Erdoğan Boss'la Bass arasında kaldı!

Dünya Türkiye halklarının demokrasisini tartışırken Erdoğan Boss'la Bass arasında kalmış. Sen en iyisi BASS gaza, BOSS ver gitsin...

Sanırım bu fikri takip mantığı bana babamdan fena halde bulaşmış. Kaç gündür Frankfurt Kitap Fuarı'ndayım, ilk kez yayıncı olarak katılmadığım bir fuardayım, Artı TV'ye haberler ve söyleşiler yapıyorum. 3 no'lu salona gidiyorum, Can Dündar Türkiye'yi anlatıyor, oradan 5 no'lu salona geliyorum, bu kez Aslı Erdoğan yaşadıklarından örnekler veriyor. 5 no'lu salonun alt katına geldim, Belge Yayınevi'nin sahibi Ragıp Zarakolu yıllardır yasaklanan kitaplardan bir sergi yapmış.

1941 yılında yasaklanan kitaplara bakarken bir haber geldi, Türkiye'de 3 kitap daha yasaklanmış. Birisi yine Belge Yayınevi'nin bir kitabı. (Faysal Dağlı'nın Birakujî, Aytekin Gezici'nin Kürt Tarihi ve Fehim Taştekin'in Rojava, Kürtlerin Zamanı) O 3 kitap yasaklanırken Frankfurt Kitap Fuarı'nın Ceo'su Jurgen Boss Türkiye'deki basın ve yayın özgürlüğünün nasıl da yerler altında olduğundan bahsediyordu.

Ne ilginç değil mi, 3 kitap yasaklanıyor, hepsi Kürtlerin yeni tarihiyle ilgili. Yeni yasaklar gelmiş, ben Evrensel Yayınevi Genel Yayın Müdürü Cavit Nacitarhan'la söyleşi yapıyorum, 700 kitaba el konmuş, yayınevinin banka hesabına da el koymuşlar, yayınevinin alacakları da devletin elinde ama o kitaplardan dolayı, kağıtçıya, matbaaya, ciltçiye, yazara yada çevirmene olan borcu varsa, onlar ödeyecek. Ödeyecek de ne adına ödeyecek, kapatılan yayınevinin borcu mu olur, nasıl yada hangi faturaya göre ödeyecek.

O sırada dediğim gibi Jurgen Boss Türkiye yayıncılığının düştüğü durumu anlatırken, Erdoğan da ABD Büyükelçisi John Bass'tan şikayet ediyordu. ABD Türkiye'den gelecekler için vize işini askıya almışmış, bu kararı da koca ABD devleti dururken BASS almışmış. Erdoğan bu haberi duyar duymaz ilk kez yurt dışına çıkarken bir basın açıklaması yapmama kararı alıyor. Neden alıyor bu kararı, çünkü ABD'ye bu kadar kızamaz, avaz avaz bağıramaz, "Kendine gel ABD, haddini bil Trump" diyemez.

Uçağa biniyor, tahminim sinirleri dorukta ve halka bunu açıklaması gerek ama kime kızarak yapacak bunu. İnsanın sinirlenmesi çeşitli şekillerde kendisini gösterir, kimisi yemek yer, kimisini de uyku bastırır. Erdoğan'ı sinirden uyku basmış, Ukrayna devlet başkanıyla görüştükten sonra basına açıklama yapacaklar ama hak getire, Ukrayna devlet başkanı konuşurken bizimki sinirden uyuyor, horluyor. Tam uykunun ortasında rüyasında Boss'u görüyor, sadece kitap özgürlüğünden bahsettiğini anlayınca tekrar uykuya dalıyor. Tekrar horlama ama kabus bitmiyor ki, bu kez rüyasında Bass, fırlıyor yerinden, Ukrayna devlet başkanı şaşırmış, "Tu, tu, tu" diye masaya vuruyor, masaya vurunca Erdoğan yine sıçrıyor.

Ben o sırada fuarda dolaşıyorum, Türkiye Pen Yazarlar Derneği başkanı Zeynep Oral'ın açıklamalarını dinliyorum, beraber Burhan Sönmez'i dinlemeye gidiyorum. Sönmez de Pen uluslararası yönetiminde, o da yaşadıklarımızı anlatıyor, Cizre'de, evlerin bodrumunda yakılarak öldürülen gençlerimizi anlatıyor.

İçime daral gelmiş durumda, hangi salona gitsem karşımda Erdoğan faşizmi var, Ahmet Şık'a ödül verilmiş, ödülü almaya avukatı Can Atalay gelmiş, o konuşma yapıyor, Erdoğan da vize kararını büyükelçi Bass'ın aldığını zannediyor hâlâ ve basıyor kalayı. Bu vize kararının arkasından ne gibi kararlar gelir, artık onu ben de bilmiyorum, Erdoğan da. Almanya Almanya olalı, hiç bu kadar Türkiye konuşmamıştı. Amerika Amerika olalı Ecevit'in Kıbrıs işgalinde bile vize yasağı konmamıştı, ambargo vardı ama vize yoktu.

Bugünkü programa bakıyorum Frankfurt Kitap Fuarı'nda, Günter Wallraff konuşacak Türkiye hakkında. Wallraff Vakfı'da ödül verdi Ahmet Şık'ka. Cumhuriyet Kitap Dergisi'nin genel Yayın müdürü Turhan Günay'ın kızı Elif gelmiş, babasının aldığı ödül adına konuşma yapıyor. Aynı saatlere denk geldiği için gidip, takip edemediğim konuşmalar var.

Can Dündar, ben ve Aslı Erdoğan beraber fotoğraf çektirdik gülerek. Ahmet Şık hapsıolduğunda hepimiz onu desteklemiştik. O bırakıldı, sonra Can alındı. Can hapisteyken, ben, Ahmet Şık ve Aslı, Can'ı destekliyorduk. Can bırakılınca ben alındım 2 arkadaşımla, Onlar bizi desteklemeye başladılar. Biz bırakılınca Aslı Erdoğan'ı aldılar Nemciye Alpay'ı aldılar. Onları desteklemeye başladık hep beraber. Aslı'yla Necmi'yeyi bıraktılar ama Ahmet Şık yine hapiste ve biz yine Ahmet'i destekliyoruz. Komedi gibi değil mi, demokrasi savaşımı veriyoruz.

Dünya Türkiye halklarının demokrasisini tartışırken Erdoğan Boss'la Bass arasında kalmış. Sen en iyisi BASS gaza, BOSS ver gitsin...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi