'Ben de şiddet gördüm' diyen ünlüleri sokakta da görelim

'Ben de şiddet gördüm' diyen o ünlü isimlerden biri bile 25 Kasım yürüyüşünde arz-ı endam etmiş değil.

OHAL şartlarında, sokakta bırakın eylem yapmanın, ses çıkarmanın dahi zorlaştığı; baskıların karabasana döndüğü iklime rağmen, en kitlesel yürüyüşlerden birini yine kadın ve LGBTi'ler yaptı.

8 Mart'ta, kimsenin kolay cesaret edemeyeceği açıklık ve mertlikle sokakları dolduran, eleştirilerini yazan, haykıran, şarkı söyleyen binlerce kadından sonra 25 Kasım'da da kalabalıkların biraraya gelmesi ne kadar umut verici!

Peki bu kadar zor koşullarda, binlerce kadının yürüyüşünü hangi gazeteler manşetine ya da 1. Sayfasına taşıdı dersiniz?

Sadece demokrat, muhalif, bağımsız kalabilen yayınlar tabii. Birgün, Cumhuriyet, Evrensel, Yurt... Posta 'etekten' yani 1. Sayfanın alt köşesinden vermiş yürüyüşü.

Haricinde 26 Kasım tarihli gazeteler, iktidar propagandasıyla dolu. Hürriyet ve Vatan, kızkardeşini işkenceyle öldüren sanığın 'iyi hal'den ceza indirimi almasını manşetten verse de, sokaklarda toplanan binlerden bahsetmeye nedense gerek görmemiş!

Artık medyayı sadece yandaş veya propaganda yayınları olarak değil, kısaca 'diğerleri' olarak, koca bir kümeye ayırmak gerekiyor. Kadın yürüyüşünden tutun Cennet Belgeleri'ne, gazeteci tutuklanmalarından Zarrab davasına, yapılan ve yapılamayan haberlerin dili, merkez medyanın halini her gün ifşa ediyor.

ÜNLÜLER DE YOK ANA MUHALEFET DE

Hürriyet, 'Kadına karşı şiddetle mücadele' amacıyla sosyal medya kampanyasının startını vermişti. 27 Kasım'da meseleyi magazinleştirerek manşetine taşımış. Haftalardır dünya gündeminde olan istismar ve tecavüz vakalarını 'Ben de' etiketiyle paylaşan ünlülerden ilham alarak, 'Ben de şiddet gördüm' başlığıyla Deniz Akkaya, Perihan Savaş gibi isimlerden demeç almışlar.

Fena mı yapmışlar, tabii ki hayır. Ancak 'Ben de şiddet gördüm' diyen o ünlü isimlerden biri bile 25 Kasım yürüyüşünde arz-ı endam etmiş değil. Madem kadına şiddete karşı farkındalık geliştireceksin, bir kez oılsun kalk gel meydanlara, tüm kadınlarla birlikte haykır... Ama yok, bizim ünlülerimiz Hollywood aktrislerine, aktörlerine pek özenir ama iktidarı karşısına almaktan ödü patlar!

Ya siyasetçiler 25 Kasım'da nerede? Adalet yürüyüşçüsü Kemal Kılıçdaroğlu? Yeni partisiyle çıkış yapan, 'anamız' Meral Akşener? Acaba kadın seçmenini hiç mi düşünmüyor? Bağımsız ve sol yelpazedeki vekillerin dışında, 25 Kasım'da kadınlarla yan yana duran kaç isim var?

Boşanmayı engellemeye çalışmaktan küçük yaşta evliliği özendirecek çalışmalara, çocuk istismar ve tecavüzünü dahi aklamaya kalkan, kadınların en çok eleştirdikleri kurum olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ne yaptı peki?
'Kadına şiddet, insanlığa ihanettir' başlıklı video hazırladı.

Laf pek iddialı da altı boş. Madem insanlığa ihanet, ne yaptınız şimdiye kadar? Bundan sonra, erkek cinayetlerini önlemek için ne yapacaksınız? Tısssss...

'İNSANLIĞA İHANETSE' SEN İKTİDARINDA NE YAPTIN?
Sevgili arkadaşım, akademisyen Ceren Sözeri, Evrensel'deki köşe yazısında haklı olarak 'ihanet' sözcüğüne ve uygulamaya dikkat çekti:

'Erkek şiddetiyle mücadelede atılan her adım, yapılan her eylem değerli. Lakin madem insanlığa ihanet, ki ihanetin söylemsel göndermelerine, ihanetin ya da şüphesinin erkek şiddetinin birincil bahanesi olmasına ve seçilen sözcüğün tesadüf olup olmadığına hiç girmiyorum, o durumda siyasetçilerin insanlığa karşı ihaneti engelleyici önlemler alıp almadığını sorarız biz de. Kaydını dahi tutmadığınız, önlemeye dair hiçbir politika geliştirmediğiniz bir olguyu siyaseten kullanışlı bularak büyük laflarla pazarlamaya kalkarsanız altında kalmayı da göze almanız gerekiyor.'

Türkiye, kadına ve çocuğa yönelik şiddette giderek kararan bir tablo çiziyor. Devletin gizlemeye çalışmasına karşın, medyaya ve bağımsız gözlemcilerin tuttuğu çetelelere göre 2017'nin ilk 10 ayında 240 kadın ve kız çocuğu öldürüldü... 77 kadına tecavüz edildi, 286 kız çocuğuna cinsel istismarda bulunuldu. (Kaynak: BBC Türkçe)

Kadın kıyımını engelleyecek, çocukların pazarlanmasına karşı durabilecek, LGBTi ayrımcılığına ses çıkabilecek, herkesin güvenle sokaklarda yürümesine dair bir güvence varsa, o da 25 Kasım'da sokakları dolduran kadınların varlığıdır.

İktidarmış, muhalefetmiş, farketmez... Kendini daha üstün, farklı ve güçlü gören; kadın, çocuk, LGBTi, Suriyeli, Kürt, Ermeni, Alevi, fakir, başı örtülü, başı örtüsüz üzerinde tahakküm kurmaya kalkan herkese bin kere hayır dedikleri için güçlüler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi