Mösyö Aznavour: Türk kardeşlerimize sizi anlatmak boynumun borcu

Mösyö Aznavour: Türk kardeşlerimize sizi anlatmak boynumun borcu
'Neden?' dediniz. 'Neden sadece Ermeni Soykırımı'nı inkarı cezalandırıyorsunuz? Samimiyseniz. Yeryüzündeki tüm soykırımlar için geçerli olmalı bu kanun.'

Anjel DİKME


Mösyö Aznavour,

Size dair herşey yazıldı, söylendi gibi…
94 yıllık ömrünüzün 85 yılını sahnelerde ve kamera önünde geçirdiniz…

Times sizi yirminci yüzyılın sanatçısı seçti…

Holywood Bulvarı'na yıldızınız kondu…
Anne ve babanızın adına İsrail devleti pul bastırdı.
İkinci Dünya Savaşı'nda, Paris'te Yahudi aileleri evinizde saklayıp, hayatlarını kurtardıkları için…

Misak Manuşyan'ı ve arkadaşlarını da saklamıştınız evinizde...

"Biz solcu bir aileydik. Kalp de soldadır" diyordunuz bu günlere dair soru sorulduğunda.
Çok da sevmiyordunuz başkalarına yardımlarınızın dile getirilmesini.

"Yaptığınız iyiliği konuşursanız, değeri kalmaz" diyordunuz, bu bağlamdaki soruları geçiştirmek için.

Ben sizi iki kere görme şansına sahip oldum.
İlki, Paris'te Gomidas'ın heykelinin açılış günündeydi.
Kalabalık dağılınca yanınıza geldim, elinizi sıktım. Tokalaştık…

24 Nisan'dı. Yürüyüş vardı. Fakat siz prensip olarak soykırımı anma yürüyüşlerine katılmıyordunuz. "Türkiye devleti soykırımı kabul ettiği gün, Türk yetkililerle birlikte yürüyeceğim" diyordunuz. "Eninde sonunda kabul edecekler. Bu inkarla gençlerin alnına leke sürüyorlar. Gençlerin hiçbir suçu yok ki. Turkiye'de çok güzel bir gençlik var."

Bütün röportajlarınızı izledim.
En ufak bir nefret söylemine rastlamadım.
İstediğiniz tek şey inkarın son bulmasıydı.

Erdoğan'ın başsağlığı mesajına dair yorumunuz "Ailem trafik kazasında ölmedi ki bana başsağlığı diliyor!"

Haklıydınız…
Haklıydınız ama bilmediğiniz birşey vardı, ülkemde insanlar hiçbir konuda gerçeği okuyup, araştırmak gibi bir alışkanlığa sahip değillerdi…
Kendilerine anlatılana körü körüne inanmayı tercih ederlerdi…

Sizi de Türk düşmanı diye tanıttılar kitlelere…
Fransızca bilenleri bile bu yalana inandılar…
Hoş Hrant Dink, Türkçe konuşup, yazdığı halde, ölümünden sonra bile, kimse dönüp de bakma gereği duymadı bu adam ne dedi, ne yazdı da öldürüldü?
Hele bir bakalım deme zahmetine girmediler…
Anlayacağınız sizin durumunuz daha zor…
Bu nedenle yazarım bu yazıyı…
Türk kardeşlerimize sizin gerçek duruşunuzu anlatmak boynumun borcudur…
Size yapılan çok büyük bir haksızlıktır bu.
"Türk halkı dostumdur" diyerek kaleme aldığınız şiiri bilmeyenler için alıntılıyorum.

BİR TÜRK DOSTA MEKTUP

Ayağına diken batmış

Kardeşim

Benim de yüreğimde var bir tane

Senin için de

Benim için de

İşleri zorlaştırıyor

Kötüleştiriyor

Gülün dikenleri var

Dikkat edilmezse

Bir damla kan belirir

Parmak ucunda

Ama

Dikkat edilirse eğer

Güzelliğini sunar gül

Günlerimizi güzelleştirir, misletir

Hatta

Damağımızı okşar

Tatlılığıyla, hoşluğuyla

Gülü severim

Dikeni var

Elden ne gelir

Kardeşim…

Çıkartmaya karar verseydin

Yüreğimdeki dikeni

Senin ayağındaki de

Yok olur giderdi

Sen de ben de

Özgür olurduk

Ve kardeş…

İki halkın özgür ve kardeş olması bizlerin elinde…

Haylar ve Türkler …
Tüm kalbinizle buna inandınız.

Adalet beklentisi içinde geçen ömürlerimiz…
Atalarımızın maruz kaldığı acıların, uluslararası çıkarların konuşulduğu masalarda şantaj malzemesi olmasından yorgun, kırgın ruhlarımız…
Bu çıkar hesaplarının çirkinliğinde, yalan bataklığında yitip gidenlerin, kaybedenlerin sadece halklar olduğu gerçeğinin bilincine bir gün varır mı dersiniz ülkem İNSANLARI?

Sizi ikinci görüşüm bir konferanstaydı.
Hani şu Ermeni Soykırımı'nı inkar yasasının tartışıldığı zamanlardı.
Siz de konuşmacıydınız. Konuşma saatinizde geldiniz, konuşmanızı yaptınız ve gittiniz.
O gün hayran kaldım İNSAN'i duruşunuza.
"Neden?" dediniz. "Neden sadece Ermeni Soykırımı'nı inkarı cezalandırıyorsunuz?
Samimiyseniz. Yeryüzündeki tüm soykırımlar için geçerli olmalı bu kanun."

Tüm halkları, yeryüzünü kucaklayan hümanist bir konuşmaydı.

Sizin kimseye düşmanlık falan beslemediğinizi ben o gün gördüm…

Sosyal medyada Türkiye'den birisi bir şarkınızı paylaştığında altına yazılan yorumlar üzer beni.
Ölümünüzde de aynı şeylere şahit olmak inanın çok zordu.
"O bir Türk düşmanı! Ne başsağlığı diliyorsunuz!"

Diyenlere sizi anlatmak için yazdım bu yazıyı.
Boynumun borcuydu…

………..

Mösyö Aznavour. Röportajlarınızda size sıkça sorulan bir soru vardı.
"Sahneyi bu kadar çok seviyorsunuz. Sahnede mi ölmek istersiniz?"
"Hayır. Asla! Evimde, ailemle, yatağımda ve elimde bir kitapla ölmek isterim."

Dediniz hep ve istediğiniz gibi de oldu…
25 yaşında kaybettiğiniz oğlunuzla buluşmaya gittiniz…
Yolunuz ışığa olsun…

 

Öne Çıkanlar