Bir Mahkumiyet Haberi…

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Özgür Gündem gazetesi ile dayanışma kampanyasına katılan gazetecilere hapis cezası kesti. Yanlış, gereksiz, geçersiz…

Önce iki saptama:

-         Gazeteciler haber yapar. Haberin konusu, unsuru, kahramanı olmamalılar. Ama bu rejim bizi de haber konusu yaptı.

-         Benim başıma gelen, Ahmet Şık, Ahmet ve Mehmet Altan, Şahin Alpay, Ali Bulaç, Nazlı Ilıcak gibi meslekdaşlarımın, yüzlerce akademisyenin ve KHK’lerin binlerce mağdurunun başına gelenlere oranla denizde kum.

Salte.Fr’den Fransız meslekdaşım  Ariane Bozone hatırlattı: ‘’Ragıp Duran, yaklaşık 20 yıl önce bir yazısı nedeniyle yine Terör Örgütü Propagandası yapmaktan yargılanıp hapse mahkum olmuştu’’. Türkiye’yi bilmeyen, beni de tanımayan birisi de sanır ki,  ben 20 yılda bir Terör Örgütü Propagandası yapıp, yargılanıyor ve mahkum oluyorum. Yok böyle bir alışkanlığım ama devletin galiba var…

Yaklaşık 20 yıldır Türkiye muhabirliğini yaptığım Fransız Liberation gazetesi Çarşamba günkü başyazısını benim mahkumiyet haberine ayırmış. Genel Yayın Yönetmeni Laurent Joffrin imzalı yazıda Türkiye’deki yargı, adalet ve hukuksuzluk ortamına değiniliyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da öylesine bir selam göndermiş.

Aslında bütün mesele hukuk. Mevcut ise sorun yok. Ama geçen hafta yazmıştım: Türkiye’deki yönetim artık hukuka aykırı (İllegal) bir rejim değil, hukuk dışı (extra legal) bir rejim. Bu nedenle zaten OHAL ve KHK marifetiyle insanlar hapse atılıyor, işinden oluyor, mağdur hale getiriliyor. Artık uluslararası anlaşmalar, Anayasa, kanunlar, hukuk mantığı, meşruiyet, vicdan gibi temel kavramlar/parametreler/kriterler üzerinden düşünemiyoruz. Hatta bu kavramlara atıfta bile bulunamıyoruz. Hukuk bitince, ortadan kalkınca keyfilik egemen oluyor. Keyfiliğin de belirsiz, öngörülemez, çelişkili, ihtilaflı bir yaklaşım olduğunu biliyoruz ve görüyoruz.

Sağolsunlar, eş dost, tanıdık tanımadık çok sayıda insan geçmiş olsun mesajı gönderdi. Bazı arkadaşlar İstinaf Mahkemesinin kararı bozmasını beklediklerini belirtti. Ben yanıtlarımda ‘’Üzülecek bir şey yok… Bu da geçer! Ben şahsen İstinaf Mahkemesinden hukuka uygun bir karar beklemiyorum’’ dedim.

Bir arkadaşım, ‘’Sinemadaydım, antraktda cep telefonuma senin mahkumiyet haberin geldi. The Post filmini izliyordum. Film değeri arttı. Bir gün Türkiye’de de Post gibi gazeteler olacak mı?’’

Evet olması için, bütün engellere rağmen, bağımsız gazeteciliğe devam etmekten başka çaremiz yok.

Şimdilik bitirirken, bir gün gerçekleşmesi dileğiyle bir idealimi yazayım: Lahey’de bir mahkemeyi muhabir olarak izleyip gelişmeleri Türk medyasına aktarmak!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi