çeksene elini!

akp’nin kurmak istediği, kaba inşaatını tamamladığı yeni türkiye, kadınların canı, hayatı ve güvenliği pahasına yükselecek. o türkiye kadınlar için bir hapishane olacak.

ekonomik kriz, terim yerindeyse, istatistikte durduğu gibi durmuyor; örneğin artık asgari ücret, birçok sektörde ücret halini aldı, onun üstüne kolay kolay çıkılmadığı gibi pek çok emekçi asgari ücretin altında miktarlar karşılığı çalışıyor. yine de işsizlik öyle boyutlardaki pek çoğu bir iş bulduğuna şükrediyor, işini kaybetmemeye çalışıyor.

bu ortamda, kuryeler ve kargo elemanlarının sorumlu olduğu taciz vakaları duyuyoruz; duyuyoruz ne kelime, yağıyor adeta. sosyal medya, kapıya tost ayran, pizza, kebap getirmiş motor kuryelerin, teslimat yaptıkları kadınlara yazdıkları akıl almaz mesajların ekran görüntüleriyle dolu. aynı şey kargo elemanları için de geçerli, kitap, havlu askılığı, kışlık bot siparişini getiren adam, akşamına, "slm" diye mesaj atma hakkını buluyor kendinde. "gel sendikalı ol, cüret artışı sağlayalım," desen, "ablacım yapma, ekmeğimden olurum," diyecek eleman bir ablaya tacizde bulunurken böyle bir endişe taşımıyor! çünkü tacizin işten atılmasına sebep olmayacağını biliyor!

yine bugünlerde, kadınlara yönelik korkunç fiziksel saldırı vakaları duyuluyor; bunların ciddi bir kısmında tacize uğradığı için tepki veren kadın, "haksız" bulunarak toplu şiddete maruz kalmış. örneğin, biri kendisini taciz eden adama bağırdığı için otobüsten atılıyor. kimse çıkıp kadını korumaya çalışmıyor! sadece korku dağları beklediği için değil, erkeğin her şeye hakkı olduğu ve kadının kendisini koruması gerektiği, hatta tacize uğradığında kirlendiği fikrinden ötürü de. sohbetlere, yöneticilerin demeçlerine bakın, bir kadını taciz etmenin suç ya da günah olduğuna dair bir cümle duyuyor musunuz? hep, hangi kadınların tacizi hak ettiği anlatılıyor.

hiçbir yer güvenli değil. okullarda arkadaşlarının tacizine uğrayan kız/oğlan çocuklarının ses edebildiği şüpheli, onları öğretmenlerinden koruyabilmek bile büyük başarı oldu, öğrencisini taciz eden mi istersiniz, kaçıran mı?

ama sadece bu da değil; muhalif ya da entelektüel addedilen çevrelerde gerçekleşen, bir kısmı yine dehşet verici, daha da korkunç olmaması o çevrelerdeki kadınların bilinci ve basiretiyle engellenmiş taciz vakaları duyuyoruz. çünkü kendine mahsus bir alan yaratmak bir hayal, çünkü toplum neyse o toplumun muhalifi, o toplumun entelektüeli de biraz o oluyor.

bunlar büyük ölçüde hepimizin bildiği şeyler ama mesele bunlara nasıl bir soruyla karşılık vereceğimizde. birçok soru sorabilirim; ilk aklıma gelen:

n’pıcaz biz sizinle? kadınlarla ilgili en fazla kurduğunuz cümlenin fiili, o ortasındaki "i" yerine nokta işareti konularak aktarılan olunca kadınların size olan arzusu da git gide azalıyor, görmüyor musunuz?

ikinci soru şu: böyle insanlardan, bunlardan olmak içinize siniyor mu? kadınlar sizden korksun, yakınlaşıp alışmadıkça tiksinsin, çekinsin mi istiyorsunuz? öyleyse neden sizinkilere müdahale etmiyorsunuz? bakın kadınlara neden akıl vermiyorsunuz demiyorum, onu zaten yapıyorsunuz, engellemek mümkün değil. ama neden yanınızdaki erkek, iki harfin arasındaki "i"nin yerine nokta konan konuşmalara başladığında, bir kadından, hele de, neden bir erkek bir kadına ya da –eşcinsel olduğu gerekçesiyle- başka bir erkeğe cinsel bir saldırıda bulunduğunda müdahale etmiyorsunuz?

bunlar konunun pratik, gündelik veçheleri. ama bence şu daha önemli. kadınlar yasalarla, yasaklarla kapatılmaz eve. onları sokağa çıkamaz hale getirerek sağlanır bu. ve bu politikaların taşıyıcısı, uygulayıcısı sivil erkekler, sıradan vatandaş, aracı da başta cinsel saldırılar olmak üzere şiddettir.

daha önce de yazdım, tekrar hatırlatmak istiyorum. akp’nin ekonomik krizi 2013 yılında başladı, aynı yıl, kadınları ev içinde istihdam etmeyi hedefleyen kadın istihdamı yasa tasarısı gündeme geldi. akp kadınların iş gücüne artan katılımına, yani artan çalışma talebine bununla karşılık verdi, böylece hem gelecek ucuz işgücü kuşakları dünyaya gelebilecek hem de erkeklerin, kadınların işgücüne katılmaması yönündeki talebi yerine gelecekti. Ama başka bir noktayı daha vurgulamak gerek; krizin etkisiyle yoksullaşan erkek emekçilerin öfkelerini çıkartabilecekleri bir kesim var; kadınlar! kadınlara yönelik şiddete karşı devlet katında gösterilen hoşgörü biraz da bunun için.

bugün erkek şiddeti muhalif politikanın üstünde durduğu temalardan biri muhakkak ki ama kadınlar, karşılarına çıktığında bununla tek başlarına mücadele etmek zorunda kalıyor. bu ertelenebilecek, siyasal iktidara karşı mücadeleye havale edilebilecek bir mesele değil. erkek şiddeti ancak kamusal önlemlerle engellenebilir, bunları bugünden talep etmemek için bir sebep yok. diğer yandan, bu ülkede yaşayan kadınların hepsine değilse bile çoğuna ulaşamayacak, örneğin özsavunma birlikleri gibi önerilerin etkisiz kalacağını ve zaman kaybı olduğunu düşünüyorum. ayrıca erkek şiddeti, sokak gösterisi vb. doğrudan siyasal araçlarla da geriletilebilecek bir bela değil. aile içi şiddet konusunda türkiye’de bir araya getirilmiş önemli bir birikim var, benzer bir şeyin, işyerinden sokağa, eğitim kurumlarından sanata, gece hayatına kadar farklı alanlarda geliştirilmesi gerek. ama kendi yakın çevremizde erkek şiddetini, onun işareti olan her şeyi dışlayarak bir adım atabiliriz.

akp’nin kurmak istediği, açık konuşmak gerekirse kaba inşaatını tamamladığı yeni türkiye, kadınların canı, hayatı ve güvenliği pahasına yükselecek. o türkiye kadınlar için bir hapishane olacak. hapishanede, hapishaneye direnilir ama siz erkekler, "şiddet uygulama özgürlüğü" içinde, o hapishanenin gardiyanları olmaya var mısınız?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi