Eee, hakemin soyadı Aslanboğa, yönettiği maçın taraflarından birinin lâkabı "bey", diğerininki "aslan" ise kimi yiyecek?

Aslanın aslan yiyecek hali yok ya.

Elbette beyi ham yapacak.

Üstelik bu aslan daha önce ne beyleri yemiş; Bolu Beyi'ne acır mı...

Musa Eroğlu'na sorun, anlatsın. Onun memleketi Mut'ta vuku bulmuş bir hadisedir...

18. yüzyılda Mut Beyi'nin zulmünden sıdkı sıyrılan ahali, bir gece konağını basar. Kölelerini azat edip, karılarını ve çocuklarını bir odaya kapattıktan sonra beyi kuşbaşı yaparak bir heybeye doldururlar ve konağın kapısına asarlar. Maksat çevre ağalarına, beylerine "haddinizi bilin" uyarısında bulunmaktır...

Ama bu mesaj kimseye ulaşmaz. Çünkü isyancılar gittikten sonra kan kokusunu alan bir Toros aslanı, "Amanın da ne iyi insanlar var. Yavrucuklarım için mama hazırlayıp bırakmışlar" diyerek heybeyi dişlerinin arasına kıstırdığı gibi, sevinçle evinin yolunu tutar.

Yani bizim Anadolu garibanlarının ağadan, beyden hâlâ kurtulamamış olmasında bu aslanın payı az değildir ha...

Bazı yerler var ki, bu mevsimde top mop oynatmayacaksın kardeşim. Seyirci tribünde üst üste dört kazak, kaban, eldiven ve kukuleta üzerine yün bere takmış halde titrerken maç mı olur yahu. Bu nedenle sıfırın altındaki suhulette, "futbol kalitesi de sıfırın altında" diye eleştiri yapmak haksızlık olur. Sadece kaleci İsmail'in Muslera'dan eksiği olmadığı naçizane kanaatimi bahusus ifade etmek isterim...

İlk yarı bitiyor derken Sinan yerde kalınca hakem VAR'dan penaltı verdi, askerlik arkadaşım Selçuk da golü attı. Maç biterken Muğdat'ın kaleye gönderdiği sentetik top ise, yine VAR yardımıyla ofsayt olarak değerlendirildi ki, bence de öyleydi. O halde varım... 

("Sentetik" sözcüğünü bilhassa kullandım. Belki hâlâ "meşin" diyen kardeşler uyanır...)

Böylelikle Galatasaray son on altı için ilk doksan dakikadan karlı ve kârlı çıktı. Hepsi bu...

Haa, unutmadan bir not daha: 

Fatih Beylerin on maç cezası da bitmiş oldu.

İzmir'deki Göztepe maçında sahada olacak.

Cümleten gözümüz aydın...