen iftar yemeğine iddia girebilir...

Sanki herşey normalmiş; Türkiye demokratik kurallara uygun yönetiliyormuş, keyfi, tepeden kararlar alınmıyormuş gibi buyrun seçime.

SOSYAL DEMOKRAT VE KÜRT SEÇMEN YİNE YALNIZ

Baskın seçime giderken, 7 Haziran sonrasındaki ‘istikşafi görüşmeler’ini hatırlamamak mümkün mü? Malum, o zaman MHP yine kilit roldeydi. 1.5 aya yayılan bir Ankara oyununu izlemek zorunda bırakılıp tekrar seçime mecbur edilmiştik.

Ne var ki bu sefer zaman çok dar, koşullar keyfi OHAL. 

İYİ Parti, hatta Saadet gibi faktörlerin devreye girmesiyle halden memnun olmayan sağ seçmen içinse alternatif bir ittifak belirdi: AKP-MHP ittifakına karşılık CHP-İYİ ittifakı, anamuhalefetin de şaşırtabileceğini, oyun bozabileceğini gösterdi.

Bazı CHP sözcü ve vekilleri, HDP’nin denklem dışı bırakılamayacağını söylüyor. Hatta İlhan Cihaner, İYİ Parti’ye verilen desteğin Meclis dışındaki diğer sol partilere de verilmesini savundu.

Zor zamanlar, ama o kadar da değil! Saadet veya başka sağcı, İslamcı partiler de katılabilir muhalif sağ ittifaka. Ama HDP ve sol-demokrat hareketle güçbirliği, çok zor görünüyor. Bir kez daha sosyal demokrat ve Kürt seçmen, yalnızlığa itiliyor.

Her şeye rağmen, muhalefet partilerinin hamlelerini, birleşmelerini, görüşmelerini eleştirmenin değil, güçbirliğini desteklemenin zamanı deniyor. Gönülsüzce de olsa... Devletin gücünü tekelinde toplayan, baskıcı ve amansız bir ikidarın karşısında tek şans bu.

ADAYIM DİYEN NEYİ ANLATABİLMELİ?

İktidar bloku/gücünün karşısında, ‘kerhen’ oy vermekten bıkan, verdiği oyun hep ‘boşa’ gittiğini düşünen demokrat seçmen açısından yeni bir durum, umut pek yok...
Kaldı ki yakın siyasi tarih, muhalefetin genel ve yerel seçimlerde çıkardığı yanlış/tartışmalı adaylarla (Ekmeleddin İhsanoğlu, Mustafa Sarıgül) ve başarısızlığına rağmen bir türlü kendini yenileyemeyen, yeni söz söyleyemeyen, görevi gençlere devretmeyen siyasi liderlerle dolu. Bu anlamda ezber bozan tek siyasetçi Selahattin Demirtaş oldu.

Tam da bu yüzden, Demirtaş’ın olası adaylığının önüne engellerin konacağını, hatta bunun çoktan planlandığını ve 24 Haziran tarihi hesabına dahil olduğunu tahmin etmek zor değil.
Ancak salt milliyetçi muhafazakar ittifaka, daha doğrusu Tayyip Erdoğan’a karşı söylem geliştirmek, kazanmak için yeterli değil. Gazeteci Kemal Can’ın sözleriyle ‘O kötü, ben iyiyim. Öyleyse beni seçin’ demek, yetmez. 

Kılıçdaroğlu’ndan sonra Akşener’in de ‘parlamenter sisteme bağlı kalacağız’ vaadi yetmez. 
Parlamenter sistemi savunurken, denetlenebilir ve şeffaf bir yönetimin arkasında duracaklarının sözünü vermeleri şart.

Başkan adaylarının, ‘Ben Erdoğan olmayacağım’ demesi de yetmez. Yeni sistemde ve hatta fiilen yaşandığı gibi, Cumhurbaşkanına bahşedilen sonsuz yetkileri nasıl KULLANMAYACAKLARINI net ve öz şekilde anlatmalarını talep etmeliyiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi