Ey Dilovalılar ‘Onur’unuza sahip çıkın!

O içerideydi ama ‘bilim’ hapsedilemiyordu. Beş gün önce, Dilovası’nda kanserden ölüm oranının yüzde 33.7 olduğu açıklandı. Yani Dilovası’nda bu yıl en az 15 bin kişi kansere yakalanacak.

AKP’nin Çevre ve Orman Bakanı itiraf ediyordu:

"Demir-çelik sektöründeki fabrikaların ergitme sırasında çıkan zehirli gazları filtre etmeden tabiata bıraktıklarını, yine bazı kimya ve boya sektöründeki fabrikaların solvent buharlarını tamamen kontrolsüz şekilde doğaya bıraktıklarını... Yine önemli bir liman kapısı olan Dilovası'ndaki kömür depolarındaki uçucuların çok ciddi bir kirliliğe mahal verdiğini... Organize Sanayi Bölgesi yetkililerinden gerekli tedbirleri almalarını istedik."

Bakanın sözleri bununla da sınırlı değildi. Dilovası’nın ölümcül tehlike altında olduğunu, halkı bu bölgeden taşımaya yönelik bir proje üzerinde durduklarını açıklıyordu.

Tarih 2006 yılının Nisan ayı, Bakan ise Osman Pepe’ydi.

Hatırlayın, Gebze, Dilovası, Tavşancıl başta olmak üzere İzmit Körfezi’nin çeşitli noktalarından ihbar yağıyor, adeta ‘cinayet kanıtları’ olan zehirli variller saklandıkları yerlerde tesadüfen bulunuyordu.

Üstelik daha bir yıl önce Kocaeli Üniversitesi tarafından yapılan araştırmada Dilovası’nda her 100 ölümden 33’ünün kanser nedeniyle olduğu ortaya konunca geniş yankı uyandırmış ve Meclis’te bir araştırma komisyonu kurulmuştu.

AKP’nin henüz takıyyeye ihtiyaç duyduğu günler olduğu için kamuoyu tepkisi dikkate alınıyor, gereği yapılmıyor ama yapılacakmış gibi davranmaya mecbur hissediliyordu.

Bugünden bakınca inanılmaz gelebilir ama bir araştırma komisyonu kurulmasının yanı sıra AKP’li Komisyon Başkanı Eyüp Ayar, Dilovası'nın Afet Bölgesi ilan edilmesiyle ilgili çalışmaları tamamladıklarını bile söylüyordu.

Sonrası çok inanılır gelecek çünkü, ölümcül tehlikeden bahseden, soruşturma, cezalandırma falan diyen Pepe’nin talebiyle kasten çevre suçu işleyenlere verilen cezalar 2 yıl erteleniveriyordu.

Komisyonun CHP’li üyesi İzzet Çetin ise düzenlediği basın toplantısında Pepe’yi suçlayarak, "Zehirli variller konusunda ipuçlarını veriyor, bazı firmalardan bahsediyor, 'tanıyorum ama açıklayamam' diyor. Benim de aklıma geliyor: acaba çıkar ortaklığın mı var senin, neden korkuyorsun? Ben adlarını sayıyorum çevreyi kirletenlerin Dilovası'nda. Diler-Demir'i de, Çolakoğlu'nu da, Gülen Boya diye reklam yapıp orayı ağlatan Polisan'ı da, Dyo'yu da..." diyordu.

Çetin’in açıklamalarında hâlâ açıklığa kavuşmamış ve yalnız Dilovası’nda yaşayanlar için değil herkes için tehdit oluşturan çok önemli iddialar vardı.

"Bizim ülkemize son yıllarda hurda; büyük oranda Rusya ve Irak'tan geliyor. Her iki ülkeden gelen hurdada da çok yüksek oranda radyasyon olduğu iddiaları var. İddiayı yapanlar da içeride çalışanlar."

Bu hurda metalden çelik tencereler, çatal bıçaklar yapıldığı ve piyasaya sürüldüğü de kulağımıza gelen ürkütücü iddialardandı.

Malum toplumsal hafızanın zayıflığı, şok üstüne şok yaşamaktan sersemlemesi nedeniyle Dilovası bir süre gündemden düştü.

Ta ki, Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu 2011 yılında, 3 yıl boyunca sürdürdükleri araştırmanın sonuçlarını açıklayana kadar.

Havadaki toz miktarının (PM10) uzun vadeli değeri (UVD), Avrupa Çevre Ajansı (EEA) ve ABD Çevre Koruma Ajansı (US EPA) standartlarına göre Dilovası'nda 3.5 kat, Kandıra'da 1,7 kat fazlaydı. Ve durumu Hamzaoğlu "Tehlike aşaması geçilmiştir; 'risk vardır' sözleriyle özetlemişti.

Hamzaoğlu’nun Dilovası ve Kandıra'da annelerin ilk sütünde ve bebeklerin ilk kakalarında ağır metaller bulduğunu kamuoyuna açıklaması ve Kocaeli'nde kapasite artışına gidilmesinin riskli olduğunu söylemesi bazı çevreleri kızdırmıştı.

İki AKP’li belediye başkanının şikayetiyle, resmen sonuçlanmamış bir araştırmayı yayınlama gerekçesiyle hakkında soruşturma açılan Hamzaoğlu, mahkemelerin henüz yasalara uyduğu o süreçte, davaları kazandı.

Hamzaoğlu, "mesele rantsa insan sağlığı teferruattır" diyen sermaye sahiplerine, sermaye sahiplerinin görünür-görünmez ortaklarına, sermayenin iktidarına karşı kazandı bu davaları.

Başka bir deyişle en önemli güç merkezlerine rağmen, çeşitli riskleri göze alarak giriştiği bir mücadeleyi kazandı.

"Savaş bir halk sağlığı sorunudur" dediği için 48 gündür cezaevinde tutulan Hamzaoğlu bizim "Onur"umuz, iktidarın utancıdır.

O içerideydi ama ‘bilim’ hapsedilemiyordu. Beş gün önce Çevre Mühendisleri Odası Kocaeli Şubesi, Dilovası’nda kanserden ölüm oranının yüzde 33.7 olduğunu açıkladı.

Çevre Mühendisleri Odası Kocaeli Şube Başkanı Sait Ağdacı, 2017 yılında kanserden ölümlerin oranının dünyada yüzde 12.5, Türkiye’de yüzde 12.9, Kocaeli’nde ise yüzde 18.9 olduğunu söyledi.

Yani resmi rakamlara göre yaklaşık 47 bin nüfusu olan Dilovası’nda bu yıl en az 15 bin kişi kansere yakalanacak.

Evet hepimiz sahip çıkmalıyız ama en başta belediyeyi AKP’ye veren Dilovalıların "Onur"larına sahip çıkması gerekir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi