Doğan Medya’nın satışı: Şimdi ne olacak?

Zaten Milliyet’ten transfer edilen baş polis, Hürriyet’in tepesine yerleşip gereken hazırlığı ve temizliği yaptı. Geriye, kılçıkları temizlemek kaldı.

Milliyet ve Vatan gazetesi Demirören grubuna satıldıktan sonraki süreci bizzat yaşayan gazetecilerden biri olarak cevabı yekten vereyim: Ne yazık ki (eski) Doğan (yeni) Demirören Medya grubu çalışanlarını adım adım değil, hızlandırılmış bir tasfiye ve eritme süreci bekliyor.

Doğan Medya Grubu’nun (Kanal D, CNN Türk, tv2, Dream TV, Dream Türk, Hürriyet, Posta, Fanatik, Hürriyet Daily News, TME, Doğan Burda Dergi, Doğan Egmont, Doğan Kitap, Dergi Pazarlama ve Planlama) neden Demirören Grubu’na verildiğini -evet, verildiği- anlamak için ulema olmaya gerek yok.

Çalışanlar kadar okur ve izleyicilerine de geçmiş olsun. Şimdiye kadar baskı az hissedildiyse, ya da kenarından sıyrılıp hala iyi gazetecilik hatta özgürce "şov biz" yapmanın imkanları kullanıldıysa, artık olmayacak. Hoş, zaten bir telefonla hepsi zapturapt altındaydı. Öyleyse bu satışa ne gerek vardı?

Mesele, Aydın Doğan’ın bir türlü tam biatçılar listesine girememesi -ne yapsa, 28 Şubat, "Eller kaosa kalktı" manşetlerini ve yakın geçmişteki Başkanlık eleştirilerini affettiremez. 

Zaten Milliyet’ten transfer edilen baş polis, Hürriyet’in tepesine yerleşip gereken hazırlığı ve temizliği yaptı. Geriye, kılçıkları temizlemek kaldı.

Medyadaki bu dev el değiştirmenin ne anlama geldiğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Afrin açıklamasıyla açalım: "Patlayıcı ve kılıç artıklarının temizlenmesi için operasyonlar bir süre devam edecek".

Doğan Medya Grubu’nun durumu da böyle. İlk başta "arkadaşlar işimize aynen devam ediyoruz" denecek, ancak kısa zaman içinde bir oradan, bir buradan gazetecilerin atılma haberlerini duyacağız. Zamanla bunlar sıradanlaşacak, daha büyük tensikatlar gelecek. Seçim sürecine girildiğinde "operasyon" tamamlanmış olacak.

ARTIK TÜM GAZETELER TEK BAŞLIKLA ÇIKACAK

Temizlik yapılırken bir yandan "küçülmemiz lazım" denecek ama Saray’ın "bizimkiler"i acayip maaşlarla baş köşelere konacak. Doğan Medya Grubu’na ve kimi ünlü figürlerine küfretmeyi yaşam biçimi haline getirmiş pek çok vasat, şakşakçı gazeteci/yazar/televizyoncunun, şimdiden Doğan Medya’daki çeşitli pozisyonlara talip olmak için kuyruğa girdiğine adım gibi eminim. Bunların tek rüyası, Hürriyet kalesini ele geçirmek. (İstediğimiz kadar eleştirelim, Doğan Grubu hala en arzulanan medya grubudur.)

Hürriyet dünyasının kimi ünlü yazar, yönetici ve televizyoncularına birşey olacağını sanmam. Onlar zaten şekilden şekle girmenin kompetanı, kraldan çok kralcılık yaparak var oluyorlar. Yeni yönetim açısından, daha fazla tiraj ve prestij kaybını önlemek için vitrinin, birkaç kayıp verilerek muhafaza edileceğini tahmin ediyorum.

Felaket telallı gibi mi konuşuyorum? Ne yapayım, hem tecrübelerim hem gözlemlerim bunu gösteriyor. Doğan grubunda çalışan çok sayıda arkadaşım, hala saygı duyduğum birkaç gazeteci, yılların emektarı nice çalışan var. Umarım medyadaki bu büyük kırılmayı en az hasarla ve akıl sağlıklarını koruyarak atlatabilirler. Tüm kurum kültürü değişecek, gidene zor, kalana ayrı zor.

Doğan Grubu’nun Demirören’e satılması, herhangi bir patron değişikliği değil. Sabah’ın Turkuvaz’a geçmesi kadar köklü bir değişimin, kalan son rekabet kırıntısının sonlanmasının, dağıtımla da birlikte medya gücünün tek elde toplanmasına işaret ediyor. 

Asıl hasar, tıpkı Putin Rusyası’sında olduğu gibi merkez medyanın artık resmen, tamamıyla iktidarın eline geçmesi. Artık 10 değil 15 gazetede birden aynı başlığı okuyacak, TV kanallarında aynı propagandalara maruz kalacaksınız.

HÜRRİYET’İN ERİME SÜRECİ

Erdoğan Demirören, Milliyet ve Vatan’ı satın aldığından bu yana medya alanında epeyce tecrübe sahibi oldu. Üstelik, son 7 yılda ne vartalar (17-25 Aralık) atlatıldı, ülkede ne büyük değişimler yaşandı... Hepsi, Erdoğan Bey’in Reyiz’e beslediği sevgi ve inancı doğruladı. Eh, sadakatin karşılığını da aldı.

Türk filmlerindeki patron tiplemesinin yaşayan örneği olan Demirören’in gözünde gazeteci, solcu ve akılsızdır. En iyi gazeteci, Erdoğan’ın uçağına binendir.

2011 Türkiyesi’nde merkez medyada hala gazeteciler ve gazetecilikten bahsedip basın özgürlüğünden dem vurabiliyorduk. Hasan Cemal’in atılmasıyla birlikte başlayan ve Gezi sonrası hızlanan süreçte, Demirören ailesi de şunu öğrendi:

"Bu gazetecileri atıyoruz ama büyük zarar görmüyoruz. Gazetecilik para kazandırmıyor,  aksine işimize balta oluyor. Öyleyse ne kadar Reyiz’e yanaşırsak o kadar iyi."

Bir zamanların en prestijli gazetelerinden Milliyet’in bugün esamisi okunmuyor, tiraj yerlerde. Ama bu zamanda kim medyadan para kazanıyor ki? Patron gözünde mesele, medya sahibi olarak ihale almak, Reyiz’in hışmına uğramamak, karını katlamak.

Korkarım Hürriyet de Milliyet gibi bir erime sürecine girecek. Zaten 2015 Haziranı’ndan sonra iktidarla bağlantılı grupların Doğan Medya’ya saldırıları, Ahmet Hakan’ın dövülmesi olayları süreci başlatmıştı. Seçimler yaklaşırken herşey hızlanıyor.

Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç... 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehveş Evin Arşivi