'Cumhuriyet'in 42 yılı OHAL rejimiyle geçti'

'Cumhuriyet'in 42 yılı OHAL rejimiyle geçti'
Şebnem Korur Fincancı, 'OHAL ve KHK'ler gölgesinde Türkiye'de demokrasi' panelinde konuştu.

HABER MERKEZİ - "OHAL ve KHK'ler gölgesinde Türkiye'de demokrasi" panelinde konuşan Şebnem Korur Fincancı, 95 yıllık Cumhuriyet tarihinin 42 yılının resmi OHAL rejimiyle geçtiğini belirtirken, Raşit Tükel ise, ihraç edilenlerin toplumda damgalandığını aktardı.

Adana Barosu, Adana Tabip Odası, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ile Adana Veteriner Hekimler Odası, "OHAL ve KHK'ler gölgesinde Türkiye'de demokrasi" başlığıyla Seyhan Oteli’nde panel düzenledi.

Moderatörlüğünü Adana Barosu Başkanı Avukat Veli Küçük'ün yaptığı panele, Anayasa Hukuku Araştırmaları Derneği (Anayasa-Der) Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel konuşmacı olarak katıldı.

'HUKUK YOK SAYILDI'

Adana Barosu Başkanı Avukat Veli Küçük, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından sivil bir darbe yaşadıklarını ifade ederek, hukukun askıya alındığı ve güçler birliğinin bir merkezde toplandığı bir dönemi yaşadıklarını aktardı. Olağanüstü Hal (OHAL) adı altında hukukun yok sayıldığı bir dönemde Kanun Hükmünde Kararname'lerle (KHK) yönetildiklerini kaydeden Küçük, OHAL’in kaldırılmasını istedi.

'28 ŞUBAT SÜRECİNDE CEMAAT İÇİN STK DENİLİYORDU’

Anayasa-Der Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Adana'nın Türkiye’nin demokratikleşmesi yönünde önemli bir kent olduğunu ifade etti. 28 Şubat'ın yıldönümü olması nedeniyle o sürece değinen Kaboğlu, "28 Şubat sürecinde cemaatler için sivil toplum örgütü deniliyordu. Biz hayır sivil toplum örgütü değil diyorduk. Cemaatler için. ‘Bunları söyleyenler demokrat değildir’ diye ifade ediyorlardı. Aradan 20 yıl geçmesine gerek kalmadı. Kamu kuruluşu dediğinde meslek kuruluşudur. Onun kuralları gereklilikleri Anayasa ve yasayla saptanmıştır. Demek ki kavramsal kirliliğe yol açmamak için bu tür yanlış kullanımları hemen ret etmek gerekir" diye konuştu.

‘TÜRKİYE OHAL 2015’TE İLAN EDİLDİ’

15 Temmuz'da bozulan kamu ve Anayasal düzenin yeniden tesis edilmesi için OHAL'in getirildiğini ifade eden Kaboğlu, fiili OHAL'in, 2015'ten itibaren bölge kentlerinde İç Güvenlik Yasası'yla yürürlüğe konulduğunun altını çizdi. Kaboğlu, "6771 sayılı kanun eğer bütünüyle yürürlüğe girerse, o zaman kalıcı tek kişi OHAL rejimini getirecek. KHK'ler yok hükmündedir. Türkiye'de OHAL 2015'te ilan edilmişti. 20 Temmuz'da ilan edilen OHAL ise Anayasal düzeni korumak için ilan edildi. 2 büyük sapma oldu. Hukuk, siyaset bilimi kavramları ile anlamlandıracak gibi değildir. OHAL ve KHK'lerle kapsam dışında kötüye kullanma, ikincisi ‘16 Nisan Anayasal suç işleniyor’ denildi. Bu iki sapmayı belirtmek gerekirse Türkiye toplumu için ağır sonuçları olacaktır. Neden o sapma darbe teşebbüsün de bulunanların dışındaki kişilere yönelik kullanılıyor. Kurulan rejimler başkanlık rejimi değildir. Yanlıştır bu metin eş güdümden uzaktır" ifadelerini kullandı.

‘MİLLİ GÜVENLİK KURULU KARAR ALMA YETKİSİNE SAHİP DEĞİL’

KHK’lerle darbe teşebbüsüyle uzaktan yakından ilgisi olmayanların hedef alındığını dile getiren Kaboğlu, şöyle dedi: "KHK’lerde yapılan düzenlemelerde hiçbir ilgisi olmayan örgütler ve kişiler hedef alındı. Bakanlar KHK çıkartmak için bir kere toplandı. Kanun Hükmünde Kararnameler Anayasa ölçülerini saptıramaz. Milli Güvenlik Kurulu aldığı karar uyarınca ‘terör örgütü üyesi’ olanlar diyemez. Çünkü Anayasaya göre Milli Güvenlik Kurulu karar alma yetkisine sahip değildir. Ancak Bakanlar kuruluna tavsiye kararında bulunur. Kaldı ki bir kişinin ‘terör örgütü’ ile bağlantısı savcı kararıyla verilir." Kaboğlu, OHAL ve KHK'lere karşı muhalefet partileri ve toplumsal muhalefetin bir araya gelip mücadele etmesi gerektiğini vurguladı.

‘TEMEL İNSAN HAKLARINI KİMSE ORTADAN KALDIRAMAZ’

Gözaltına alındıktan 13 gün sonra yaşamını yitiren ve KHK ile ihraç edilen tarih öğretmeni Gökhan Açıkkollu'nun bugün işine iade edildiğini hatırlatan TİHV Genel Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı da, KHK'lerin ne kadar mağduriyet yarattığına dikkat çekti. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası yaşanan hak ihlallerinin tavan yaptığına değinen Fincancı, 31 adet KHK çıkarıldığını ve 140 bin kamu emekçisinin ihraç edildiğini, 40 bin kişinin tutuklandığını anımsattı. Yaşanan işkencelere değinen Fidancı, 3 protokolün çiğnendiğini söyledi. Temel insan haklarının kimsenin ortadan kaldıramayacağını belirten Fincancı, bu döneme cezaevlerinin yoğun hak ihlalleriyle girdiğini dile getirdi. Muhalif olan herkese yönelik saldırıların devam ettiğini kaydeden Fincancı, ağır bir dönemden geçtiklerini, mücadele ve dayanışmanın önemini vurguladı.

'CUMHURİYET TARİHİ HAK İHLALLERİ TARİHİDİR’

Bölge kentlerinde sivil ölümlerin olduğu sonsuz sokağa çıkma yasaklarına tanıklık ettiklerini ifade eden Fincancı, 1 milyon insanın çatışma sürecinde evlerinden çıkamadığını, hekimlerin yaralılara yardım edemediğini ve insanların bodrumlarda yaşamını yitirdiğini aktardı. Yaralılara yardım etmek isteyen hekimlerin üzerine ateş açılıp, haklarında soruşturma açıldığını belirten Fincancı, "Bodrumlarda 'teröristler var' denildi. Bizzat ben kendim gidip; gördüm. Bebek eşyaları gördüm. Bir çocuğun alt çenesini yanmış durumda buldum. Dolayısıyla hep beraber neye ne kadar karşı çıktığımızı düşünmemiz gerekiyor. Cumhuriyet tarihi maalesef hak ihlalleri tarihidir" dedi.

'CUMHURİYETİN 42 YILI RESMİ OLAĞANÜSTÜ REJİMİ İLE GEÇTİ’

"94 yıllık Cumhuriyet tarihinin 42 yılı resmi Olağanüstü rejimi uygulamaları ile geçti" diyen Fincancı, kadına yönelik şiddetin çatışma ortamında daha artığının altını çizdi. Çatışma arttıkça kadına yönelik şiddetinde artığını dile getiren Fincancı, "Cinsel şiddetine karşı idam söylentileri ortaya atılıyor. Asılda bu idam söylentileri daha çok 90'lı yıllarda kimlere uygulandığını biliyoruz. Şimdi aynı uygulamayı tekrar getirmeye çalışıyorlar. Cinsel istismar olayı bir suçtur. Dolayısıyla tıbbi bir durum uygulanması doğru değildir. Tıbbi olmayan bir durumu tıbbi bir durumla çözmenin bir mantığı yoktur. Hekimleri bu işe karıştırmak ise bir hak ihlalidir" diye belirtti.

'BARIŞI SAVUNDUĞUMUZ İÇİN HEDEF ALINDIK’

Son olarak konuşan TTB Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel ise, her dönem barışı savundukları için hedef alındıklarını söyledi.

OHAL kapsamında hekimlerin güvenlik soruşturmasına tabi tutulduğunu aktaran Tükel, ihraç edilen meslektaşlarına özel sektör dahil bir çok alanda zorluk çıkarıldığını ve bundan dolayı hekimlik mesleğinin bırakılarak yeni bir işe atıldığını kaydetti. Tükel, "Ne kadar acı verici ve tartışmalı bir durumdur" diyerek, meslektaşlarıyla dayanışma içerisinde olduklarına belirtti.

'İHRAÇ EDİLENLER DAMGALANIYOR'

Devletin, insanları işini kaybetme korkusuyla kendi yaşam anlayışını dayattığını dile getiren Tükel, şöyle devam etti: "Bu Türkiye tarihinde görülmemiş bir süreçtir. Daha öncede darbe süreçleri yaşandı. Ama bu kadar insan ihraç edilmedi. İhraç etmek yetmiyor gibi bir de ihraç edilenler damgalanıyor. İhraç edilenlere başka işlerde çalışma imkanı bile bırakılmıyor. OHAL insan hayatına ciddi etkiler yaratıyor. İhraç edilen kişi iş bulmamakta, emek verdiği mesleğini yapamamakta. Hak ettiği ücretin altında çalışmak zorunda kalıyor. Hak ve özgürlükler ortadan kaldırılmış durumdadır. İşçinin değil sermaye sahiplerine destek verilirken bazı kesimler ise mağdur ediyorlar."

Panel soru ve cevap bölümüyle sona erdi. (Mezopotamya Ajansı)

Öne Çıkanlar