Bugün 17 Ağustos’un 20. yılı: Depremden sonra toplanan paralar nereye gitti?

Bugün 17 Ağustos’un 20. yılı: Depremden sonra toplanan paralar nereye gitti?
Marmara Depremi’nin 20. yılı. Olası bir depremin nasıl etkileyeceği tartışılan İstanbul, bu afete karşı ne kadar hazır? Konunun uzmanları ve yerel yöneticiler, Artı Gerçek’e değerlendirdi.

Rıfat DOĞAN 


ARTI GERÇEK- Gölcük merkezli 1999 yılındaki Marmara Depremi’nin üzerinden 20 yıl geçti. Depremin en fazla etkilediği yerlerden biri olan İstanbul’da bu geçen sürede ne değişti, yeni bir depremi kaldırabilecek dönüşüm geçen süre zarfında yapıldı mı? Uzmanlar ve yerel yöneticiler Artı Gerçek’e yorumladı. 

7.4 şiddetindeki Marmara Depremi 17 Ağustos 1999 yılında yaşanmıştı. Yüzlerce insanın hayatını kaybettiği, binlercesinin yaralandığı deprem nedeniyle çok sayıda yapı hasar almıştı. Büyük depremin bugün 20. yılı. Üzerinden çok zaman geçti. En fazla etkilenen illerden biri olan İstanbul’da çalışmalar başlatıldı, yasal düzenlemeler yapıldı, afet yasası olarak bilinen kentsel dönüşüm uygulamasına hız verildi. Peki bu düzenlemeler ve uygulamalar ne kadar etkili oldu? İstanbul yeni bir depreme hazır mı? Olası bir depreme karşı yeterli ve gerekli tedbir ve önlemler alındı mı?

Marmara Depremi’nin 20. yılında konuyu uzmanlarına ve yerel yöneticilere sorduk. 

TMMOB’a bağlı bulunan Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şube Başkanı Esin Köymen, İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe, Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Alan, Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Akif Burak Atlar ve CHP İBB Grup Sözcüsü Tarık Balyalı’nın Artı Gerçek’e yaptığı değerlendirmeler şu şekilde:

‘KAÇAK YAPILARA AF GETİRİP KENTLERİ AFETE KARŞI NASIL DAHA HAZIRLIKLI HALE GETİRECEĞİZ’

TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şube Başkanı Esin Köymen: 2018 yılında çıkarılan bir torba yasada İmar Kanunu’nda da değişiklik yapıldı. İmar Kanunu’na eklenen geçici 16. Madde ile tüm iskana aykırı ve kaçak yapılara imar barışı/affı getirildi.  Bu düzenlemenin gerekçesi olarak da bu işlemler için elde edilecek gelirlerin kentlerin afetlere karşı hazırlıklı hale getirilebilmesi için harcanacağından bahsediliyordu. Bu kara mizah durumu sorgulamak gerekiyor. Bütün kaçak yapılara imara affı getirip, buna gerekçe olarak da buradan elde edilen gelirlerle kentleri afetlere karşı nasıl daha hazırlıklı hale getirebiliriz? Sorusunu sormak da gerekiyor. 

‘MARMARA DEPREMİNDEN SONRA TOPLANAN PARALARA NE OLDU?’

Marmara Depremi’nden sonra da aynı gerekçelerle paralar toplanmıştı. Ve hala alınan vergilerin içinde deprem vergileri ödüyoruz. Bu toplanan paraların ne olduğu nereye gittiği belli değil. Aslında sürekli bir ekonomi üzerine konuşulan deprem konusu var. Sanki kentlerin deprem ve afetlere daha hazırlıklı hale getirilebilmesinin koşulu sadece paraymış gibi konuşuluyor ve para olsa her şey çözülür gibi bir tutum var. Ama baktığımızda bununla ilgili hiçbir bilinçlenme çabası, önlem veya planlama yok. Planlama süreçlerinden tutun da bütün yasal mevzuatlara kadar aslında tam tersini yapıyorlar. Örneğin dere yataklarının yapılaşmaya açılması, deprem ya da başka afetlere karşı risk taşıyan bölgelerin yapılaşmaya açılması, imar affıyla birlikte sit alanlarındakilere dahil olmak üzere, tüm kaçak yapıların yasal hale getirilmesi, afet toplanma alanlarının bile tek tek yapılaşmaya açılarak tüketilmesi gibi.

20 yılda baktığımızda özetle şunu söylemek gerekiyor: Söylediklerine ve yaptıklarına baktığımızda bu konuda samimi değiller. Ne yazık ki 20 yıl sonra ne bilinçlenme ne de önlem alma konusunda daha iyi bir noktada değiliz.

‘493 BOŞ (DEPREM) ALANDAN SADECE 60 TANESİ KALDI’

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Gökçe: Marmara Depremi’nden sonra tespit edilen 493 boş alandan yani deprem toplanma alanın 4/3’ten fazlası yapılaşmaya açıldı. Yani o boş alandan 60 tane kaldı. Dolaysıyla bugün Istanbul’da evlerimizin içi dışardan daha güvenli hale geldi. Ben dört yıl öncesine kadar Bahçelievler’de oturuyordum, dışarıya çıktıktan sonra gidebileceğin bir boş alan yoktu. Kentsel dönüşüm uygulamasına geçildi ancak ona da rantı yüksek olan yerlerden başlandı. Boş alanlara yapılar dikildi. Son olarak hava koridorları olan askeri alanlar da yapılaşmaya açıldı. İstanbul depreme hazırlanırken, bunun yanına ısı koridorlarının oluşması, hava kirliliği, sel baskınları gibi sayabileceğimiz 4 afet daha eklendi. Bugün beş afetle karşı karşıyayız. 

‘ESKİ YAPILARIN YÜZDE 5’İ BİLE YENİLENMEDİ’

Bugün geldiğimiz noktada depremden sonra İstanbul’da yapılan yeni yapılar da tartışmalıdır. Yüksek yapılarla ilgili ülkemizde 1 Ocak 2019’a kadar bizde bir yönetmelik ne yazık ki yoktu. O tarihten sonra resmi gazetede bir yönetmelik ilan edildi. O her yerde pıtrak gibi türeyen yüksek yapıların nasıl yapıldığını ve nasıl denetlendiğini bilmiyoruz. 7 ve üzeri depremde İstanbul’u tahayyül bile etmek istemiyorum çünkü boş alan kalmadı. Kartal’daki o çöken binanın enkazını 5 günde kaldırabildik, İstanbul’da böyle birçok yapı var ve depremde karşımıza yangın tehlikesi çıkacak, İstanbul’daki olası bir depremde yangın tehlikesi olduğunu ifade etmek isterim. Bu yangını bile söndüremeyeceğiz çünkü ulaşım koridorları işlemeyecek. En temel konu risklerin giderilmesidir. 20 yıl geçmiş olmasına rağmen eski yapıların yüzde 5’i bile yenilenmedi. Rant elde etmek, topraktan para kazanmak, depremin ve güvenlikli yapılar yapmanın önüne geçmiştir. İstanbul’a haksızlık yapılmıştır, ihanet edilmiştir. 

‘485 AKTİF FAY HATTI VAR’

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Alan: Mevcut yapıların mühendislik tekniği almamış olması ve büyük bir bölümünün kaçak olması nedeniyle olası bir depremde hepsinin ağır hasar alacağını artık herkes söylüyor. Bizler de bunu ifade edebiliriz. Deprem sadece İstanbul’da yok. MTA Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan diri fay haritasına göre 5.5 ve üzeri deprem üretebilecek 485 aktif fay veya fay zonu tespit edildiğini biliyoruz. Bu aktif fay hatları üzerinde Türkiye’de yüzlerce yerleşim yeri var. Bunların bir bölümü kentsel, bir bölümü kırsal yerleşim birimi. Ama maalesef 2012 yılından yani bu haritanın yayımlanmasından bugüne doğru düzgün hiçbir önlem alınmadı. Ne İstanbul’da ne Kocaeli’nde ne de Sakarya’da. Aslında Denizli depremi de bunun açık göstergesi. İmar barışından yararlanan bazı evlerin Denizli depreminde ağır hasar aldığı şu an raporlanıyor.

Kuzey Anadolu fay hattının çevresinde bulunan hiçbir yerleşim yerinde tedbir alınmadı. Doğu Anadolu fay hattı yüzlerce yıldır suskun, sismik boşlukların bulunduğu Bingöl gibi yerler var ve bir deprem bekleniyor. Buralarda onlarca köy ve ilçe var. Van Erçiş’de deprem oldu. Şimdiye kadar ne yaptık buralarda. 20 yıl geçti, çok sayıda yasal mevzuat kabul edildi ancak bunların büyük bir bölümü uygulamada kadük hale geldi. Örneğin yapı denetimi kanunu çıktı. Fenni mesullerin atanmasının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılacağı belirtildi. Kişi İstanbul’da oturuyor. Ama Hakkari’deki bir yapının fenni mesulu oluyor. Hayatında belki Hakkari’ye bir kez gitmemiş biri oradaki yapıdan sorumlu tutuluyor. Hikayeden bir sistem. 20 yılda doğru düzgün bir dönüşüm ve değişim yaşanmadı. Buna dair bir niyet de göremedik. 

'RİSKLİ BİNALARIN TESPİTİ VE YENİLENMESİ MÜTEAHHİTLERİN İNSAFINA BIRAKILDI’

Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Akif Burak Atlar: Körfez depreminden sonra İstanbul’da "Afet Önleme-Azaltma Temel Planı" ve "İstanbul Deprem Master Planı" gibi bilimsel çalışmalar yapıldı, ancak 2012’de yürürlüğe giren Afet Yasası, kamuoyunda büyük beklentiler uyandırmasına rağmen bu bilimsel çalışmaları dikkate almadan, proje odaklı bir uygulama sürecini beraberinde getirdi. Riskli binaların tespit edilerek yenilenmesi süreci de vatandaşların ve müteahhitlerin inisiyatifine bırakıldı.

Afete karşı dayanıklı binaları ve kent dokusunu inşa etmek ne kadar doğru bir eylem ise bu dönüşüm sürecini piyasa dinamiklerine teslim etmek o kadar yanlış. 1999 depreminin üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen hâlâ imar barışı gibi popülist uygulamalarla kaçak yapılar teşvik ediliyor, toplumun can ve mal güvenliği siyasi hesaplarla riske atılıyor. Afet başlığı altında siyasi iktidarın söylemleri ve icraatları birbiriyle örtüşmüyor. İmar barışıyla birlikte yapı ruhsatlarında mühendis imzalarının bulunma zorunluluğunun kaldırıldığını da hatırlatmak lazım. Sağlıklı ve dayanıklı yerleşimler için planlı ve denetimli bir kentleşme gerektiği çok açık. Ancak keyfi ve popülist imar uygulamaları bu tür facialara davetiye çıkarıyor. İstanbul’un depreme hazır olduğunu söylemek, İstanbul’a yalan söylemek olur.

İBB DEPREM MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN 2 YIL ÖNCESİNE KADAR BÜTÇESİ YOKTU

Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Grup Sözcüsü Tarık Balyalı: İstanbul olası bir depreme hazır değil. İBB de geçtiğimiz yıllarda buna dönük ciddi çalışmalar yapmadı. Hatta son 2 yıl öncesine kadar İBB Deprem Müdürlüğü’nün bütçesi neredeyse sıfırdı. Son iki yılda bir bütçe kondu ama o bütçe harcanmadı ve herhangi bir işlem ve faaliyet yapılmadı. Herhangi bir proje üretilmedi. Hiçbir girişimde bulunulmadı. İstanbul’da deprem riski yüksek olan Avcılar gibi ilçelerin halen imar planları bulunmuyor. İmar planları olmadan binaların yıkılıp yapılması mümkün olmuyor. Planlar olursa yapılabilir. Bunların hepsi İstanbul’un depreme hazır olmadığını çok net gösteriyor.
 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar