Buldan: Bunların iktidarları da çürük, binaları da

Buldan: Bunların iktidarları da çürük, binaları da
'İktidar düzeni hırsızlık ve yolsuzluk üzerine olursa yandaş müteahhit de dere kumundan bina yapar.'

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin grup toplantısında konuştu. Buldan konuşmasında Elazığ depremine dikkat çekerek "Bunların iktidarları da çürük, binaları da" dedi.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya 'Tweet İşleri Bakanı' diye selenen Buldan "Depremle ilgileneceğine sosyal medya kullanıcılarını tehdit etti" vurgusu yaptı.

Buldan Elazığ’da yaşanan depremde hayatını kaybedenleri anarak konuşmasına başladı. Depremden hemen sonra HDP olarak parti genel merkezinde kriz masası oluşturduklarını hatırlatan Buldan, deprem bölgelerine heyet gönderdiklerini ifade etti. Buldan, " Yerel yönetimlerimizle de hızlı bir koordinasyon oluşturduk. Deprem gecesi saat 01:00’dan itibaren arkadaşlarımız depremden zarar gören alanlara yönlendirildi" dedi.

‘DERE KUMUNDAN BİNA YAPMIŞLAR’

HDP heyetinin tespit ve gözlemlerinin oldukça önemli olduğuna değinen Buldan, "Elazığ depremi de bir kez daha bizlere göstermiştir ki Türkiye afetlere hazırlıklı bir ülke değildir. Felaketler göz göre göre geliyor. Sonucu ise ne yazık ki çok ağır oluyor. Doğal afete dayanıklı olmadığı tespiti olan 6 katlı bir bina 4 kişiye mezar oluyorsa bunun sorumluluğu doğal afete bağlanamaz. Yaşanan acı tablo iktidarın vurdumduymazlığı, doğal afetler konusundaki hazırlıksızlığı ve öngörüsüzlüğünün bir sonucudur. O yıkılan binaların dere kumuyla yapıldığı ve hiç bir zaman da denetlenmediği bir kez daha ortaya çıkmıştır. İktidar düzeni hırsızlık ve yolsuzluk üzerine olursa yandaş müteahhit de dere kumundan bina yapar. Bunların iktidarları da çürük, binaları da çürük" diye konuştu.

‘DOĞRU DÜZGÜN ÖNLEM ALINMAMIŞTIR’

Heyetin 60 köye ulaşarak incelemelerde bulunduğunu dile getiren Buldan, "Devletin ulaşmadığı, gitmediği köylere ilk etapta HDP ulaşarak halkımızın durumunu yerinde tespit etmiş. Bu 60 köyün hiçbirinde hasar tespiti yapılmadığı ortaya çıkmıştır. O köylere daha yeni ulaşıldığını bir az önce televizyonlardan öğrendik. Hatta 2 ölü, biri ağır 3 yaralının olduğu Çevrimtaş Köyü’ne kimse ulaşmamış. Bu köyde insanlar kendi olanaklarıyla arama kurtarma çalışmaları yapmış, yolları kapalı olduğu için Elazığ’a gelememişler ve cenazelerini Malatya’ya götürmek zorunda kalmışlardır. Depremin merkez üssü olan Sivrice’de yaşanan ağır hasarın nedeni önceki depremde meydana gelen hasarların onarılmamış olmasıdır. Cami dahil olmak üzere hiçbir konutta doğru düzgün önlem alınmamıştır" diye konuştu. 

‘HALK SOKAKLARDA KALMIŞTIR’

Buldan’ın açıklamaları şöyle:

"Yine heyetimizin tespitlerine göre 60 köye ve Sivrice’ye yardımlar ilk 2 gün boyunca ulaştırılmamıştır. Sivrice’ye gönderilen yardımlar da AKP’nin İlçe Başkanın eliyle partizanca dağıtılmıştır. Özellikle köylere çadır, battaniye gibi temel ihtiyaç maddeleri gönderilmediği tespiti bizim tarafımızdan yapılmıştır. Aynı şekilde Malatya’da da evler hasar gördü ve çadır dışında yardım yapılmadı. Elazığ halkı ağır kış koşulları altında yaşamaktadır. Cemevleri halkın toplanma alanı olmuştur. Çadır ve ısıtıcı ihtiyacı yeterli düzeyde karşılanmamıştır. Halk dondurucu soğukta sokaklarda kalmıştır. 

İKTİDAR YARDIMLARIN HALKA ULAŞTIRILMASINI ENGELLEDİ

Halkımızın yaşadığı zor koşullar nedeniyle 27 belediyemiz, il ve ilçe örgütlerimiz seferber oldu. Özellikle Ergani Belediyemiz yardımların toplanma merkezi haline getirildi ve barınma, sıcak yiyecek, ekmek çocuk ve kadın ihtiyaçları başta olmak üzere ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik çalışmalara hız verildi. Ancak ne var ki toplumsal dayanışmadan korkan iktidar, yardımların halka ulaştırılmasını engelledi. Yardımları halka ulaştırmak için yola çıkan araçlarımız İçişleri Bakanının talimatıyla engellenerek geri gönderildi. Halkın, depremden zarar gören insanlara el uzatması devlet eliyle bir kez daha engellendi. Burası sözün bittiği yerdir. Bu iktidarın siyasi fıtratında insanlık değerleri adına hiç bir şey kalmamıştır. İnsanlık adına bir utançtır bu tablo.

MAĞDURİYET DEPREM ETKİSİNDEN FAZLA

O yüzden diyoruz ki AKP’nin politikalarına karşı çıkmak insanlığa, insanlık değerlerine sahip çıkmaktır. İnanın ki bu iktidarın toplumda yarattığı mağduriyet depremin etkisinden çok daha fazladır. Biz aynı zihniyeti Van depreminde de gördük ve yaşadık. Van Belediyemizin deprem yardımları iktidar eliyle engelledi. O zihniyetin daha devam ettiğine bir kez daha tanıklık ediyoruz. Deprem acıda ve dayanışma duygusunda toplumu daha fazla birleştirirken, iktidar ise toplumsal vicdanı ayrıştırmaya devam etmektedir. Elazığ depremi sonrası özellikle Google’da en çok sorulan soru ‘Elazığ Kürt mü?’ sorusu olmuştur. İşte bu tablo bile iktidarın ayrımcı, ötekileştirici politikalarının insanları ne hale getirdiğinin bir göstergesidir. Oysa acıyı hissedebilmek için sadece insan olmak yeterlidir.

TWİT İŞLERİ BAKANI

Twit İşleri Bakanı, depremle ilgileneceğine sosyal medya kullanıcılarını hedef göstermiş ve tehdit etmiştir. 50 kişiye sosyal medya paylaşımları nedeniyle soruşturma açılmış. Peki, zamanında önlem alınmadığı için yıkılan binaların sorumluları hakkında bir soruşturma var mı? Yok. Güçleri ancak twit atana yeter. Depreme yönelik önlem almak yerine kendi koltukları için önlem alan, eleştirel düşünceye tahammül edemeyen bir iktidar gerçeğini Elazığ depreminde herkes bir kez daha görmüştür. İçişleri Bakanı’na sorun, deprem riski taşıyan kaç bina var diye inanın ki bilmez. Ama AKP’yi eleştiren kaç twit atılmış, kimler atmış hepsini bilirler ve anında tespit ederler. Çünkü gece gündüz vatandaşı takip eden, izleyen, fişleyen bir iktidar zihniyeti bu ülkeye hakim bir duruma gelmiş. Tiyatrodan korkan bir iktidar, yardım kampanyasından, toplumsal dayanışmadan korkan bir iktidar, twitten korkan bir iktidar, inanın bunların siyasi ömrü Twitter’ın 280 karakteri kadardır. Ne yaparlarsa yapsınlar sosyal medyayı susturamayacaklar.

DEPREM İÇİN TOPLANAN VERGİLER NEDERE?

Bu depremde herkesin haklı olarak sorduğu soru şudur: Deprem için toplanan vergiler nerede? AKP hesap veremiyor. Soranı ise susturmaya çalışıyorlar. O paraların nereye gittiği bellidir. Yandaşlara, müteahhitlere, ranta, şatafata, israfa harcandı. Deprem vergileri ayakkabı kutularında günlerce nasıl saklandı bunu da biliyoruz. Deprem paralarıyla hasarlı riskli binaları değil kendi iktidarlarını güçlendirdiler. İzah yapamayışlarının nedeni budur. Kamuoyu mutlaka deprem vergilerinin nereye harcandığını bu iktidardan sormalıdır.  İktidar kuruşu kuruşuna bunun hesabını vermek zorundadır.

İKTİDARINIZI MUTLAKA DURDURCAĞIZ

Grubumuz deprem konusunda Meclis’te araştırma komisyonu kurulmasını talep etti. Önergemiz AKP-MHP oylarıyla reddedildi. 2020 yılı Deprem Farkındalık Yılı olsun dedik. Kanun teklifi verdik. Kanun teklifimiz gündeme alınmadı. Elazığ depremi için AKP Genel Başkanı ‘Depremi durdurma şansımız yok’ diyor. Aynı Erdoğan bundan 15 yıl önce bakın ne demiş: ‘Bazı dersleri almamış olacağız ki yine yanlış yapılar neticesinde 1999 depreminde Sakarya'da büyük bedeller ödedik. Bu bedelleri artık ödemek istemiyoruz’ demişti. 15 yıl geçmiş, peki ders almışlar mı? Hayır. İnsanlar bedel ödemeye devam ediyor mu? Evet ediyor. Ders almıyorlar. Aldıkları tek şey siyasi ve ekonomik rant. Halk depremle yaşamaya alışır ancak AKP’nin tek adam rejimiyle yaşamaya alışmadı ve alışmayacak da. Siz de buna alışsanız iyi olur. Evet depremi durduramayız. Ama sizin iktidarınızı mutlaka ama mutlaka durduracağız.

ANADİL KULLANIMI HAYATİ ÖNEMDEDİR

Depremin ortaya çıkardığı bir başka gerçek ise sağlık hizmetlerinde anadil kullanımının ne kadar hayati ve önemli olduğudur. Özellikle sağlık hizmetinde anadilin önemini Elazığ depreminde bir kez daha gördük.  Bu ülkede tek dil yok. Çok kültürlü, çok dilli, çok kimlikli ve çok inançlı bir ülkede yaşıyoruz. Dolayısıyla başta sağlık olmak üzere kamusal alanın, kamusal hizmetin bu çok dillilik esasına göre düzenlenmesi, anadilde kamu hizmetinin yasal güvenceye kavuşturulması gerekmektedir. Anadilin hayat kurtardığı, Elazığ depreminin öğrettiği bir gerçektir. İktidarın tüm engellemelerine rağmen toplumsal dayanışmayı ve yardımlaşmayı bundan sonra da sürdürmeye HDP olarak devam edeceğiz.

BEKÇİLER İLE İLGİLİ DÜZENLEME

Şimdi yeni bir şey yapmaya çalışıyorlar. Bekçilere silah kullanma ve kimlik sorma yetkisini tanıyan bir yasayı Meclise getirdiler. Faşizmin bekçisini oluşturuyorlar. AKP iktidarı, toplumla mücadele etmek için bekçilerle kendi paralel güvenlik yapılanmasını kuruyor. Yurttaşa, topluma güvenmeyen bir iktidar ve devlet var karşımızda. Peki, halk size nasıl güvensin ve inansın? Halk bu iktidara hiçbir şekilde ne inanıyor, ne güveniyor. Bu iktidarın tek bildiği şey fişlemek, gözaltına aldırmak, tutuklattırmak, tweet atanın peşine düşmek, bekçiye polise yetki vermek, halkın bütçesini tanka tüfeğe mermiye harcamaktan başka bir şey değildir. Şehirleri, halkı asıl tehdit eden şey yoksulluktur, işsizliktir, sefalettir, rantçı politikalardır, adaletsizliktir, ayrımcılıktır, yolsuzluktur. Şehirleri ve halkı asıl tehdit eden şey insanlara nefes dahi aldırmayan faşizm uygulamalarıdır. Bekçiler, neredeyse milletvekillerinden daha yetkili bir duruma getiriliyorlar. Buradan parlamentodaki tüm gruplara ve milletvekillerine öneriyorum: Ülkenin bu kadar ağırlaşan sorunları orta yerde dururken bu yasaya evet diyecek vekiller varsa, vekilliği bir an önce bıraksınlar ve Saray'ın kadrolu bekçisi olsunlar.

AHLAT’A SARAY YAPMAYI BIRAKIN

Bunların Meclis’e getirdiği bir başka yasa daha var: İmar yasası. Halkın depreme dayanıklı konut sorunları orta yerde dururken, AKP-MHP ittifakının imar konusundaki tek düşüncesi Bitlis Ahlat’a saray yaptırmak, deprem toplanma alanlarını ranta açmak, AVM yapmak, yerel yönetimlerin yetkilerini daraltarak imar konularını denetimden kaçırmaktır. İnsanlar deprem felaketlerinde evsiz barksız kalırken bunların derdi Ahlat’a ikinci bir saray yapmaktır. Kendisine tavsiyemiz şudur: Ahlat’a saray yapmayı bırakın. O sarayı görmeye siyasi ömrünüz yetmeyecektir. Ancak şunu yapabilirsiniz! Ahlat taşı hepimiz biliyor ki meşhurdur. O taştan kendisine bir ev yapsın. Çünkü emekliliği yakındır. Emekli olduğunda gününü bol bol o evde torunlarıyla geçirmeye ayırsın.

DEĞİŞİMİN ÖNCÜSÜ HDP’DİR

Türkiye önemli bir değişimin ve dönüşümün arifesindedir. AKP tekçi iktidarının 20 yıla dayanan siyasal, sosyal, ekonomik ve toplumsal yıkımı değişimin aciliyetini her gün daha fazla dayatmaktadır. Bu değişime öncülük edecek demokrasi gücü ise HDP’dir. Bizler bu değişim sürecinde her alanda etkili ve belirleyici bir rol oynamaya, demokratik yaşamı inşa etmeye kararlıyız. Bu tekçi rejimin sonlandırılması, demokratik iktidar sürecinin başlatılması için toplumsal mücadeleyi ve demokrasi ittifakını büyütmek en önemli hedefimiz olarak önümüzde durmaktadır. Ve bunu başaracağız. 

MAHALLE MAHALLE ÖRGÜTLENECEĞİZ

Önümüzdeki süreçte mahalle mahalle örgütlenerek, gece gündüz çalışarak Türkiye halklarının demokrasi buluşmasını mutlaka sağlayacağız. Halkın ve demokrasinin nabzının attığı her yerde HDP olacaktır. Genişleyeceğiz, büyüyeceğiz. İtirazı olan herkesin sesi ve itirazı olacağız. Ortak mücadelenin adresi olacağız. Yeni dönemde siyasetin çehresini ve iktidarı değiştirmeye odaklanmış bir partiyi hep birlikte var edeceğiz. İnanın ki aydınlık ve güzel günler bizleri bekliyor. Bundan önce olduğu gibi bugünden sonra da demokratik siyasetin tüm imkânlarını kullanarak adaletsizliklere, baskılara son verecek; demokrasinin, özgürlüğün, eşitliğin ve barışın bu topraklarda yeşermesini, boy vermesini hep birlikte sağlayacağız."

 

 

 

Öne Çıkanlar