20 bin yıl önceki ressamlar

Avcılık dönemi. Birkaç kuşak ressam, tavanları duvarları şahane süslemiş. Burası bir mabed. Hem tarihî belgelere hem de sanat eserlerine hayran kalıyorsunuz.

Mektepten 50 yıllık arkadaşlarım var. 5-6 çift her yıl Noel ya da Paskalya tatilinde bir kentte buluşur acaip eğleniriz. Yer-içer, muhabbet eder, etrafı gezeriz. Kimi emekli kimi hâlâ işinde. Torun-torba sahibi olanlar var. Mühendis, kimyager, bilgisayarcı, iş insanı, atom fizikçisi… 2 çift Paris’ten, biri Yunanistan’dan, diğerleri İstanbul ve Ankara’dan. Bu yıl Bordeaux yakınlarında bir araya geldik. Cyrano’nun memleketi Bergerac’tan geçtik. Şarap üretilen şatoları, orta çağ kalelerini gezdik ama en önemlisi "İnsanlığın Kalbinin Başkenti" olarak nitelenen Lascaux Mağarasını ziyaret ettik. Etkilenmemek mümkün değil.

Léo Ferré, "Le Chien" (Köpek) şarkısında "10 asır sonrası için konuşuyorum" der. Daha çok var… Serge Reggianni’nin söylediği "L’Homme Fosille" (Fosil Adam) şarkısında ise 3 milyon yıl önceki insan sahneye çıkar. Lascaux ikisinin arasında. C14 analizlerine göre mağara yaklaşık 20 bin yaşında. Buzul devrinin sonlarında yapılmış. Cro-Magnon tabir edilen ilk modern insanın kurduğu bir mabed. Adamlar kadınlar iri yarı. Ortalama boy 1.80. Hava genellikle -10’larda. Dağ başında, Vézère ırmağına yakın bir bölgede bulunuyor. Tavanda ve duvarlarda şahane hayvan resimleri. Adeta canlı hatta hareket halinde. Kömür ve bitkilerden elde ettikleri boyalarla yapmışlar resimleri. Kabartmalar da var. Güneş yüzü görmediği ve çok fazla hava almadığı için de resimler bugüne kadar sağlam kalmış. Ayrıca mağaranın üstü doğal bir su geçirmez tabaka ile kaplı olduğu için de duvarlar, resimler küflenmemiş.

Lascaux mağarası, atölyesi, müzesi, film salonları ve satış reyonları ile birlikte 8 bin metrekarelik bir alanı kaplıyor.

Mağara, 1940 yılında, köpekleri bir tavşanı kovalarken girdiği deliği deşen 4 genç tarafından bulunmuş. Sonra uzmanlar gelmiş ve mağaranın değer ve önemini anlamış. Avrupa’nın en çok ziyaret edilen mağarası. Zaten biz de haftalar öncesinden İnternet üzerinden rezervasyon yaptırıp gittik. Mağara uzun bir süre turistlerin ziyaretine kapatılmış. Sonra lazer tarama ve 3D yöntemiyle mağaranın birebir kopyası çıkarılmış. Aynı taşlardan orijinal boyutta maketi yapılmış. Duvar resimleri de yine aynı doğal malzeme ile bir daha çizilmiş. Bizim gezdiğimiz mağara Lascaux 4 idi. Çok hafif aydınlatılmıştı ve soğuktu. Birincisi orijinal, ikincisi ilk küçük maket, üçüncüsü de dünyayı gezen mobil bir sergi.

Mağarayı gezdikten sonra atölye bölümünde mağaranın çeşitli bölümlerinin kesitleri var.

Birkaç nokta dikkat çekiyor: Mabette sadece hayvan resimleri var. İnekler, yaban öküzleri, atlar, keçiler, geyikler, bizonlar, boğalar, ceylanlar ve büyük kediler. En çok da at var. Mağaranın gizli saklı 2-3 yerinde kaplan ve ayı resimleri sırıtıyor. Rehber, ressamların bu yırtıcı hayvanların aslında doğada daha çok ve görünür olduğunu ama ressamların kendilerini ve insanları koruma refleksiyle bu iki saldırgan hayvanı duvarlarda köşe bucağa sakladıklarını söyledi. Sanatın yararları… Diğer mağara resimlerinde olduğu gibi tavan ve duvarlarda bitki örtüsü, zemin, dağ gibi çevreye ilişkin hiç bir görüntü yok. Dönem avcılık dönemi. Arada sırada ok ve mızrak gibi av aletlerine de rastlıyoruz.

Koskoca mağarada sadece bir tek insan resmi var. O da cinsel organından belli ki, erkek, bir bizonun yanında duruyor, önünde de tek bacaklı bir kuş. İnsan da zaten temsili olarak çizilmiş. Adam asmaca oyunundaki gibi 3-4 düz çizgiden ibaret. Oysa ki hayvan resimleri neredeyse fotoğraf kadar ayrıntılı. Perspektif yok ama kimi duvarlarda üst üste gelen resimler hatta bir kısmı şeffafmışçasına çizilmiş inekler var. Bir köşede ressam, mağara duvarının doğal eğimini perspektif amaçlı kullanmış. Bir at çizmiş, başını ve arka ayaklarını ancak iki farklı konumdan görebiliyorsun.

Rehberin anlatımına göre, duvardaki bazı geometrik şekillerin sırrı hâlâ çözülememiş. İri noktalar, hapishane parmaklıkları gibi figürler var.

Lascaux duvar resimlerini inceleyen uzmanların bulguları da önemli: Resimler birkaç kuşağın eseri. Resimler, hayvanların doğal koşullarını betimliyor, eril-dişi ayrımını gözetiyor. Yırtıcı hayvanlarla evcil hayvanlar arasında da belirli farklar var. Resimlerin çizildiği tavan ve duvarların boyutları ile ressamların boyu hesaba katıldığında ayrıca çizim süresi de düşünüldüğünde ressamların iskele kurdukları anlaşılıyor. Hayvan yağı kullandıkları kandillerle aydınlatmışlar duvarları vakti zamanında.

Düşünebiliyor musunuz, henüz yazı yok, atalarımız, buz gibi bir havada, yaşam savaşı verirken mağarayı fevkalade güzel resimlerle donatmış. Renkler ve boyutlar gerçeğe uygun. İlk sanat eserleri… Demek ki insan daha o zamanlar, gördüğünü duvara yansıtabiliyor, çoğaltabiliyor. Görselliğin tarihi açısından ilginç ve önemli. Tabii neyi nasıl yansıttığı da tartışma konusu. Bu duvar resimleri hem tarihî bir belge hem de sanat eseri. John Berger de Portreler kitabında bir başka mağaradan, M.Ö. 30 binde yapılmış Chauvet mağarasındaki duvar resimlerinden söz ediyor.

Lascaux önce Fransız devleti sonra da UNESCO tarafından tarihî ve kültürel miras eseri olarak korunmaya alınmış. Hayvan çizimlerinin tarzı, renkler, duvardaki konumları çeşitli uzmanlar tarafından yorumlanmış. Farklı görüşler yayınlanmış.

Bu tür gezilerin çeşitli yararları var: Tarih ve arkeoloji bilginiz artıyor, ufkunuz açılıyor, çok yeni gibi görünen eski estetik değerleri tanıyorsunuz, atalarınızla dolaylı olarak olsa da görüşmüş oluyorsunuz. Bir başka katkısı da şu: Tatilde olduğunuz için siyasi iktidarın hırtlıklarından, toplumun dingoluklarından uzaktasınız. Öyle mi sandınız? Memlekette köpekleri katlediyorlar sokak ortasında. 20 bin yıl önce ise insanlar şefkatle resmetmişler hayvanları. Bir de ben, bazı vahşi yaratıkların cemalini birininkine benzettim oysa ki…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi