Çocuk istismarı hücreyi değiştiriyor

İstismara uğrayan çocuk, yaşadığı travmayı hücrelerinde taşıyor. Bunun bir anlamı, kriminal soruşturmalarda DNA yapısındaki değişimin kanıt olarak sunulabileceği...

Çocuk istismarı ve çocuklara yönelik şiddet, ancak bir çocuk ortadan kaybolduğunda ya da korkunç bir vaka basına yansıdığında konuşmaya değer sayılıyor.

O zaman bile siyasetten, siyasi çıkardan bağımsız konuşulamıyor.

Maalesef kamuoyuna yansıyan vakalar, buzdağının ucu. Adalet Bakanlığı’nın son verilerine göre yılda "ortalama" 8 bin çocuk cinsel istismara uğruyor. Sadece 2017’de adli makamlara yansıyan dosya sayısı 33 bin 441. Bunların üçte biri için işlem yapılmadı.

Biliyoruz ki çocukların çoğu korku, tehdit, kendini ifade edememek, çaresizlik gibi nedenlerle başlarına geleni anlatamıyor. Özellikle aile içinde istismar ve şiddet sözkonusuysa...

Muhafazakar milliyetçi iktidar, aileyi koruyacağım diye sorunun özüne inip çocuk haklarını merkeze alacağına meseleyi "birkaç sapkın"la sınırlamaya çalışıyor.

Oysa sadece adli makamlara yansıyanlar, çocuk hamilelikleri ve doğum oranları bile çocuklara yönelik şiddetin istisnalardan ibaret olmadığının kanıtı.     

İSTİSMARIN GENETİK ETKİSİ KANITLANDI

Türkiye’de hiç konuşulmayan meselelerden biri de şiddet ve istismara uğrayan çocuğun, hayatta kalabilirse nasıl bir yetişkine dönüştüğü...

Geçen haftalarda dehşet verici bir araştırmaya rastladım. Buna göre istismara uğrayan çocuk, yaşadığı travmayı hücrelerinde taşıyor. Bunun bir anlamı, kriminal soruşturmalarda DNA yapısındaki değişimin kanıt olarak sunulabileceği...

Öte yandan, travmanın nesiller boyu taşınabildiği tezini de destekleyebilir.

İyi de nasıl? British Columbia Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı, çocukken istismar edilen 34 yetişkin erkekten aldıkları sperm hücrelerini inceledi. Farklı duygusal, fiziksel ve cinsel istismar derecelerine göre travma etkisinin DNA’da 12 ayrı bölgeye nüfuz ettiğini buldular. (Kaynak: South China Morning Post, AFP)

Bilim insanları, "methylation" adını verdikleri bu değişimleri şöyle açıklıyor:

"Genleri ampul gibi düşünün. ‘Methylation’ her ampulün ne kadar güçlü ışık verdiğini kontrol eden bir ayar mekanizması gibi.  Her hücrenin nasıl işleyeceğini etkiliyor."

KADINLAR ÜZERİNDE DE ARAŞTIRMA YAPILMALI

Bulgular, çocukken istismara uğramanın fiziki ve bilişsel sağlığa uzun vadedeki etkileri konusuna da ışık tutabilecek.

İnsan gelişiminin farklı dönemlerinde hangi genlerin "açılıp kapandığı"nı epigenetik adı verilen bilim dalı inceliyor. Zira genlerin sadece "ırsi" veya "genetik" aktarımdan ibaret olmadığı, çevresel etkilerle değişim geçirdiği artık biliniyor. Ancak ister fiziksel, ister zihinsel hastalıkların nasıl ve ne kadar, nelerden etkilendiğini bulmak için bu tarz araştırmaların sayısı da artmış.

Bilim insanları yumurta hücrelerini kolay ayrıştıramadığı için, çok daha fazla istismara uğrayan kadınlar üzerinde henüz araştırma yapılamıyor. Ancak erkekler üzerinde yapılan bu araştırmada DNA bölgelerinde değişim oranı çok yüksek çıkmış. Hatta istismarın ne zaman yaşandığını bile bulabiliyorlar!

Başa dönecek olursak: Çocuk istismarı ve şiddet, kimyasal hadım gibi geçen yüzyıldan kalma cezai tedbirlerle çözülmüyor. Katlanarak artan, toplumsal bir sorun olan istismar ve şiddeti önlemek için önce evrensel uygulamalara bakılmalı. Gelecekte dosyaların polis ve hakimin elinde "kanıt yok" diye düşürülmesini engellemenin bir yolu, epigenetikten geçebilir.

Ama en önemlisi: Çocukken yaşanan istismar, hücreleri bozacak, hayat boyu etkileri sürecek, hatta nesilden nesile aktarılacak kadar ciddi bir mesele.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehveş Evin Arşivi