Ergenekon mu kazanacak, Erdoğan mı?..

Erdoğan'ın Ergenekon davasının beraatle sonuçlanmasıyla birlikte onlarla birlikte hareket ettiğini bilmeyen kalmadı, bence bu kadarını Bilal Erdoğan bile anlamıştır artık.

Yazının başlığına "Erdoğan mı kazanacak" diye sorduğuma bakmayın, Erdoğan kime karşı kazanacak, işte o bilinmiyor. Yurt dışı ilişkilerine bakarsak, Erdoğan AB ile ilişkilerini düzeltebilir mi, çok zor, bunun için demokrasi gerekiyor en başta, o da Erdoğan'ın yanından bile geçmemiş durumda. Esasında Erdoğan bu tür havayı seviyor, Almanya'ya "Eyyy, behey de hey hey" diye gürlediğinde yada gürlediğini sandığında halkın bundan hoşlandığını biliyor, bunun da seçimler için yeterli olduğunu sanıyor. Oysa Almanya yada AB olaya bu kadar basit bakmıyor ve gerekli uyarılarını yapıyor, bence bu uyarılar yakında uyarı olmaktan çıkacak ve pratiğe dönüşecek. Bu da hem Türkiye ekonomisi için hem de Almanya'da yaşayan Türkiyeliler ve onların Türkiye'ye getirisi anlamında pek de iyi olmayacak.

Suriye yada Irak diye ayırmanın bir anlamı yok, Erdoğan ya da uygulamaya çalıştığı politika Orta Doğu'da iflas etmiş durumda. Barzani'nin almış olduğu son kararlar Türkiye'nin doğru politikası sonucu değil, tam tersine Barzani'nin peşmergelerin başına geçme girişimi Erdoğan politikasının aleyhine olmuştur bence. Ortadoğu'da şu an Rus, Amerikan ve İran politikaları hakim, Türkiye içeride konuşan ama olaylara seyirci bir durumda.

ABD'yle ilişkiler esasında hepsinden karışık ve 27 Kasım'da görülecek olan Zarrab davası ortalığı daha da karışık hale getirecek gibi. Yeni gelen habere göre savcılık bir sonraki duruşmada 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu tapelerini dinletecek. Bu tapeleri anımsayacaksınız, bunlarda Halk Bankası müdürü ve yardımcılarıyla, Reza Zarrab ve görevden alınan 4 bakanın konuşmaları ve ilişkileri var. Bu arada o tapelerin içinde Recep Tayyip Erdoğan'ın da oğlu Bilal Yıldırım'la konuşmaları var. Olay ARTI GERÇEK internet gazetesi'nde şu şekilde yer alıyor:

"Cathy Fleming isimli savunma avukatının 16 Ekim tarihindeki cevabi e-mailinde ise, bu karara sert bir şekilde karşı çıkıldı ve şunlar söylendi, "bu tapeler eksik, tapelerin orijinali bilinmiyor, kimin bu tapeleri aldığı ve taşıdığı bilinmiyor" diyerek, bu dinletmenin ve tapelerin kabul edilmemesini talep etti. Davada birinci dereceden sorumlu olan iki savcıdan biri olan Michael Lockard 26 Ekim'de bu itiraza cevap verdi. Lockar, "herhangi bir Amerikan biriminin tapelerin yapılmasında bir rolü hakkında bilgimiz yok. Kanıt bölümünde ortaya çıkarılan tapelerin savcılığın elindekilerin tamamen eşleri olduğunu" kaydeden savcılık, eğer bir uzman ile inceletmek isterseniz uzmanın ismini veriniz cevabını gönderdi."

Savunma avukatının ifadesinde ilginç bir nokta var, o da tapelerin eksik olduğu. Mahkeme eksik kalan bölümleri de isterse verebilecek mi bilmiyorum? Çünkü savunmanın eksik diyebilmesi için elinde kendisine göre tamamının olması gerekiyor. Eksik bölümlerde bizim bilmediğimiz neler var, merak ettim. 27 Kasım duruşma günü önemli, çünkü gerçekten Erdoğan için değişik bir karar çıkabilir yada Emine Erdoğan ve Bilal Erdoğan ifadeye çağrılabilinir. Giderler mi, bilemem ama ben onların yerinde olsam gitmem.

Erdoğan'ın küskünler listesine AKP'liler de katıldı, herkes Ankara belediye başkanı Melih Gökçek'in başkanını küstürmeden istifa ettiğini söylese de bence sadece onun emir ve isteğiyle ayrıldığını söylemekle kırgın olduğunu açık bir şekilde söyledi. Dün Balıkesir belediye başkanıysa sadece başkanlıktan değil partiden de ayrıldığını açıkladı. Ayrılırken biranlamda ailesine kadar tehdit edildiğini söyleyerek suç duyurusunda bulundu.

Bunların dışında, son günlerde 15 Temmuz 2015 darbesiyle ilgili yeni yeni videolar ortaya çıkmaya başladı. Bu videolar esasında mahkeme dosyalarında vardı ama bu kadarı nedense gösterilmemişti. Dün yeni bir video daha vizyona girdi, bu videoda da kara kuvvetleri komutanı Yaşar Güler'in kaçırılışı var. Neden bilmiyorum ama geçen hafta Yaşar Güler'in kaçırıldıktan sonraki videosu yayınlanmıştı ve o videoda Yaşar Güler'in elleri arkadan ve gözleri bağlıyken genelkurmay başkanı Hulusi Akar sanki darbenin komutanıymış gibi serbest ve özgürdü. Aynı zamanda eski hava kuvvetleri komutanı Abidin Ünal da darbenin baş komutanı sayılan Akın Öztürk'le kolkola sohbet halindeydi.

Şimdi bu 3 videoda 3 kişi bir şekilde deşifre edilmeye çalışılıyor gibi geliyor bana. Birincisi boynu bile darp edildiği söylenen ama hiç de öyle gözükmeyen Hulusi Akar, diğeri geçtiğimiz askeri şurada emekli edilen Abidin Ünal ve sonuncusu da bütün darbe gecesi Hulusi Akar'ın yanında olduğu söylenen ve şimdiki kara kuvvetleri komutanı Yaşar Güler.

Erdoğan'ın Ergenekon davasının beraatle sonuçlanmasıyla birlikte onlarla birlikte hareket ettiğini bilmeyen kalmadı, bence bu kadarını Bilal Erdoğan bile anlamıştır artık. Ancak bu videolarda bitakım karışıklıklar var, sanki Ergenekon'la Erdoğan arasında bitakım tartışmalar var, sanki birileri erken emekli edilecek, hatta daha önce emekli edilenlerden kimileri tutuklanacak ve genelkurmay başkanı değişecek gibi hissetmeye başladım.

İşte bu yüzden merak ediyorum, Hulusi Akar genelkurmay başkanı olarak  kalacak mı, yoksa yerine Yaşar Güler mi gelecek?

Yani aynı başlıkta sorduğum gibi ERGENEKON MU KAZANACAK, ERDOĞAN MI?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi