Savcı 13 sanığa 15 yıla kadar hapis istedi, Atalay tahliye edilmedi

Savcı 13 sanığa 15 yıla kadar hapis istedi, Atalay tahliye edilmedi
Cumhuriyet davasında savcı, 2015 yılında yayınlanan MİT Tırları haberiyle 2017'deki Fırat Kalkanı harekatına ağır darbe vurulduğunu iddia etti.

HABER MERKEZİ- "Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek" iddiasıyla yargılanan Cumhuriyet yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki davanın yedinci duruşmasında esas hakkındaki mütalaasını açıklayan savcı, gazetenin yayın politikasını suç unsuru gibi göstermeye çalıştı. Savcı'nın 2015 yılında yayınlanan MİT Tırları haberleri ile Fırat Kalkanı'na ğır darbe vurulduğu yönündeki sözleri dikkat çekti. Oysa Fırat Kalkanı 2017 yılında yapılmıştı. 

Savcı, aralarında Akın Atalay, Ahmet Şık, Murat Sabuncu'nun da bulunduğu 13 sanığın "Örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım suçundan"  7,5 yıldan 15 yıla kadar hapsini talep etti. 

İstanbul 27’inci Ağır Ceza Mahkemesi, ara kararında Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Av Akın Atalay'ın tutukluğunun devamına karar verdi. Bir sonraki duruşma 24-27 Nisan 2018 tarihine ertelendi.

Heyetin, Atalay'ın tutukluluğunun devamına dair gerekçesi daha önceki gerekçelerle aynı. 502 gündür tutuklu olan Akın Atalay'ın "delilleri karartma şüphesi" bulunduğu ifade edildi. Gerekçede şöyle denildi:
"Atalay'ın taşıdığı sıfat, gazete içinde icra ettiği görev ve fonksiyonu dikkate alındığında dinlenmeyen sanıkların dosyadaki önemi ve Atalay ile aralarındaki eylemsel bağ yönünden kuvvetli suç şüphesi bulunması ve delil karartma şüphesi bulunması."

Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay'ın 502 gündür tutuklu bulunduğu dava kapsamında savcı, esas hakkındaki mütalaasını açıklayan savcı Hacı Hasan Bölükbaşı, MİT TIR'larına ilişkin görüntüleri haberleştirdiği için Ankara Temsilcisi Erdem Gül ile birlikte 92 gün tutuklu kalan eski Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve gazeteci İlhan Tanır'ın dosyasının ayrılmasını talep etti. Mütalaada, "Akın Atalay özellikle etkin rol oynayarak, Orhan Erinç ve Hikmet Çetinkaya'nın birlikte hareket etmesini sağlayacak şekilde gazete poltikasını değiştirerek PKK/KCK/DHKP-C eylemlerine yardım niteliğinde ortam sağladı" iddiasına yer verildi. 

İLGİLİ HABER: 'BU DAVADAN BEKLENTİMİZ ÖZGÜRLÜK'

AKIN ATALAY: CUMHURİYET'E BEDEL ÖDETİLİYOR

Gazetenin yayın politikasına "eleştiriler" yöneltilen mütalaada, MİT TIR'ları haberleri ile Türkiye Cumhuriyeti'nin hem yurt içinde hem uluslararası camiada itibarsızlaştırılmaya çalışıldığı savunuldu. 

YAYIN POLİTİKASI SUÇLAMA KONUSU YAPILDI

İşte savcının gazete haberleri, gazetenin yayın politikası ve vakıf seçimleri üzerine kurulu mütalaasının özeti:

"Üye olmamakla birlikte yardım suçundan kamu davası açılan Can Dündar ile üyelik suçlamasıyla kamu davası açılan İlhan Tanır tüm aramalar karşı bulunamadığı için iki sanık hakkındaki kamu davasının tefriki, yakalama kararının sürmesi mütalaa ettik.

Cumhuriyet gazetesinin basın özgürlüğü ile bağdaşmayan hukuka aykırı yayın yapması sürecinde, yönetim kurulu seçimi etkili olduğundan, seçimde, İnan Kıraç'ın oyu Akın Atalay'ın müdahalesiyle kabul edilmedi.

Vakıf Senedine ve hukuka aykırı işlemlerle Cumhuriyet gazetesinin yayın poliitkasının değiştirilmesi sürecinde ilk adım atıldı. Toplantı nisabı oluşmadan toplantı yapıldı, bu şekilde yönetim kurulu seçimi yapılması usulsüz 

Aynı seçimde başkanın oyu 2 oy kabul edilerek senede aykırı davranıldı. Vakfın 11 üyesi olması rağmen Önder Seçim'in seçildiği toplantıya 6 üye katılıp, 7 üye şartı gerçekleşmediğinden bahisle bu üye seçimlerinde alınan kararlar senede aykırı.

Akın Atalay özellikle etkin rol oynayarak, Erinç ve Çetinkaya'nın birlikte hareket etmesini sağlayacak şekilde gazete poltikasını değiştirerek PKK/KCK/DHKPC eylemlerine yardım niteliğinde ortam sağladı.

Mustafa Balbay, Alev Coşkun gibi Atatürk ilkelerine bağlı kişiler tasfiye edildi

Gazetede etkin söz sahibi olan vakıf yönetimi bu şekilde dizayn edildi.

Dündar ile birlikte A. Engin, M. Sabuncu, A. Şık, İ. Tanır gibi yayıncı ve muhabirlerin görevlendirmesiyle, belli amaçlara bağlı yayın politikası sürdüren ve okurlarıyla kuvvetli etkileşimi olan gazetenin 90 yıllık geçmişi ve kuruluş felsefesi değişime uğradı

Terör örgütlerinin eylemlerini gerçekleştirmeye yardım eden, sevimli ve meşru gösteren, Türkiye'yi terör örgütlerine yardım ediyor gibi gösteren faaliyette bulundu. Gazeteye bir bakımdan el konuldu, kurucu Yunus Nadi'nin amaç ve hedeflerinin dışına çıktı.

Cumhuriyet bu dönemde FETÖ, PKK, DHKPC savunucusu ve kollayıcısı oldu.
Basın özgürlüğüyle bağdaşmayan bir şekilde terör örgütlerinin eylemlerini meşru göstererek onların amaçlarına zemin hazırlayacak yayın faliyetine girdi. Seri röportajlarla bu örgütlerin amacı örtülmek istendi

Yayın faaliyeti basın özgürlüğü ile açıklanamaz. 17-25 Aralık döneminde ve sonrasında artık kaçan olan savcılarla röportajların yer alması, Can Dündar ile birlikte bu kişilerin kahramanlaştırılması dikkat çekici.

Cumhuriyet devletçi, ulusalcı, lakin çizgisi 2013'ten sonra birden değiştirilip devleti hedef aldı. Cezaevinden çıktıktan sonra Balbay FETÖ'yle ilgili görüşlerini açıkladığı için yazılarına son verilmesinden dolayı mağdur edildiğini açıklamıştır.

Güncel olaylarla ilgili görüş ortaya koyuyor gibi olsa da Aydın Engin'in terör örgütlerini desteklediği, "Fakirhaneme Malikane Dediler" haberiyle terör örgütünün başının masum gösterilmesi de yayın politkasının değişikliğinin göstergesi.Bu Alev Coşkun'un ifadesinde de belirtildi

Ayşe Yıldırım'ın Kandil haberinde, barıştan ziyade terör ve kargaşayla beslenen örgütü kamuoyunda olduğundan farklı gösterecek ve övücü beyanlara yer verildi.

Yazıda gençler ve sivil toplum kuruluşlarının son derece hassas olduğu çevre ve orman konusu, kadın ve erkek eşitliği konularıyla ilgili, örgüt üyelerinin yaşam tarzı üzerine, kamuyu ilgilendirmeyen ve merak unsuru olmayan nitelendirmeler yapıldı

Hikmet Çetinkaya "Gülen hareketi terör örgütüdür demedim" diye açıklamalarda bulundu, yayılan Karayılan'a ait röportaj ile internet sitesi sorumlusu terör örgütünün açıklamasını basmaktan cezalandırıldı. Zaman ile aynı manşet kullanıldı.

Ankara'da TAK tarafından üstlenilen bombalı saldırının ardından Zaman ve Cumhuriyet aynı "Devletin Kalbine Bomba" manşeti yayınladı. Benzerliğin tesadüf olduğu, başka örnekler olduğu belirtilse de çizgisi farklı Zaman ile Cumhuriyet'in aynı manşeti atması tesadüfle açıklanamaz.

Sabuncu'nun beyanına göre gazete toplantılarına katılan Gürsel, "Erdoğan Babamız Olmak İstiyor" yazısında Erdoğan'ın sigara eleştirilerine yönelik görüşlerini yazıyor gibi gösterse de en sonunda devlete yönelik isyan gibi antidemokratik görselleri meşru gösterdi

Kadri Gürsel 'Erdoğan Babamız Olmak İstiyor' yazısında asiliği normal, meşru ve kabul edilebilir olarak yansıttı.

Aydın Engin 15 Temmuz'dan iki gün önce "Cihanda Sulh Peki Yurtta Ne" başlığı ile kaleme aldığı yazısının başlığıyla, 15 Temmuz'u gerçekleştiren asker üniformalı teröristlerin kendilerine verdiği isim arasında benzerlik bulunuyor. Bu basit bir tesadüf değildir.

Ahmet Şık'ın MİT TIR'larının durdurmasıyla ilgili savcıyla yaptığı röportajda, eski savcı Aziz Takcı'nın yaptıkları meşru gösterilmeye çalışıldı.

Ahmet Şık'ın Cemil Bayık ile röportajında PKKnin meşru bir silahı örgüt olduğu algısı oluşturmaya çalışıldı, açıklamalarını kamuoyuna ulaştırarak propagandası yapıldı.

Ahmet Şık'ın Twitter'da kullandığı beyan ve paylaşımların iddialar ile benzerlik taşıdığı, eylemleri savaş olarak kabul ettirmeye çalıştığı, güvenlik güçlerine katil gibi nitelemeler yaptığı görüldü.

Her ne kadar Şık'ın FETÖ mağduru olduğu savunulsa da, iddianameye konu röportaj ve açıklamalar dikkate alındığında DHKP-C, PKK hedefleri doğrultusunda hareket ettiği gibi FETÖ ile hareket eden savcılara ilişkin haber ve röportajlar var.

Bu örgütler [DHKP-C, PKK, FETÖ ] ortak düşman üzerinden benzer emellere sahip ve yöntemleri bir üst akla bağlı. Bu nedenle Şık'ın savunmasına itibar edilemez.

Can Dündar ve Erdem Gül tutuklandıktan sonra Fuat Avni "geçmiş olsun" diye yazdı.

Sanık vekilleri ByLock ve FETÖ sanıklarıyla sürekli görüşme olmadığını çoğunun SMS'ler olduğunu beyan etse de, bu kişilerin Cumhuriyet ve Atatürkçü olduklarını beyan eden sanıklar ile bir kere bile olsa iletişim kurmaları hayatın olağan akışına aykırı.

Daha önce bu savcılara eleştirel yaklaşan Cumhuriyet'in 17/25 Aralık'tan sonra birden yolsuzluk soruşturmasını yapan savcılarla röportaj yapmaları dikkat çekici.

MİT TIR'ları haberleri tahmine dayalı yayınlardı. Kamuoyunda algı yaratıp Türkiye Cumhuriyeti hem yurt içinde hem de uluslararası camiada itibarsızlaştırılmaya çalışıldı, bu şekilde IŞİD'le mücadele eden Türkiye'nin Fırat Kalkanı Harekatı'na ağır darbe vuruldu.

Yayın ve faaliyetler, gazete, gazete sitesi ve sosyal medyadaki yayınlar göz önünde bulundurulunca örgüt içindeki hiyerarşiye dahil olmamakla birlikte örgüte yardım iddiasıyla kamu davası açıldı.

Sanıkların talebi savunması olan Basın Kanunu'nun 11. maddesiyle, yayınlanan haberlere ilişkin yasal dava açma süresi burada uygulanamaz

Münferit olarak haberler değil bir yayınlama faaliyeti yargılama konusudur. Bağımsız yayın yürüttüklerini beyan etmişseler de sanıkların tarafsızlıktan uzak, gerçek dışı örgütlerin emelleri lehine yayıncılık düzenlemiştir.

'TARİHTE ELEŞTİRİYLE YIPRATILIP ÇÖKERTİLEN DEVLETLER VAR'

Terör emellerine yönelik yayınlar basın özgürlüğünün arkasına sığınılarak savunulamaz. İfade özgürlüğü her zaman çok da masum amaçlarla kullanılmıyor, tarihte eleştiri adıyla önce yıpratılmış sonra çökertilmiş devletler var.

Basın yayın faaliyetlerinde her zaman kamu yararı, toprak bütünlüğü gözetilmeli

Haber yapılırken kullanılan ifadeler de önem taşıyor, ifade bir tahkir ya da karalamaya basın özgürlüğü açısından değerlendirilemez. Bu devlet güvenlik meselesinde daha da önemli. Bu ifadeler daha güvenli seçilmeli."

249 kişinin şehit olduğu 2000 kişinin yaralandığı darbe girişiminin vahim tablosu ortadayken yapılan yayınlar masum değildir. Türkiye'yi ulusal ve uluslararası alanda terör destekleyicisi olarak gösterilmesi basın özgürlüğü faaliyeti içinde değildir.

Özetle, sanıkların Atatürk ilkelerine bağlı, basın özgürlüğü kapsamında yayın yaptıkları savunmalarına itibar edilmesi mümkün değil.

Silahlı terör örgütlerinin eylemlerini haklı ve masum, Türkiye'nin bunlara karşı haksız olduğunu gösterecek şekilde haber ve yazıların yayınlanması basın özgürlüğüne uymamaktadır. FETÖ'ye, belli bir amaç uğruna da olsa destek olmak asla kabul edilemez

Türkiye, özellikle uluslararası alanda zor durumda bırakılarak, IŞİD gibi terör örgütlerini desteklediği algısıyla uluslararası hukuk sorumluluğu altına sokulmak amaçlanmıştır."

MİT TIR'larının yeniden Dündar tarafından yayına sürülmesi Suriye krizinin derinleştiği döneme denk düştüğüne ilişkin Halil Berktay'ın Serbestiyet'te yayınlanan yazısı Cumhuriyet ve FETÖ ilişkisini çözümlüyor.

Toplumu etkilemek ve akıllarını karıştırmak için bilgi ekleyip çıkararak, gerçekleri değiştirerek eylemleri meşrulaştırmaya çalışmış, kaos ortamını oluşturmaya çalışmış, lobi şirketiyle anlaşma yapıp Türkiye'yi Avrupa karşısında zor duruma düşürmeye çalışma amacına uygun algı yaratmaya çalışan terör örgütünün kendi organları Zaman ve Bugün'den sonra bunu Cumhuriyet'ye yürütmüştür.

FETÖ, Zaman, Kanalturk gibi yayın organlarının inanırlığını kaybetmesi üzerine aynı hedefte buluştukları Cumhuriyet'i seçti. Atatürkçüleri tasfiye etmek adına vakfın yöneticisi olan Akın Atalay, Hikmet Çetinkaya ve Orhan Erinç süreci başlattı.

SAVCI 'ÖRGÜTE ÜYLE OLMAMAKLA BİRLİKTE YARDIM SUÇU' DEDİ

Örgüte üye olmamakla birlikte yardım ettikleri suretiyle Akın Atalay'ın tutukluluğunun devamına,

Akın Atalay, Orhan Erinç, Önder Çelik, Hakan Kara, Musa Kart, Turhan Günay, Hikmet Çetinkaya, Mustafa Kemal Güngör, Güray Öz ve Bülent Utku hakkında "hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmaktan" suçlamasından beraatine... "

15 YILA KADAR HAPİS İSTEMİ

Emre İper'in örgüt üyeliğinden suçlanmış olsa da bu suçtan değil, örgüt propagandası yapmaktan cezalandırılmasını isteyen savcı Bölükbaşı Ahmet Şık, Akın Atalay, Hikmet Çetinkaya, Orhan Erinç, Önder Çelik, Musa Kart, Mustafa Kemal Güngör, Hakan Kara, Güray Öz, Bülent Utku, Aydın Engin, Kadri Gürsel ve Murat Sabuncu'nun örgüte üye olmamakla birlikte yardım suçlamasıyla 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapsini talep etti. Savcı Bölükbaşı bu 13 ismin Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) Madde 220/7'ye göre cezalandırılmasını istedi. Bu madde "Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım" suçunu düzenliyor.

Savcı Turhan Günay, Günseli Özaltay ve Bülent Yener'in, "üye olmamakla beraber örgüte yardım" suçlamasından beraatini istedi. Bu üç kişinin tüm suçlamalardan beraati istenmiş oldu. 

Savcı ayrıca Jeansbiri adlı sosyal medya hesabının sahibi olduğu iddiasıyla yargılanan Ahmet Kemal Aydoğdu'nun da terör örgüt yöneticiliğinden cezalandırılması talep etti.

Öne Çıkanlar