Çapkın Başkan'ın 'Yumuşak G' sorunlu, geçmişi Kürt başbakanı...

Adına isterseniz Erdoğan'ın deyimiyle metal yorgunluk deyin, isterseniz benim dememle Alzheimer deyin, sonuç değişmiyor.

Recep Tamam Erdoğan'ın Alzheimer olduğunu yazdığımda herkes benimle dalga geçmişti. Ben naçizane teşhisimi 8 Kasım 2016 yılında bir yazımla açıklamıştım. Erdoğan'daki sorun çevresine de bulaşmış durumda, Star Gazetesi yazarımsısı Ahmet Kekeç "FETÖ'nün yeni suikast silahı AİDS virüsü mü?" diye bir yazı yazdı. Bu yazı üzerine saldırıya uğrayan Kekeç savunmasını Fethullah Gülen'in bir açıklamasına dayandırıyor. Gülen eski bir açıklamasında "Sinek diyorlar. Sinek de olabilir. Bir başka çağın Nemrut'unda olduğu gibi bir virüs de olabilir. Bir AIDS virüsü de olabilir. Musallat olur. Yere serileceğini aklının köşesinden bile geçirmeyen o Nemrut, bir de bakarsınız, birdenbire yere serilivermiş..." demiş.

Aklıma Erdoğan'ın ilk döneminde İstanbul Milli Eğitim Müdürü Ata Özer geldi. Ata Özer de bir basın toplantısı yaparak arıları uyuşturucuya alıştıracağını ve bu arıları salacağını, uyuşturucuya alışan arıların da liselerde esrar içen ve satan öğrencilerin başında "Vızzzz, vızzz" edeceğini, bu çocukları tedaviye alınacağını açıklamıştı. Şaka değil, bu adam 4 yıla yakın müdürlük yaptı. Kekeç'e göre sanırım Gülen de sinekleri robot haline getirmiş olmalı, yoksa AİDS virüsü başka türlü geçmez ki.

Diyorum ya, bunların kafalarında bişeyler var diye, AKP genel başkan yardımcısı Hayati Yazıcı da önceki günkü açıklamasında "Aziz hemşerilerim bunu asla unutmayın dolayısıyla bu süreçlerde oyunuzu kullanırken, desteğinizi verirken fantezi anlamına gelebilecek sapmalara başkalaşmalara asla yol açmayın" demiş. Bu ekibin cinsellikten ciddi bir sorunu var, ve bunu her seferinde açık açık dile getiriyorlar. Bu tümcede cinselliği nereden çıkardın diye sorabilirsiniz ama bence çok açık. Bu insanlar öncelikle fanteziyi kötü bişey sanıyorlar ve fanteziyi sapkınlıkla birleştirdiklerinde onun sapıklık olduğuna inanıyorlar.

Adına isterseniz Erdoğan'ın deyimiyle metal yorgunluk deyin, isterseniz benim dememle Alzheimer deyin, sonuç değişmiyor. Erdoğan 12 Eylül darbesi sonrası kurulan partilerden Necdet Calp'in kurduğu Halkçı Parti'yi komünist parti yaptı. Bu yetmedi, komünistlerin köprüyü satmak istediklerini ama Özal'ın bunu engellediğini söyledi. Oysa olay tam tersine gelişmişti ve Calp masaya vurarak "Sattırmam" dedi ve Özal satamadı. Bu da yetmez, daha sonra köprüyü bu açıklamayı yapan Erdoğan sattı ama parası az gelince vazgeçti. Yani Erdoğan kendi sattığı köprü olayını tamamen unutmuş durumda.

CNN'deki programda hastanelerini öven Erdoğan daha fazla müşteri gelmesi gerektiğini söyledi. Bu ara kâr mı düştü, başına bişey mi düştü bilemem ama ciddi bir sorun yaşadığını biliyorum. Ayrıca ambulans sayısını öyle bir arttırmış ki, aklıma küçük kızının cesedini sırtında taşıyan babayla, Roboski'de katledilen çocukların at sırtında taşınan cesetleri geldi.

Erdoğan döneminde ambulans

Biliyorsunuz, Gazze'ye yardım götüren gemi konusunda İsrail'le sorun yaşadıktan sonra da İsrail'den özür diler gibi "Oraya giderken dönemin başbakanına mı sordunuz" demişti ve evet, o dönem başbakan kendisiydi ve sorulmuştu ve kendisi de teşvik etmişti. Alzheimer böyle bişey olsa gerek, sonra nereye gittiğinizi unutur ve CNN'deki konuşmada olduğu gibi Mersin ve Silifke'yi birileri kulağınıza üfürür.

Bu da bişey mi, Erdoğan tek parti döneminde sınıflarda 70 kişi okuduklarını da söyledi. Tek partiden çok partiye geçiş dönemi 1946, -Bunu geçen hafta karıştırarak 1950 diye açıklamıştı- yani Erdoğan doğmadan 8 yıl önce. Dahi diyesim var ama doğmadan okuyan dahiyi de daha dünya görmedi ki, Hazreti Muhammed bile doğduktan sonra peygamber oluyor Erdoğan, biraz mütevazi ol bence.

Bitmedi, Erdoğan önceki günkü konuşmasında Silifke – Mersin tren hattını hızlı trene çevireceğini açıkladı, Silifkililer de mutlu, Mersinliler de ama yine de hepsi birbirinin suratına bakıyor, çünkü Silifke – Mersin arasında yavaş tren hattı yok ki, bunu hızlıya çevirebilesin. Bana inanmayanlar Fikri Sağlar'ın twitter'ına baksın, olmayanı hızlıya çevirmek de bunların yeni marifeti sanırım.

Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit'in kurduğu üniversiteleri de kurması üstüne tüy dikti derken 1998 yılında açılan Adıyaman Havaalanı'nı da kendisi açtı. Laf Adıyaman'a gelmişken Bingöllülere de 5 kez "Diyarbakırlılar" dedi ve tepki gelmeyince "Neden sesiniz çıkmıyor" diyenen de sordu üstüne üstlük.

Bu iş biraz imam – cemaat işine döndü sanki. Baktı ki devletinin ve partisinin başı saçmalıyor, başbakan Binali Yıldırım bunun faydalı bişey olduğuna karar vermiş olmalı ki, o da geçmişine dair açıklamalarda bulundu. Hakkari'de yaptığı seçim konuşmasında "Benim de geçmişim Kürt" deyiverdi Binali Yıldırım. Ben zaten şüphelenidim, bilidim lo bu herifte bişi var, bu bizim oradakilere benzi, bu bizim köyden oglim, nerden anladın dirsiniz, biliyem, la bu G'nin yumuşagını diyemir de yazamir de oglim...

Bak Binali Yıldırım, insanın geçmişi Kürt olmaz, kökeni Kürt olur. Geçmişi Kürt olmak ne demek, sanki şimdi temizlemiş gibi bişey değil ki insanın kökeni, sonradan "Artık değilim" diyebilesin. Bence sen Recep Tamam Erdoğan'a uyma Binali Yıldırım, bırak o kendi başına saçmalasın, uyma oglim, uyma dedih ya, kendini durup dururken ne diye rezil edisen ki?..

Offf be, bu kadar saçmalığın içinde yoruldum be...
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi