Erdoğan'ın kandırdıkları buradan Diyarbakır'a yol olur!...

Erdoğan'ın kandırdıkları arasında Türkiyeli Kürtler de var. "Kürt Açılımı" diye başlayan kandırmaca Habur sınır Kapısı'nda başladı, Dolmabahçe mutabakatına kadar geldi.

"Kandırıldım" diye bas bas bağıran birisi tarafından yönetilmek nasıl bir duygu, gerçekten 15 dakika biyere oturup düşünsenize, bir ülke yöneten var ve her başarısızlığında "Kandırıldım" diyor ve oyları toplayıp ülke yönetiyor. Bu kandırılma öyle bir noktaya geldi ki, bakanlar da yaptıkları açıklamadan 10 dakika sonra "Kandırıldım" diyorlar.

Bu kandırılma olayı ne zaman başladı, anımsayan var mı? Benim ilk anımsadığım Fethullah Gülen hareketiyle başlayan tartışma, ondan sonrası arka arkaya geldi. Peki bu "Kandırıldım" mantığı hiç mi ters tepmiyor, yani devamlı "Kandırılan" bir parti başkanı, başbakan, cumhurbaşkanı ya da reis nasıl bir sempati kazanıyor? Bence kazanmıyor, 7 Haziran seçimleri bunun bir göstergesi, arkasından esasında kaybedilen ama hileyle kazanılan halk oylaması bunların en önemli göstergeleri bence.

Peki olaya biraz da tersinden baksak nasıl olur, yani devamlı "Kandırıldım" diyen Erdoğan'ın "Kandırılmadan" önce insanları ya da kurumları kandırmaya çalışıp çalışmadığına baksak nasıl olur.

Buna bakmadan önce esasında olaya "Kandırdım" modundan bakmak gerekiyor. Erdoğan belki bu tespitime üzülecektir ama bu "Kandırdım" mantığı onunla başlamadı. Esasında bütün darbeciler Türkiye halklarını Atatürkçü ve demokrat olarak kandırdı. Hatta 12 Eylül darbesi sonrası öyle bir noktaya geldi ki, Kenan Evren trenden çocuk başı okşarken fotoğrafını bile çektirdi. Daha sonra darbenin başbakan yardımcısı Turgut Özal devreye girdi ve "Beni darbeciler kandırdı, oysa ben size demokrasiyi getireceğim" diyerek iktidara geldi. 3 idam cezasını onaylayan Özal yıllarca ülkeyi yönetti. Özal bir anlamda hem halkı, hem de kimi liberalleri kandırdı.

Daha sonra "Kandıran" olmadı mı, gırla gidiyor hem de!.. Esasında Adnan Menderes ve Celal Bayar tek parti döneminde ayrılırken partilerinin adını "Demokrat Parti" koyarken en büyük siyasi kandırmayı başlatmıştı. Daha sonra Alpaslan Türkeş'in yaşamını yitirmesiyle parti başkanı olan Devlet Bahçeli aldı sazı eline ve partililere "Bundan sonra ülkücüler beyaz çorap giymeyecek, sarkık bıyık bırakmayacak ve tırnakları temiz olacak" diyerek kendisinin ne kadar değişik olduğunu anlatarak kandırdı herkesi.

Bu "Kandırma" olayını irdelerken CHP'yi de unutmamak gerekiyor. CHP bugüne değin "Ortanın Solu", "Kemalist Sol", "Demokratik Sol", "Herkese Açık Sol" oldu ama bitürlü "Sosyal Demokrat" olduğunu açıklamadı. Tansu Çiller de bir kadın başbakan olarak oldukça insanı kandırdı ama başbakanlığı sona erdiğinde arkasında 17 bin faili meçhul cinayet bırakmıştı. O dönemin İç İşleri bakanı Meral Akşener de şimdi ne kadar demokrat olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.

Yazıya Erdoğan'la ilgili başlamıştım ama o kadar çok kandırılmış ki bu halk, sıra ona anca geldi. Bu kandırmaları eski yazılarımdan yola çıkarak yazacağım. Erdoğan önce Necmettin Erbakan'dan ayrılırken kendisini daha demokrat olarak yutturdu ve oldukça geniş bir kesimi kandırdı.

İlk olarak sanki daha önce söylediklerini başkası söylemiş gibi davranarak "Avrupa Birliği bizim için olmazsa olmazdır" diyerek Avrupa Birliği'ni kandırdı. Avrupa Birliği kanınca gerisi kolay geldi esasında, AB'ye girmeyi Türkiye'nin kurtuluşu olarak gören bütün liberalleri de "Kandırdı" Erdoğan.

Daha sonra "Kandırma" sırası Fethullah Gülen'e gelmişti. Gülen hareketinin okullar vasıtasıyla bürokrasiyi ele geçirmek planına çok uyuyordu bu "Kandırma" politikası. Erdoğan bu beraberliği kullanabileceği kadar kullandı ve kendine göre elde ettiklerini yeterli gördükten sonra kavgaya başladı.

Bu arada Ergenekon Davası'yla beraber NATO'cu subayları ve darbelere karşı çıkan SOL'un bir kısmını "Kandırdı". NATO'cu subayları "Kandırıken" Gülen ekibinin bütün "Kandırıkcı"larını" kullandı. Ergenekon tarafından kandırılan Erdoğan, onlar beraat edince onları içeri attıran NATO'cular tarafından "Kandırıldığını" söyleyerek onları da hapse attı ve ihrac etti. Yani Erdoğan darbeciler tarafından kandırıldığını söyleyip onlara karşı darbe yapıp onları da "Kandırdı".

Barzani'nin yanında yer alıp Kürt dostuymuş gibi davranarak Barzani'yi "Kandırdı". Barzani referandum sözcüğünü söyleyene kadar bu aşk devam etti. Zaten daha önce Esad'ı da kandırmıştı ama Esad kendisine göre ülkesini yönetme kararları alınca artık "Kandıramadı". Esasında Erdoğan'ın kafasında şöyle bir sorun var, o da bütün dünyanın Erdoğan'ın istediği gibi yönetilmesi. Ancak yaşam ve siyaset Erdoğan'ın sandığı kadar basit zönetilmiyor.

Dediğim gibi, Erdoğan'ın kandırdıkları arasında Türkiyeli Kürtler de var. "Kürt Açılımı" diye başlayan kandırmaca Habur sınır Kapısı'nda başladı, Dolmabahçe mutabakatına kadar geldi. Erdoğan istediği kadar Kürtlerin kendisini kandırdığını söylesin, mutabakatın imzalandığı gün "Nereden çıktı bu anlaşma" diyerek Kürtler tarafından "Kandırıldı"ğını söyledi ve ortalığı kan gölüne çevirdi.

Reza Zarraf ve Halk Bankası kullanılarak İran'a para ve altın göndererek ABD'yi de "Kandıran" Erdoğan tutuklanmalar sonunda yine "Kandırıldığını" söyleyerek yakınmaya başladı. Kendisini Merkel de kandırmıştı, İngiltere eski başbakanı Blair de...

Ne diyeyim Erdoğan, SENİN KANDIRDIKLARIN BURADAN DİYARBAKIR'A KÖY OLUR...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet Nesin Arşivi