'Fotoğraf makinemi ve kameramı özledim'

'Fotoğraf makinemi ve kameramı özledim'
11 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen gazeteci Erdoğan Alayumat, cezaevindeyken en çok fotoğraf makinesi ve kamerasını özlediğini söyledi.

Antep'in İslahiye ilçesinde sınır hattında takip ettiği haberler gerekçe gösterilerek tutuklanan gazeteci Erdoğan Alayumat, 11 aylık tutukluluğun ardından dün görülen duruşmada tahliye edildi. Tutuklanmasına gerekçe yapılan delileri ve cezaevinde yaşadıklarını anlatan Alayumat, hakkında hazırlanan iddianamenin tamamen hayal ürünü olduğunu söyledi.

Gözaltına alındıklarında 14 gün boyunca İŞİD'lilerle aynı yerde tutulduklarını söyleyen Alayumat, cezaevine gönderildiği sürece kadar psikolojik baskıya maruz bırakıldığını söyledi. Tutuklandığında ilk olarak Hatay Cezaevi'ne götürüldüğünü hatırlatan Alayumat, burada kendisine çıplak arama dayatıldığını ifade ederek, yaşadıklarını şu şekilde anlattı:

'IŞİD'LİLER FORMALİTE İCABI İÇERİDE TUTULUYORDU'

"Çıplak aramayı kabul etmedim. Askerlerle birlikte üzerime saldırdılar ve soyuldum. Ardından 11 gün boyunca hücrede tutuldum. Koğuşa gitmek istememe rağmen götürmediler ve 'Sen gazetecisin, sakıncalı bir tutuklusun. O yüzden seni koğuşa götürmüyoruz' dediler. Hatay Cezaevinde çarpıcı şeyler de oldu. Mesela orada yaklaşık 400'e yakın İŞİD'li tutuklu olduğunu gördüm. Daha sonra anlaşıldı ki bu tutuklamaların hepsi formalite icabıydı. Bunları cezaevinde tutuyorlar ama aynı zamanda sınıra yakın bölgelere götürüp eğittiklerini öğrendim. Bunları mektup şeklinde yazıp gönderdiğimde mektuplarıma el konuldu. Bana disiplin soruşturması açıldı, görüş yasağı getirildi ve aldığım notlara el konuldu" diye konuştu.

'TARSUS CEZAEVİ'NİN HİTLERİN TOPLAMA KAMPINDAN TEK EKSİĞİ GAZ ODASI'

Hatay Cezaevinden 14 gün sonra Tarsus Cezaevine sevk edildiğini söyleyen Alayumat, orada yaşadıklarını ise şu sözlerle anlattı:

"Tarsus Cezaevi yeni açılmış bir cezaevi. İlk girdiğimde edindiğim izlenim şu olmuştu. Hitlerin toplama kampı nasılsa Tarsus Cezaevini için de aynı tanımı yapabiliriz. Tek eksik insanları yakan fırınlar ve gaz odalarının olmamasıydı. Burada siyasi tutsaklar üzerinde yoğun bir baskı söz konusuydu. Burada çıplak arama işkencenin en hafifiydi. Fiziki ve psikolojik işkence çok yoğun bir şekilde uygulanıyordu. Başka cezaevlerinden sürgün olan arkadaşlarımızı keyfi bir şekilde hücreye ya da süngerli oda diye tabir edilen odalara atıyorlardı. Yine ayakta sayım dayatması yoğun bir şekilde vardı. Hiçbir haberleşme aracımız yoktu. Kitaplarımız ve gazetelerimiz verilmiyordu. Bütün bunlar karşısında bir tepki gerçekleştirdik. Bunun üzerine yoğun bir saldırıya maruz kaldık. Ondan sonra süngerli odaya götürüldüm. Burada ciddi işkenceye maruz kaldım. Burada gazeteci olduğum için 'bunları da yazacaksın' şeklinde dalga geçiyorlardı."

'AİLELERİMİZE DE ÇIPLAK ARAMA DAYATILDI'

Tarsus Cezaevinde üç ay kaldıktan sonra bu kez Bafra Cezaevine sevk edildiğini belirten Alayumat, sevk esnasında 19 saat boyunca tek kişinin bile zor oturduğu ring aracıyla götürüldüğünü, tuvalet ihtiyacı dahil olmak üzere hiçbir ihtiyacının karşılanmadığını söyledi. Bafra Cezaevi'ne gece yarısı geldiklerini ve burada da çıplak aramaya maruz kaldıklarını söyleyen Alayumat, "Çıplak aramayı dayatanlara bütün baskılara karşı olduğumuzu söyledik. 'Buyurun bizi öldürün. Başka da kaybedecek hiçbir şeyimiz yok' dedik. Bunu söyledikten sonra çıplak arama yapılmadan içeri alındık. Burada da özellikle OHAL'in getirdiği sıkıntılar oldu. Mesela ailelerimiz görüşe geldiğinde ailelerimize çıplak arama dayatılıyordu. Ya da üzerinde yazı yazan bir tişört olduğunda çıkartılıyordu" diye belirtti.

'FOTOĞRAF MAKİNAMI VE KAMERAMI ÖZLEDİM'

Cezaevindeyken en çok özlediği şeyin haber yazmak ve haberin kokusunu almak olduğunu ifade eden Alayumat, "Ben uzun süre sınır bölgelerinde çalıştım. O bölgede daha çok haber yaptım. Ben içeri girdiğim dönemde Efrin'e operasyon yapıldı. Bunları takip edememek içimde kaldı. Yani özlediğim şeyin kendisi fotoğraf makinem ve kameramdı" dedi.

'GERÇEKLERİ YAZMAYA DEVAM EDECEĞİM'

Bundan sonra da yazmaya devam edeceğini belirten Alayumat, "Cezaevindeyken şunu net bir şekilde gördük. Gerçekleri ne kadar örtmek isterlerse örtsünler artık gerçekler onların evinin içine girmiş. En çok korktukları şey gerçeklerdi. Biz de gerçekleri daha fazla yazmaya devam edeceğiz" dedi.

'KOÇER ÖZDAL ÖLÜM DÖŞEĞİNDE'

Bafra Cezaevinde 70 yaşındaki Koçer Özdal isimli tutuklunun durumuna da değinen Alayumat, "Bu arkadaşımız ağırlaştırılmış müebbet cezası almıştı. Böbrekleri iflas etmiş, gastrit hastası, ameliyat olması gerekiyordu. Dışkısını yapamıyordu. İki yıldır tek kişilik hücrede tutuluyordu. Hiçbir ihtiyacını kendisi karşılamıyordu. Cezaevindeki arkadaşlar ısrarla koğuşa gelmesini istiyordu. Ama bu da yetmezdi. Çünkü sağlık koşulları, cezaevinde kalmasına elverişli değil. Koçer Özdal ölüm döşeğinde bir tutsak. Cezaevi koşulları uygun değil ve durumu her geçen gün ağırlaşıyor" dedi. (Mezopotamya Ajansı)

Öne Çıkanlar