Bu başkan er ya da geç gidecek

Kimileri için zekânın, hiç değilse kırıntısından nasip almak ne kadar zormuş meğer...

Bir grup densiz Galatasaray taraftarının, cuma günkü Bursaspor maçına giderken, metro duraklarında, aracın yüzlerce yolcuyla seyri sırasında (bunlardan bir kısmı elbette mesai çıkışı, okul dönüşü evlerine ulaşmaya çalışanlardı) ve stat girişinde, koro halinde Fenerbahçe'ye ağza alınmayacak küfürler savurduğunun ne kadar tiksindirici olduğunu, bu köşede anlatmaya çalışmıştım... 

Kulübe yakın çevreler telefonla arayarak ya da mesaj göndererek, "iki serseri yüzünden" camiayı zan altında bırakmakla suçladılar.

Efendiler; anlaşılan devam edeceksiniz suçlamaya. Çünkü önce "bizim terbiyesizleri" afişe etmekten vazgeçmeyeceğim.

"Onların terbiyesizleri", onların sorunu... 

***

Mustafa Cengiz nâm beyefendi, sponsor olarak bula bula kumar şirketi bulmuş. Anlaşmaya bakın:

Erkek basketbol takımınının her materyaline "Bilyoner.com" logosu işleneceği yetmezmiş gibi, futbolcu formalarının kolunda da bu şirkettin reklamı yer alacakmış.

"Bilyoner"in sözlükteki karşılığı "milyarder."

Peki kulübün kasasına girecek para ne kadar?

27 milyon lira.

Üstelik öyle trink diye bir seferde de değil.

1095 günde, taksit taksit...

Şimdi şöyle diyecekler: 

"Finans bilgin sıfır. Çünkü ödemeler gün değil yıl hesabıyla yapılır."

İyi de kardeşim, siz günü kurtarma hesabı yaparken ben neden gün hesabı yapmayayım?..

Olur olmaz yerde "Allah, kitap, peygamber, sünnet, enbiya vü asfiya, haram" gibi dinsel terimleri kullanmayı marifet sanan Cengiz Bey, kumar şirketiyle anlaşma töreninde Fnerbahçe'yi kastederek, "Diplerde oynamıyoruz, en az gol atanlardan değiliz" demez mi...

Yahu insan Duygun Hoca'dan utanır be. Adam başkanlığı sırasında, Şükrü Saracoğlu'ndaki yenilgi sonrası, "Bir Fenerbahçe klâsiği" dediğinde, rakip taraftarın gönlünü kazandığı gibi, kendi taraftarını da tebessüm ettirmeyi başarmadı mı?

Zekânın kırıntısından bile nasiplenmek bu kadar mı zor canım?..

Yazın bir kenara:

Üyeler Dursun'a nasıl "durmasın" dediyse, ilk seçimde alicengiz oyunlarına da "dur" diyecek. Kuşkunuz olmasın...

Biraz da maç anlatalım mı?

Hakem olsam henüz 13'üncü dakikada Schalke lehine penaltı verip Muslera'yı atardım.

Bakalım bizim medyatörler, maçı yöneteceği açıklandığı anda "kart sevdalısı" ilan ettikleri hakeme ne methiyeler düzecekler...

Neyse.

İlkyarı fena mücadele olmadı.

45'te Galatasaray, 45+1'de Schalke kaçırdı, hakem düdüğü öttürdü...

50'de Muslera'yla pozisyon gereği çarpışan Breeto'nun neden sarı kart gördüğünü anladıysam Suudi olayım.

58'de ofsayt olmasa, golü Belhanda yedi diyecektim.

Yahu seni üç kişi kuşatmış. Ya boş alana atıp kendin koşacaksın ya da en yakın arkadaşına vereceksin. Aralarından sıyrılmaya çalışmanın ne anlamı var?..

Bu kadar eksikle beraberlik bekliyor muydunuz?

Ben beklemiyordum.

O halde kadim dostum Ercan Taner'in dünya literatürüne geçmiş deyimiyle:

İki takıma da gelecek maçlarında başarılar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi