'FETÖ suçlaması 25 yıllık hapis cezasından da ağır'

'FETÖ suçlaması 25 yıllık hapis cezasından da ağır'
Casusluk suçlamasıyla yargılandığı savada savcının hakkında 'ömür boyu' hapis cezası istediği Enis Berberoğlu'nun savunması Artı Gerçek'te.

Fatma YÖRÜR


ARTI GERÇEK - Casusluk suçlamasıyla daha önce İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 25 yıl hapis cezasına çarptırılan, AYM tarafından bu kararın bozulmasıyla İstanbul Bölge Asliye Mahkemesi'nde yeniden yargılanmaya başlayan Enis Berberoğlu'nun mahkemeye sunduğu savunması ortaya çıktı. Berberoğlu'nun ifadesinin tam metni şöyle: 

İLGİLİ HABER: BERBEROĞLU'NA ÖMÜR BOYU HAPİS CEZASI

"Sayın Başkan ve mahkeme heyeti, Savunmamı üç bölümde, davanın geçmişini ve bugününü analiz ederek yapacağım.

Önce bu davanın adını koymayı deneyeceğim. Çünkü ortada işlenmiş hiçbir suçun olmadığını düşündüğüm bu davanın konusu maalesef medya, fikir ve ifade özgürlüğüdür.

Bu hükme varırken sadece ülkemin cezaevlerinde yatan gazeteci sayısına bakmakla yetinmedim. Veya yalnızca muhalif medyaya içi boş iddianamelerle açılan davaları üzülerek izlemedim sivil topluma yapılan baskılara üzülerek tanıklık etmedim.

Bu davanın konusunun medya özgürlüğü olduğu sözde suç aletinden bellidir. Çünkü 25 yıl hapis cezasına uygun düşecek başka bir suçta mesela cinayette, dosyama suç aleti olarak tabanca, bıçak, zehir konulacaktı... Hayali ihracatçı veya banka hortumcusu olsam, banka hesaplarımdaki trilyonlar, rüşvetler anlatılacaktı... Ama benim dosyam da bunların hiç birisi yok...

Peki ne var? Tek bir gazete haberi! Fezlekemde, iddianamemde hatta 72 sayfalık gerekçeli kararda bile dönüp dolaşıp o haberden başka hiçbir suç uyduramadılar... Niyet aradılar, örgüt aradılar bulamadılar... Döndüler "O haber suç" dediler. Ama Anayasa Mahkemesi'nin (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne dayanarak) aynı haberle ilgili verdiği "O haber suç değil" kararını işlerine gelmediği için duymadılar, uymadılar.

Demek ki başa dönersek… Suç olmayan ama iktidarı rahatsız eden muhalif bir haber sebebiyle bu dava açıldı, ben de eklendim.

Peki neden ben? Savunmamın ikinci bölümünde bu soruya yanıt vereceğim. Bendeniz 61 yaşındayım, 33 yıl gazetecilik yaptım, emekli oldum, CHP'de siyasete Kurultayda Parti Meclisi'ne seçildim, hemen ardından CHP Merkez Yönetim Kurulu'nda medyadan sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı’na seçildim... Yani sadece eski bir gazeteci değil muhalif bir siyasetçiyim. Bu ikinci şapka çok önemli. Çünkü MIT TIR'ları haberiyle ilgili olarak toplam beş kişi yargılanıyoruz. Cumhuriyet'in haberi ile ilgili iki gazeteci 5'er yıl ceza aldı, tutuksuz yargılamaları devam ediyor. Aydınlık Gazetesi'nden iki gazeteci hakkında yeni dava açıldı, onlar da tutuksuz ve umarım öyle devam eder.

Sadece ve bir tek ben istisna yarattım... 25 yıl hapis cezası aldım ve hapisteyim. Haber aynı, mahkeme heyeti de öyle... Peki fark nerede? Bence diğerlerinden farkım, siyasetçi ve ana muhalefet partisi milletvekili olmam... Zaten o sebeple gerekçeli kararda, "CHP Genel Başkan Yardımcısı" sıfatım yerli yersiz yedi yerde geçiyor, "7 Haziran 2015 genel seçimlerinde iktidarı değiştirme" niyetim adeta suç gibi tarif ediliyor.

İktidarın bile aklına gelmeyen bu hukuk fantezisini bir kenara bırakalım, aynı siyasi hedefi gösteren başka bir açık kanıta geçelim.

Maalesef bu davada iddia makamı kötü niyetini peşinen ilan etti. Hükümet medyasından Akşam Gazetesi'nin 3 Aralık 2015 tarihli sayısında çok garip bir haber çıktı ve adeta bugünlerin kumpasını ele verdi. Tarihi bir daha dikkatinize sunmak isterim: 3 Aralık 2015

Yani Can Dündar ve Erdem Gül tutuklu, savcılığa göre haber kaynakları Zaman Gazetesi'nin bir muhabiri. Daha Can Dündar'ın hapisten çıkıp kitabını yayınlamasına 4 ay var... Ama "MIT TIR'ları CHP'ye uzandı" başlıklı Akşam Gazetesi haberinde Can Dündar'ın haber kaynağının savcılığa göre CHP'li bir vekil olduğu yazıldı, "Savcı o vekilin peşine düştü" denildi. Ayni haberde aralarında benim de olduğum beş CHP’li vekilin ismi sayıldı...

Bu haber gösterdi iddia makamına ne bir kitapta geçen tek bir muğlak tarif saniyelik telefon görüşmesi lazımdı... Niyet baştan belliydi, amaç benim üzerimden mensubu bulunmakla gurur duyduğum partimin kurumsal kimliğine çamur atmaktı.

Nitekim cezaevindeki ilk aylarımda hükümet medyasında çıkan haberler, yorumlar... iktidar partisinin zirvesinden yöneticisine kadar benimle ilgili olarak yapılan açıklamalar bu siyasi kumpasa bariz kanıttır.

Sayın Başkan ve mahkeme heyeti, son olarak malumunuz üzere FETÖ'ye üye olmadan yardım etmekle de suçlanıyorum. İnanın bu itham benim açımdan 25 yıllık hapis cezasından bile ağırdır. Çünkü bugüne kadarki gazetecilik ve siyaset yaşamımda ismim terör örgütüyle birlikte anıldığında hep "hedef olarak geçtim...Yönettiğim gazete siyaset yaptığım ve 4 vekili FETO mağduru parti ortada... Devlete, demokrasiye düşman olanlar, bana, gazeteme ve partime de düşmandır... Bu kuralın istisnasını bugüne kadar görmedim. Nitekim Ergenekon kumpasında işkence altında verilen ifadelerle çizilen semalarda, iddianamelerde ismim geçti, gazete manşetleri ile iftira atıldı. Dayanamadım, Zekeriya Öz isimli savcıya gücünün zirvesinde iken 2008 yılında dava açtım. Dolayısıyla FETÖ'ye yardım ettiğim yönündeki deli saçması karşısında savunma yapmaya gerek duymuyorum.

Sayın Başkan ve mahkeme heyeti, huzurunuzda gönül rahatlığı ile ifade ediyorum: Bu davada suç yoktur, ben suçsuz günahsızım. Buna rağmen ve haksızlığa uğrayacağımın açık işaretleri ortada iken yargıdan kaçmadım.. Kendimi savunma imkanım olan mahkemeyi fırsat saydım. O mahkeme dinlemese bile gerçekleri adalet arşivine not olarak düştüm. Bugün de haksız, hukuksuz ve son zamanlarda hükümsüz tutukluluğuma rağmen adalet umuduyla huzurunuzda bulunduğumu belirtiyor, savunmamı tamamlıyorum."

Öne Çıkanlar