Erdoğan, nükleerin her alanında artık tek yetkili

Cumhurbaşkanı, Nükleer Düzenleme Kurumu'nun teşkilat yapısının oluşmasından kişi ve kurumlara sağlanacak muafiyetlere ve hatta NDK'nın görev ve yetkilerine kadar tek yetkili konumuna geldi.

OHAL şartları hiçbir iktidar döneminde bu kadar kullanışlı olmadı herhalde. OHAL KHK'sı ile kurum mu kurulur hem de nükleer gibi son derecek tehlikeli, teknik ve tartışmalı bir alanda? Eh o ülke Türkiye ise kurulur...

Geçen hafta pazartesi günü Türkiye Cumhuriyeti'nin kurum ve kuruluşlarının yapısında ve işleyişinde tartışmalı pek çok değişiklik içeren, hatta Anayasa'ya aykırılıkları söz konusu olan kararnameler ardı ardına geldi.

9 Temmuz 2018 tarihli Resmi Gazete'nin mükerrer sayısında 702 sayılı Nükleer Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve Görevleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname yayımlandı. 

Bu KHK ile birlikte Nükleer Düzenleme Kurumu kısa adıyla NDK, Türkiye'de nükleer enerjiyle ilgili tek yetkili kurum haline geldi.

Bu KHK Türkiye'de nükleerin geleceği açısından pek çok sakıncalı madde içeriyor. Üstelik nükleer gibi son derece teknik ve çok boyutlu bir yatırım ve üretim alanında hem NDK'ya hem de Nükleer Düzenleme Kurulu'na Cumhurbaşkanı dışında hiçbir kurum, kuruluş ya da kişi herhangi bir söz söyleyemeyecek. 

Tamamen bir istisnalar ve muafiyetler zırhıyla donatılmış NDK ve onun altında kurulacak Nükleer Düzenleme Kurulu nasıl çalışacak, KHK içinde yer alan önemli maddelere göz atalım.

Her şeyden önce bu kurum, kamu tüzel kişiliğine haiz, idari ve mali özerkliğe sahip bir yapıya sahip olacak.

NDK'nin düzenleyeceği faaliyet, konu ve alanlarla NDK'nın görev ve yetkileri Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek.

Nükleer Düzenleme Kurulu, biri başkan ve biri ikinci başkan olmak üzere toplam beş üyeden oluşacak, üyeler Cumhurbaşkanı tarafından atanacak. 

NDK Başkanlığı iki başkan yardımcısı ve hizmet birimlerinden oluşacak. Başkanlık teşkilat yapısı, başkanlık ve başkanın görev ve yetkileri, yetki devri, başkan yardımcıları ile daire başkanlarının atanma usul ve şartları, Cumhurbaşkanlığı tarafından yürürlüğe konulan yönetmelikle düzenlenecek.

Nükleer gibi kritik bir konuda artık tek yetkili Cumhurbaşkanı...

Kurumu kuran, kurul üyelerini, başkanlarını belirleyen, hatta maaşlarına bile kendisi karar verecek.

NDK, görev ve yetkilerinde bağımsız olarak karar verir denmiş ama maddenin göstermelik olduğu çok belli. Kurum ayrıca hiç bir denetim ve hesap verme mekanizmasına tabi değil.

NDK'ya Cumhurbaşkanı dışında hiç kimse, hiç bir merci söz söyleyemeyecek, herhangi bir kurumun çalışmalarını yavaşlatma veya durdurma imkanı olmayacak.

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'na (TAEK) yapılan atıflar NDK'ye yapılmış sayılacak. NDK, nükleer enerji alanında yetkilendirme, denetim ve koordinasyonun sağlanmasından sorumlu olacak. 

Bu, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ile de koordineli çalışan TAEK'in yetkileri pek çok alanda elinden alınıyor demek. TAEK sadece nükleer atıkların bertarafından sorumlu. 

Ayrıca, KHK'da uluslararası kurumlarla koordinasyona dair madde yok.

Dolayısıyla Cumhurbaşkanı, Nükleer Düzenleme Kurumu'nun teşkilat yapısının oluşmasından kişi ve kurumlara sağlanacak muafiyetlere ve hatta NDK'nın görev ve yetkilerine kadar çok geniş bir alanda tek ve nihai yetkili konumuna geldi. Ancak, işin vahim tarafı, KHK maddeleriyle böylesi büyük yetkilere sahip olmasına karşın cezai sorumluluğuna dair hiçbir düzenleme yok.

Liyakatın, uzmanlığın ve kurumlar arası diyaloğun ortadan kaldırılmasının nelere mal olduğunu Türkiye yakın tarihinde acı tecrübelerle yaşadı, yaşamaya devam ediyor. Soma'da 301 kişinin katledilmesine sebep olan madendeki ihmaller herkesin malumu. Daha geçen hafta 24 kişi meydana gelen tren faciasında denetimsizliğin ve ihmallerin kurbanı oldu. 

Ama bakıyoruz, NDK'da görevlendirilmek üzere atanacak kişilerin niteliğiyle ilgili açık bir düzenleme yok. Genellikle "yetkin kişiler" gibi genel ifadelere yer verilmiş.

KHK maddelerinin hemen hepsi sorunlu hepsinden tek yazıda bahsetmek mümkün değil ancak birkaçının üzerinde özellikle durmakta fayda var. 

Genel ilkeler kısmında, "Faaliyetin bireysel veya toplumsal açıdan fayda sağlaması" maddesi son derece tartışmalı.

Bir şekilde nükleer enerjinin toplumsal faydasını anladık diyelim, bireysel fayda ile ne kastediliyor? Nükleer santralden bir şahsın ya da şirketin bireysel faydası söz konusu ise bu yeterli mi olacak? Bu madde ile bir anlamda kamu yararı/zararı tartışması da tümüyle ortadan kaldırılmış oluyor.

Nükleer santral gibi ancak yüksek kamu yararı olması halinde yapılacak bir yatırım bir şahıs veya şirketin bireysel fayda sağlamak adına güvenliği bir maliyet kalemi olarak görüp azaltma yönünde irade kullanmasına kadar uzanabilecek risklere içeriyor.

Bir diğer risk içeren madde ise atık yönetimini planlayan dördüncü bölümde yer alıyor. "Yetkilendirilen tüzel kişiler, tesisi oluşturan yapı, sistem ve bileşenlerin inşa, imalat ve montaj süreçlerinin denetimine yönelik olarak, Kurum tarafından yetkilendirilen özel hukuk tüzel kişilerinden Kurum'un belirlediği usul ve esaslar kapsamında ayrıca denetim hizmeti alır" ifadesiyle devletin denetim sorumluluğunu özel sektöre devretmesi sonucunu yaratabileceği endişesinden bahsediliyor. 

Maruz kalınabilecek radyasyon dozlarını belirlemek de yine KHK ile NDK'ye verilen görevler arasında. "Ortaya çıkacak radyoaktif atıklar miktar, hacim ve radyoaktivite açısından mümkün ve makul olan en düşük düzeyde tutulur" denmiş. Makul olan en düşük seviye kime göre, neye göre? Nesilleri etkileyen radyoaktif atıklarla ilgili böyle soyut ifadelerin amacı ne? Bu, sınır değerler yüksek tutularak risk yokmuş gibi davranılmasına yol açabilir.

"Radyoaktif atıklar başka bir yetkilendirilen kişiye devredilene kadar, işletme esnasında ortaya çıkan kullanılmış yakıtlar ise her halükarda işletme ömrü boyunca santral sahasında depolanır" hükmüyle nükleer santral sahalarını atık depolama sahasına dönüştürüleceği anlatılıyor. 

Mersin Akkuyu'da nükleer santral kuracak Rus Rosatom, sürecin başından bu yana atıkları Rusya'ya götüreceğini ifade ediyordu. Ne değişti de KHK'da böyle bir madde yer aldı?

"Türkiye sınırları içerisinde üretilmiş ve kullanım süresi dolduğunda menşei ülkeye iade şartı ile ihraç edilmiş radyoaktif kaynaklara ve radyoaktif atıkların transit geçişine birinci fıkra hükmü uygulanmaz" hükmüyle Rosatom'un nükleer atıkları Rusya'ya götürdükten sonra geri getirmesine yönelik gereken izinler veriliyor.

Türkiye, bu KHK ile birlikte nükleerle ilgili son derece tehlikeli bir sürece girmiş bulunuyor. Denge denetleme, hesap verme, kamunun bilgilendirilmesi, uzmanlarla ve uluslararası kurumlarla istişare ve bilgi paylaşımı gibi süreçler tamamen devre dışı, büyük bir belirsizlik hakim, buna mukabil bundan sonra nükleer söz konusu olduğu zaman bütün her şey Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan sorulacak. Bilginiz olsun...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi