Bir mezarlıklar müdürlüğü kalmıştı, onu da aldın Erdoğan...

Abartmıyorum, bu söz sıradan bir söz değil, 'Ben çözümü buldum, alayını öldüreyim ve gömeyim bakın demokrasi nasıl gelecek' diyor.

Sadece ben değil, artık bütün Türkiye şaşırmayı unuttu, şaşırmayı bir kenara biraktım, donup kalıyorum, 5-10 dakika tek kelime konuşamıyorum yada yazamıyorum, boşluğa doğru bakıyorum ama baktığım o boşlukta hep Recep Tamam Erdoğan var. Bir insan konuşurken hiç mi düşünmez diye hayıflanıyorum, hiç mi uyaran yoktur kendisini, hadi siyasi danışmanlarını bıraktım, çocuklardan yada torunlardan birisi demez mi "Baba, dede sen ne dediğini biliyor musun" diye. Eleştirenim de küfredenim de bol, karım Hilal en acımasızı bunların beni eleştirirken. Ne yalan söyleyeyim, ona yakalanmamak adına daha dikkatli olmaya çalışıyorum.

Bildiğiniz gibi, Erdoğan bir kez daha dondurdu beni, bir insan nasıl bu tümceyi kurar dedim, tekrar ediyorum, şaşırmadım dondum kaldım. Sonra düşünmeye başladım, Türkiye'deki bütün işleri kendisine bağladı ya, bence mezarlıklar müdürlüğünü unutmuş ve onu da bağladı kendisine. Belki de işler kesat, bu sıralar fazla ölen yok, Erdoğan da yeni işi üzerinden konuşmaya başlamış.

"Ne yaptılar, kanallar açtılar, o kanallara bunları gömdük mü, gömdük. Şimdi de Mimbiç'te kanallar açıyorlar. Bu ne demektir, biliyor musunuz, evet biz mezarı hazırladık, gelin defin merasimini yapın. Niye, çünkü bize söz verdiler, 90 günde burayı terk edeceğiz, gideceğiz dediler. Terk etmediler, gereği yapılacak."

Gerçekten bana kızanlara hak vermeye başladım, işte kendisini gazeteci yada siyasetçi sananları arasıra eleştiriyorum da, bana "Değer mi ona cevap vermeye" diyorlar ya, ben de öyle düşünmeye başladım yavaş yavaş. Şu söylediğine gazeteci değil de Erdoğan'ın rakibi olsam ne diyeceğim, böyle düşünen birisine ne yanıt verilir.

Karşı karşıya gelsem, barış görüşmeleri için masaya otursam Erdoğan'la gerçekten korkudan nutkum tutulur, onunla beraber bulunduğum yerden nasıl sağ çıkacağımı düşünmekten barışı filan unuturum. Tam bişey söyleyecekken elinde kazma kürek Erdoğan canlanır gözümün önünde ve kaçmak için kapıya, pencereye bakmaya başlarım.

Abartmıyorum, bu söz sıradan bir söz değil, "Ben çözümü buldum, alayını öldüreyim ve gömeyim bakın demokrasi nasıl gelecek" diyor. Bu bakışlar var zaten kendisinde, girin ve fotoğraflarını inceleyin internette, o insanın yanında o bakışları hissetmek bile insanın tüylerini diken diken yapar. Türkiye'den gelmeden önce bir muhtar söylemişti, "Ahmet abi, inanılır gibi değil, yanına gittiğimde her yanımı ter bastı, bişey söyleyemedim" demişti de abartıyor sandım.

Hayır, bu bir abartı değil, yıllar önce Habertürk genel yayın müdürü Fatih Altaylı yazmıştı aynı mantıkla, "Bütün Kandil'dekileri silip süpürmeden bu iş bitmez" diye. Demokrasi ve barış heryerde konuşulurken o silip süpürmek adına yazmıştı. Ben de cevap yazdım kendisine ve beni şikayet etmişti. Sonra mahkeme ağır eleştiri yazısı olarak değerlendirdi ve dava açılmadı. Aynı mantık, öldürüp barışı getirme mantığı, sonra bin söylediğinden birini eleştirip, kendilerini demokrat sanıyorlar.

Korkuyorum dediğime bakmayın, korksam bunca yazıyı yazmam, bu mücadeleyi bırakırım, tam tersi o bizden korkuyor ve demokratik çözümü bilmediğinden tek çözümü öldürmekte buluyor. Ama ne yalan söyleyeyim, tiksiniyorum bu bakış açısından. Hem de başka ülkenin insanlarına karşı ve başka bir ülkede.

Neyse, uzun bile yazdım eleştirmenlerimin dediği gibi, bir mezarlıklar müdürlüğü kalmıştı, onu kaptın Erdoğan.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi