biz derken?

biz, kendi aramızda zaman zaman atışsak, kavga etsek bile, birbirini koruyan, kollayan, zor gününde yanında olan ve her ne olursa olsun birbirine siper olacak bir aile miyiz?

ulaş bayraktaroğlu için yapılan anmada hdp kadıköy ilçe eş başkanı ercan demir ve hdp istanbul il yöneticisi ceyhan akay (onun da oğlu daha önce rojava’da ölmüş) gözaltına alınıp tutuklandı. devrimci parti genel başkanı ufuk göllü, ve erkan baş’la ilgili de aynı sebeple gözaltı kararı olduğu iddia edildi ama baş’ın partisi bu bilgiyi yalanladı. ışid’den bu kadar çekmiş bir ülkede ışid’ı karşı savaşırken can veren birinin anılmasından olağan ne olabilir? bayraktaroğlu’nun hayatı ve mücadelesi bundan ibaret değil elbette ve hepimiz gibi eleştirilecek yanları olmuştur ama ölmüş birine ne kadar düşman olunabilir ki, ölmüş biri ne kadar eleştirilebilir ki… ama öfkesini ve nefretini ölümün bile hafifletemediği insanlar var. derken, esp genel başkanı çiçek otlu tutuklandı.

sosyal medya sadece görüşlerimizi değil duygularımızı da paylaştığımız bir alan. bu gelişmeler üzerine kendini sosyalist olarak tanımlayan birçok kişinin hesabında, ifade farklılıklarıyla bile olsa, iki tema gözüme çarptı: "bizi yıldıramazsınız" ve sabrımız taşıyor!"

lafı dolandırmayacağım, bunların biçarelik alameti olduğunu düşünüyorum. çünkü yapabileceklerimiz, elimizden gelenler sabrımızdan bağımsız olarak sınırlı.

ama bir yandan da sormak istiyorum; neden şimdi taşıyor sabrımız? mesela neden, elimizden gelenler birazcık daha fazlayken, demokratik araçlar henüz bu kadar tükenmemişken, mesela "cizre" ve "bodrum" dediğimde hatırlayacağınız dönemde taşmadı?

ya da sosyalistlerin gözaltına alınması ve tutuklanması, örneğin büyükada tutuklamalarından daha beklenmedik, daha şaşırtıcı, daha vahim bir işaret mi?

mesele "biz" dediğimiz, kendimizi sadece politik ya da fikri anlamda değil sosyal olarak da parçası hissettiğimiz çevreye uzanılması mı? biz, kendi aramızda zaman zaman atışsak, kavga etsek bile, birbirini koruyan, kollayan, zor gününde yanında olan ve her ne olursa olsun birbirine siper olacak bir aile miyiz? biz bizden ibaret miyiz?

çeşitli politik metin, ifade ve sloganlar böyle bir fikri atmosfere, böyle düşünenlerin, böyle hissedenlerin varlığına işaret ediyor; bence politik bir hareketin öznesi kendisi olamaz. bir politik hareketi, çeşitli konulardaki görüşleri, çizgisi tanımlar ama gerçek bir muhalif hareketin öznesi, "biz"i, derdi, kendisi değil sömürülenler ve ezilenlerdir.

özellikle avrupa’da, resmi kp’lerin solundaki örgütlerin tarihinde böyle bir tuzağa kolayca düşülebildiğini görüyoruz. büyük devlet baskısını göze almak, buna maruz kalmak, çeperinin temel siyasi faaliyetinin bu baskıyla mücadele haline gelmesi ve zamanla, kendisinin ve etki alanının küçülmesi…

ama bir yandan da kimlikçiliğin, en burun kıvıranlarımızı bile, hatta galiba en çok onları etkilediği bir nokta var. izninizle büyücek bir parantez açıp biraz teori paralayacağım. emekçi sınıflar dışında ezilen ve sömürülenler olduğunu –örneğin kadınlar- görmek için emekçi sınıfların varlığını inkâra gerek yok. ezilen ulusların sadece varlığını, kendi kaderlerini tayin hakkını değil, aynı zaman bağımsız mücadele yürütme haklarını tanımak için de buna gerek yok. ama bütün bu gerçekleri görmek, toplumun, birlikte yaşayabilmelerinin yolları aranılası bir kimlikler yığını olduğu fikrini doğurmuyor. derdimiz ezenle ezilenin, sömürenle sömürenin bir arada yaşaması falan değil, ezilmenin, sömürünün ortadan kalkması. parantezi burada kapayabiliriz.

konumuzu esas ilgilendiren mesele şu ki, herhangi bir politik görüşten de kimlik olarak bahsedilse bile bu, kişinin toplumsal konumundan kaynaklanan kimliğiyle bir değil. politik görüş bir tercih, nice sosyalistin fikirlerinden vazgeçtiğine şahit olmuşsunuzdur. ama emekçilik öyle değil, geçinmek için emeğinden başka bir aracı olmayan insanın sermaye sahibi olmasına artık filmlerde bile rastlanmıyor. aynı şekilde bir kadın dünyanın neresine giderse gitsin, farklı biçimlerde ve düzeylerde de olsa baskıya maruz kalıyor.

bunlar çoğunuzun bildiği, farkında olduğu şeyler. ama şunu hatırlatma ihtiyacı hissediyorum.  "biz" yoldaşlarımız ve arkadaşlarımız değil, -ihtimal ki hiçbir politik aidiyeti olmayan- sömürülen ve ezilenler olduğunda politik bir hareket oluruz ve bu toprağı silkeleriz. bizi kendi içimize hapsetmelerine, içimize bükmelerine izin vermeyelim.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi