bağırmadan söylenen şeyler

raşit tükel’in, ankara fen lisesi’nde ve ege tıp’ta devam eden eğitimine karşılık mahmut ak tokat doğumlu, orta ve lise eğitimini imam hatip’te tamamlamış ve tarih bölümünden mezun olmuş.

edirne’den kars’a uzanan coğrafyada bugün belki de tek ortak nokta anksiyete (kaygı) bozukluğu. çoğunluk, hâlâ yorgunken işe giderek, işi olduğuna şükrederek, ayın sonunu nasıl getireceğini düşünerek başlıyor güne ve türk silahlı kuvvetlerinin afrin’deki başarıları ve bir yere daha türk bayrağı dikmesiyle teselli buluyor. bu mecra ve benzerlerinin okuru olan bizler, her sabah aldığımız gözaltı haberlerinden, yorgunluğumuzu, ayın sonunu nasıl getireceğimizi düşünmeye fırsat bulamıyoruz. ve bu bir kabus değil, uyanınca sonu gelmeyecek.

en radikal olanın, en doğru çizgiyi savunanın değil en etkili olanın öne çıktığı zamanlardayız. türk tabipler birliği’nin savaş karşıtı açıklaması sebebiyle geçen hafta gözaltına alınan merkez konsey üyeleri, sadece türkiye’den değil dünyanın her yerinden büyük destek ve ilgi gördü. onlara karşı çıkanlar arasında da hekimler ve -zaman zaman alternatif tıp hizmeti verdikleri iddia edilen- hacamatçılar var. gözaltındaki hekimler bu insanların karşısında, akla dayanan bilimin ve barış çağrısının ötesinde şeyleri de temsil ediyor bence.

merkez konseyin başkanı, anksiyete bozuklukları polikliniğinin (en ihtiyacımız olan şey!) kurucularından raşit tükel’den söz etmek istiyorum. tükel türkiye’nin en iyi psikiyatristlerinden biri, ben de dahil olmak üzere pek çok kişinin, daha iyi ve daha mutlu insanlar olarak hayatlarını sürdürmesinde emeği var, alanında dünya çapında tanınmış bir otorite olduğu yazılıyor. onu, en yüksek oyu aldığı istanbul üniversitesi rektörlük seçimlerinden hatırlayanlarınız olacaktır.  hani tükel’in yerine mahmut ak atanmıştı.

mahmut ak ve raşit tükel arasındaki farkları çeşitli bakış açılarından okumak mümkün. birinin seçilmiş, diğerinin atanmış olması işin bir yanı. raşit tükel’in, bornova anadolu lisesi’nde başlayan, ankara fen lisesi’nde ve ege tıp’ta devam eden eğitimine karşılık mahmut ak tokat doğumlu, orta ve lise eğitimini imam hatip’te tamamlamış, ardından istanbul üniversitesi tarih bölümü’nden mezun olmuş. tükel’i bir "beyaz türk" olarak tanımlamanın üzerinde kurulacak karşıtlık ne kadar kolay, aptalca ve yaygın. oysa mahmut ak’ın hakkındaki en önemli verilerden biri, büyük farkla ikinci olduğu seçimden galip çıkmayı sindirebilmesi. nitekim, başında olduğu istanbul üniversitesi yönetimi, prof. dr. raşit tükel’i ve prof. dr. taner gören’i gözaltına alınmalarının ardından, üç aylığına görevden uzaklaştırdı.

raşit tükel, gözaltından avukatıyla gönderdiği mesajda, insan canını ve sağlığını merkeze aldıklarını ifade ediyor.

çünkü savaşlar insanları canlarından ve sağlıklarından ediyor. ama şunu da hatırlatmak istiyorum; bu konuda en az savaş kadar acımasız olan bir başka şey de sağlık sistemi. akp bu alanda seleflerinin başlattığını geliştirdi, tamamladı.

hatırlayanlar vardır, 90’lı yılların ikinci yarısında, daha önce görülmedik bir olgu ortaya çıktı; sokakta, ameliyat olacak yakınları için para toplayan insanlar. o sırada "özel sağlık sigortası" terimi bir lüks alameti olarak hayatımıza girdi. sonra bazıları için bunun lüks ihtiyaç olduğunu duyduk. çünkü devletin sağlık hizmeti özellikle ciddi hastalıklarda yetersizdi ve emekçilerin edinebildiği "sigorta" özel sağlık kurumlarındaki tedaviyi karşılamıyordu! biliyorsunuz, akp’nin en övündüğü şeylerden biri sağlık hizmetlerinde yaptığı "reform". artık sgk’lılar, özel hastanelerde az bir fark ödeyerek muayene olabiliyor. gerçi tahlil, vb hizmetlerde herhangi bir indirim yok. ama daha önemlisi şu; sgk’lılar artık kamu hastanelerinden kolay kolay hizmet alamıyor. herkesin başından geçmiştir gerçi ama inanmayan varsa, o çok övülen internetten randevu sistemine girip randevu almaya çalışsın ya da herhangi bir büyük şehirdeki herhangi bir kamu hastanesini, mesela şişli’deki etfal’i ziyaret etsin. (ama elini çabuk tutsun çünkü etfal de istanbul’un merkezinden taşınacak hastanelerden biri.) artık ameliyat olacaklar için, kan, ilik, para sokakta değil, sosyal medyada aranıyor, toplanıyor. ve yoksullar tedavi edilebilecek hastalıklar yüzünden canlarından oluyor. iyi kötü evi barkı olanlar, tedavi edilebilir ciddi bir hastalığın ardından elinde avucunda hiçbir şey kalmayan yoksullar haline geliyor.

raşit tükel ve arkadaşları işte bu sisteme, sağlıkta özelleştirmeye, insan sağlığının kâr aracı olmasına karşı çıkıyor yıllardır. sağlık, eğitim gibi temel insani ihtiyaçların kamu tarafından karşılıksız sağlanması, başında "sosyal" olan her siyasi akımın -sosyal demokrasinin, sosyalizmin- birinci şartı; kâra dayanan üretimin tamamına karşı çıkan ve başında "komün" olan akımları saymıyorum bile. yani kamu olmadan, kamulaştırma olmadan solculuk olmaz.

devrim yapılmaz, olunur, diyenler bence haksız. devrim olunmaz, olsa olsa devrimci olunur. çünkü hedeflediğimiz toplumun yaşam biçimini bugünkü toplumda sürdürmek mümkün değil, zaten tam olarak neye benzeyeceğini de bilemiyoruz. ama bugünkü hayatımızı ilkelerimize göre kurmak, o yönde yaşamak mümkün. mesela özel muayenehanesi olmayan prof. dr. raşit tükel gibi. bunun nelerden vazgeçmek anlamına geldiğini tahayyül edebiliyoruz değil mi? sözlerin, sloganlardan, açıklamalardan ibaret olmaması, sözlerin karşılığının olması böyle hayatlarla mümkün. devrim olmayan, buna kalkışmayan, yüksek sesle konuşmayan ama ilkeleri olan hayatlarla.

gözaltına alınan hekimlerin değerinin barış talebine indirgenemeyeceğini düşündüğüm için yazdım bunları. onların bugüne kadar yaptıkları, gözaltına alınmalarına isyan eden bizlerle, teselliyi savaşta bulanlar arasındaki bağı kuruyor. ttb merkez konseyi’nin üyeleri er veya geç, ama az ama çok hırpalanarak, özgürlüklerine kavuşacak. hayatlarından, mücadelelerinden, varlıklarından hepimize hatıralar, bilgi, tecrübe ve belki azıcık gurur; iyi ki birlikteyiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi