AKP'li Aktay: Kaşıkçı'nın korktuğu fazlasıyla başına gelmiş oldu

AKP'li Aktay: Kaşıkçı'nın korktuğu fazlasıyla başına gelmiş oldu
AKP Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay, Cemal Kaşıkçı ile ilgili soruları yanıtladı.

AKP Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı ile ilgili sorularını yanıtladı. Kaşıkçı için "Tutuklandıktan sonra bir şekilde ülkesine götürülme korkusu taşıyordu. Korktuğu, fazlasıyla başına gelmiş oldu. Hem tutuklandı hem de kendi konsolosluğu içerisinde öldürülmüş oldu" dedi.

İLGİLİ HABER: BAŞSAVCILIK'TAN CEMAL KAŞIKÇI AÇIKLAMASI 

İLGİLİ HABER: TİMES: ERDOĞAN, KAŞIKÇI KRİZİNİ KULLANIYOR 

Yasin Aktay, Cemal Kaşıkçı'nın sadece İstanbul'dakiler değil, yurt dışındaki tüm Suudi Arabistan vatandaşlarının güvenlikleri konusunda endişeli olduğunu söyledi.

Aktay, bununla birlikte Kaşıkçı'nın kendisine "Suudi Arabistan ile Türkiye arasındaki ilişkinin iyi olmasından dolayı, Türkiye'de bir şey yapamazlar" dediğini açıkladı.

Kaşıkçı'nın öldürüldüğü anın ses kaydının bulunduğundan emin olmadığını belirten Aktay, "Bahsedilen kaydı dinlemedim" ifadesini kullandı. 

Aktay'ın, ABD Başkanı Donald Trump'ın, "Cemal Kaşıkçı, kontrol dışı unsurlar tarafından öldürülmüş olabilir" görüşüyle ilgili yorumu ise "15 kişinin bir araya gelip böyle bir organizasyonu Konsolosluk gibi resmi bir yerde yapması ancak yüksek bir mercinin onayını gerektirir" oldu.

Kaşıkçı ile ilgili soruları yanıtlayan  AKP Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay'ın, BBC'de yer alan açıklamalarının bir bölümü şöyle: 

Kaşıkçı size hiç korkularından bahsetti mi? Kaçırılmaktan ya da öldürülmekten korkuyor muydu?

-Doğrusu, onunla son görüştüğümde bana ifade ettiği asıl korkusu öldürülme korkusu değildi, kaçırılma korkusuydu, kaçırılıp Suudi Arabistan'a götürülme korkusuydu çünkü Suudi Arabistan'a bu şartlar altında gitmek, onun için ölmek gibi bir şeydi.

Yazmaktan, çizmekten, eleştirmekten, dünya hakkında özgürce yorumlar yapabilmekten (mahrum kalmak) onun için ölüm gibi bir şeydi. Ama, şu anda kendisine atfedilen, şu anda kendisiyle ilgili bahsedilen, medyada bahsedilmiş olan ölüm doğru bir ölümse, onun asla beklediği, böyle bir şey değildi. Kendi ülkesinin bu tarz bir cinayet işleyebileceğine, hele hele konsolosluk içerisinde böyle bir şey işleyebileceğine hiç ihtimal bile vermiyordu.

Buna rağmen yine de tutuklanır diye korkuyordu. Aslında kaçırılma bile değil, endişe ettiği şey tutuklanmaydı. Tutuklandıktan sonra bir şekilde ülkesine götürülme korkusu taşıyordu. Korktuğu, fazlasıyla başına gelmiş oldu. Hem tutuklandı hem de kendi konsolosluğu içerisinde öldürülmüş oldu.

Türkiye henüz resmi olarak Cemal Kaşıkçı'nın konsoloslukta öldürüldüğü açıklamadı. Bu kanıtlanırsa, Türkiye'nin tavrı ne olacak?

-Doğrusu eğer bu olay kanıtlanırsa, zaten bu olay artık Türkiye ile Suudi Arabistan arasında bir mesele olmaktan da çıkıp bütün dünyanın meselesi haline gelmiş olur, uluslararası bir sorun haline gelmiş olur. Tabii ki Türkiye, kendi egemenlik haklarının çiğnenmiş olmasından doğan, sorumluluklarını ve haklarını talep edecektir. Sorumluluklarını da yerine getirecektir çünkü netice itibariyle kendi topraklarında işlenmiş bir suç olmuş olacak.

Bir suç var ve elbette ki bu suçun sorumlularının cezalandırılmasının birinci dereceden takipçisi olacaktır ve bu suç nereye varırsa varsın, suçun arkasında kim olursa olsun, suçu işleyen kişilerin niteliklerine bakıldığı zaman, bu suçu işleyebilecek efsafa sahip olmadıkları çok açık.

Özel devlet uçağını kullanarak gelen devlet görevlileri bunlar. Bu devlet görevlilerin arkasında kimin olduğunu elbette ki soracağız. Bu sorulacaktır, mahkemelerde de sorulacaktır, bunu uluslararası kamuoyu da soracaktır.

Şu aşamada kimseyi suçlamıyor olmamız, bu olaydaki olağan şüphelilerin masum olduğunu düşünüyor, onları aklıyor olduğumuz anlamına gelmiyor. Bu işte olağan bir şüpheli var şu anda. Bu işin oluşumunda olağan şüpheli, bu 15 kişinin tabi olduğu birimler. Kimlere tabilerse onlar takip edilecektir.

İncelemenin tamamlanmasından önce bu konuda bir karar vermek doğru değil. Ama karar vermiyor olmak, peşinen tersi bir karar veriyor olduğumuz anlamına da gelmiyor. Yani, bu işte şu aşamada kimseyi suçlamıyor olduğumuzu söylemek, bu işte birilerinin masum olduğunu söylemek anlamına da gelmiyor. Netice itibariyle bu Suudi Arabistan'da devlete ait bir uçak.

Devletin görevlilerinin gelip yine devletin arazisinde yani konsoloslukta icra etmiş oldukları bir işlem, bir cinayetten bahsediyoruz. Bu cinayet bu şekilde tespit edildiği zaman, bu işin sorumluları her kimse biz bu sorumluların cezalarını bulması için elbetteki bütün zeminlerde bu işin davasını güdeceğiz. Bu işin davasını gütmek, bir ülkeyle düşman olmak anlamına gelmiyor. Biz adalet arıyoruz. Ortada bir cinayet var ve bu cinayeti kimin işlemiş olduğunun tespit edilmesinin takipçisi olacağız.

Öne Çıkanlar