Eren Erdem'in eşi: Selvi Hanım'a kırgınım

Eren Erdem'in eşi: Selvi Hanım'a kırgınım
Halen tutuklu bulunan CHP PM üyesi ve İstanbul eski Milletvekili Eren Erdem’in Almanya’da yaşayan eşi Nuray Erdem, Artı Gerçek’e konuştu

Süheyla KAPLAN


ARTI GERÇEK - Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan CHP PM Üyesi ve İstanbul eski Milletvekili Erden Erdem’in Almanya’da yaşayan eşi Nuray Erdem tüm tutuklu siyasetçiler gibi eşinin de haksızlıklara karşı mücadele ettiği için cezalandırıldığını ve bedel ödediğini söyledi.

Nuray Erdem bu süreçte yaşadıklarını ve gelecekle ilgili beklentilerini Artı Gerçek'e anlattı.

TÜM TUTUKLU EŞLERİ GİBİ BEN DE BEDEL ÖDÜYORUM

Umudunu asla kaybetmek istemediğini ifade eden Erdem, "Herkesin umuda ihtiyacı var. Kuru bir çabanın sonuç doğuracağına inanmıyorum. Tüm siyasi tutukluların ailelerinin, mağdurların biraraya gelmesi gerekiyor. Ortada korkunç acılar, olumsuz yaşanmışlıklar var. Ancak Türkiye’de şu an korku hakim. Sivil bir harekete ihtiyaç var" dedi.

TUTUKLULARA ÖZGÜRLÜK NÖBETİ NEREDE?

Eren Erdem’in aktif siyaset içinde her zaman haksızlıklara karşı geldiğini ve siyasi tutuklular için Silivri’de özgürlük nöbeti tuttuğunu ifade eden Nuray Erdem aynı desteğin eşi için gelmediğinden yakındı.

Erdem konuşmasını şöyle sürdürdü: Eşim tüm haksızlıklara uğrayanlar için özgürlük, adalet nöbetleri tutuyordu. İnsanlar öyle korkutuldu ki Eren için aynı şeyler yapılmıyor.  Elbette bizlere destek veren insanlar var. Onlara da buradan teşekkür etmek istiyorum. Hayatta herşeyin karşılıksız kalmayacağına inanıyorum. Eşleri cezaevinde bulunan annelere, kadınlara sabır diliyorum. Benim birebir yaşadıklarım yetiyor bütün haksızlıkları anlamak için. Bir kadın, bir eş, bir kızkardeş, bir arkadaş, bir anne olarak tüm tutuklu kadınlar gibi her alanda, hepimiz ağır bedeller ödüyoruz. Örneğin yakınlarım mutlu oldukları anlara ait fotoğrafları benimle paylaşmak istemiyorlar, üzülmiyeyim diye. Oysa mutluluk herkesin hakkı ve bu hak yoksunluğu sadece tutuklu kadınlara değil, çevresine de yaşatılmaya çalışılıyor.

ANNEMİ ANCAK ÖLDÜKTEN SONRA GÖRMEME İZİN VERDİLER

Adaletsizlik sadece benim gibi tutuklu ailelerin hayatını değil, yakınlarını da alt üst etti. Parçalanmış, pasaportlarına yurt içinde ve dışında el konulmuş aileler var, cenazelerini göreyemeyen tutuklu yakınları var. Babalarının, annelerinin cenaze törenlerine elleri kelepçeli gelen tutuklular var. Bizim yaşadıklarımız bu acılar karşısında ne ki? Babasının mezarını eli kepçeli ziyaret etmek durumunda bırakılan ana ait fotoğraf karesini unutmak mümkün mü? Sekiz ay hasta annemi pasaportuma sınırlama getirdikleri için göremedim. Annemi kaybettikten sonra ancak görmeme izin verdiler.

OĞLUMA SÜREKLİ MUTLULUK ROLÜ YAPIYORUM

Nuray Erdem, 4 yaşındaki oğlu Ali Eren Can’ın cezaevini havaalanı sandığını söylüyor: Ali Can dört yaşında ve onun bir çocuk olarak farklı bir dünyaya ihtiyacı var. Berlin’de mutlu bir dünyası var. Sekiz ay sonra Silivri Cezaevi’ndeki ilk görüşmede eşim ile Ali Can birbirine sarılıp ağladı. Ali Can cezaevini havaalanı zannetti.

Her yerde güvenlik kamerası olduğu için orayı havaalanına benzettiğini söyledi. Sürekli bana 'anne, babam ne zaman gelecek?' diye soruyor. Ona sürekli mutluluk oyunu oynuyorum. Silivri’de oğlum ve babasının birbirlerine doyasıya sarılıp, bırakmak istemedikleri anı nasıl unutabilirim? Küçücük bir çocuk bu kareyi büyüdüğünde nasıl yorumlayacak? Kimsenin, çocukların umutlarını, düşlerini, beklentilerini çalmaya hakkı yok.

Mevcut siyasi koşullarda Türkiye'de çocuğuna iyi bir gelecek verebileceğine, mutlu bir şekilde yetiştirebileceğine inanmadığını söyleyen Erdem, "Ali Can olmasa eşim uğruna Türkiye’de yaşamayı tercih ederdim, bedeli ne olursa olsun. Cezaevine girmek mi; onu da göğüsleyebilirdim. Ancak sorumlu olduğumuz bir çocuğa daha iyi, güvenlikli ve korkusuz bir gelecek sunma sorumluluğum  var. Türkiye’de yaşasaydık bu şekilde güvenlikli bir yaşamımız olmazdı. Bize rahat vermezlerdi.

Almanya sokaklarında bile kimi zaman hakarete maruz kalıyoruz. Burada bile toplumsal, siyasal, psikolojik baskılar içerisindeyiz. Kimi aileler var, eşim tutuklandıktan sonra çocuklarının çocuğumla oynamasını kesti. En yakın bildiklerim korku ya da endişeden benimle olan dostluklarını bitirdi. Çocuğumun çirkin şeylere maruz kalmasını istemiyorum. Adalete ve evrensel hukuka inancım sonsuz. Benim durumumda olanların dik durması gerekiyor. Halk o kadar korkutulmuş durumda ki polisin taciz olayı dahi meşru bir davranış olarak görülüyor ve algılanıyor" diye konuştu. 

 

SELVİ KILIÇDAROĞLU’NA KIRGINIM

Nuray Erdem, CHP’nin eşine yeteri desteği vermediğinden yakınıyor ve kırgın olduğunu söylüyor: CHP içinde Barış Yarkadaş, milletvekilleri Muharrem İnce, Levent Gök ve Ahmet Akın, Eren Erdem’in sürekli yanında oldu. Onların verdikleri desteği unutamam. Bir anne, kadın olarak Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun eşi Selvi Hanım'a mailler yazdım, bir kere olsun dönmedi bana. Annemi kaybettiğimde başsağlığı dilemesini beklerdim. Sadece manevi bir destek kafiydi. Bir iftiradan dolayı insanların tutuklanması acı bir durum. Eşim partisi sahip çıkmadığı için cezaevinde. Eren Erdem canla ve başla partisi için çalışırdı. Parti yaşamı aile yaşantısının önünde gelirdi ve ben bu fedakarlığı kadın, anne olarak oğlum ile birlikte gösterdim. Üç beş kişi dışında partisinden yeterince bir destek görmedik.

Milletvekili eşlerinin de içinde bulunduğu whatsapp grubunda olduğunu söyleyen Erdem, "Birkaç milletvekili eşinin özel numarama yazması dışında gruptan kimseden annem için başsağlığı mesajı gelmedi. Hiçbir vekil eşi telefonla aramadı. Elbette kimseden bir beklenti içerisinde değilim. Ancak partisine gönül veren, ülkesini seven ve ülkesinde mücadele etmeyi tercih eden birisine, canını feda ettiği partisinden küçük bir destek beklemek hakkımız değil mi? Eren Erdem tercih etse şu an Almanya’da olabilirdi. Ancak o Türkiye’de kalıp, kendi inandığı doğrularda yaşamak ve haksızlıklara karşı mücadele etmeyi tercih etti ve bundan dolayı cezaevine girmeyi göze aldı. Tıpkı diğer tüm siyasi tutuklular gibi....Eşimi Almanya’da yaşaması için çok ikna etmek istedim ancak ülkedeki gelişmelere seyirci kalmak istemedi. Yine de gurur duyuyorum eşimle. Haksızlıklara karşı gelmenin ve mücadele etmenin bedelini ödüyor" diye konuştu.

Nuray Erdem daha önce cemaat ile içiçe olan kişilerin iktidara yaranmak adına kılıf değiştirdiklerini söylüyor: Türkiye’de ve Almanya’da çocuklarını FETÖ okullarına gönderen ailelerin şimdi kılıf değiştirdiklerini görüyoruz. İktidara yaranmak adına taraf oldular şimdi. Bir iftiradan dolayı eşimi FETÖ’ye destekten suçluyorlar. Bunun doğru olmadığını, aslında iktidarın kendisi de biliyor.

ALİ CAN HERKESE BABASININ BİRGÜN GELECEĞİNİ ANLATIYOR

Eşiyle 8 ay sonra görüşebildiğini belirten Nuray Erdem konuşmasını şöyle sürdürüyor: Sekiz ay sonra avukatımının da çabası sonucunda cezaevinde eşimle biraraya gelmek bize moral olarak iyi geldi. Ali Can babası ile biraraya geldiğini ve birgün geleceğini Almanya’da gözleri parlayarak herkese anlatıyor. Eşim cezaevine gönderildikten sonra birçok dost zannettiğim kişileri kaybetmekle birlikte gerçekten bize destek olan ve olmak isteyen yeni yeni insanlarla tanıştım. Gerçek anlamda yeni dostlukları keşfettim. Yirmi yıl aramızda olan dostlarımızın bize destek olmaması üzdü elbette. Ancak güzel insanları da bu şekilde tanımış olduk. 

BİZLER DE MAĞDUR EDİLMEK İSTENİYORUZ

Nuray Erdem en son annesinin cenaze işlemleri nedeniyle Türkiye’ye gidebildiğini ve Almanya’ya dönüşünde yaşadıklarını ise şu şekilde anlatıyor: Uçakta VIP hakkının dahi gasp edildiğini bizzat yaşadım. Elbette VIP o kadar önemli değil bizim için ancak bugüne kadar bu haktan ailece yararlanabiliyorduk. THY uçağıyla Ankara’dan Berlin’e gelirken uçağın VIP bölümünde yeteri derecede koltuk olmasına rağmen oğlumla bana iki kişi için yer olmadığını ifade ettiler. Oysa havaalanında bize böyle bir şey söylememişlerdi. Elbette özel bir muamele derdinde değilim ancak hakkımızı açıkça gasp etmek istediler. Yukardan bir elin emir ile birşeyleri yönlendirdiğinin elbette farkındayız. Eşim nedeniyle bizler de mağdur edilmek isteniyoruz ve bizleri mağdur ederek yıldırmak istiyorlar. Ali Eren Can ve ben yılmadan, korkmadan adalete olan inancımızı kaybetmeden yaşamaya devam edeceğiz. Onurlu yaşamak hepimizin hakkı. Çocuklarımıza anlatabileceğimiz dik bir duruşumuz var, beklentilerimiz, şarkılarımız, türkülerimiz, hikayemiz var.

Öne Çıkanlar