Demirtaş ana davası: Erdoğan'ın siyasi hedeflerinin gerçekleşmesi için buradayız

Demirtaş ana davası: Erdoğan'ın siyasi hedeflerinin gerçekleşmesi için buradayız
Selahattin Demirtaş mahkeme heyetine, 'AKP hükümetinin ve Erdoğan’ın siyasi hedeflerinin gerçekleşmesi, muhalefetin tasfiye edilmesi için buradayız' dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş tutuksuz yargılandığı davası Ankara 19'uncu Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlandı.

Sincan Cezaevi Kampüsü'nde saat 10.00'da başlayan duruşmaya HDP'li milletvekilleri Mithat Sancar, Mehmet Rüştü Tiryaki, Murat Çepni, Zeynel Özel, Tülay Hatimoğulları, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, SYKP Eş Genel Başkanı Canan Yüce ile HDP il, ilçe yöneticileri izleyici olarak katıldı.

ARTI GERÇEK MUHABİRİ VE  SINIR TANIMAYAN AVUKATLAR DURUŞMA SALONUNA ALINMADI

Duruşmayı izlemek için Sınır Tanımayan Avukatlar adına gelen İsveçli avukatlar Per Stadig ve beraberindeki avukat akredite olmadığı gerekçesiyle duruşmaya alınmadı.

Duruşmaya izleyici sınırlaması getirilirken, davayı izlemek için Sincan’a giden Artı Gerçek muhabiri Derya Okatan, duruşma salonuna alınmadı. Okatan, duruşma salonuna alınmamasına sosyal medya hesabı üzerinden "Sincan Cezaevinde kayıt masasına kadar gitmeyi başardıktan sonra Demirtaş davasını duyunca geri dışarı çıkarıldım. Polisin aradığı komutan önce alın dedi sonra vazgeçti. Tümüyle keyfi bir şekilde yarım saattir dışarda bekletiliyorum. Bir haber takip etmek bu kadar zor olmamalı" diyerek, tepki gösterdi. Artı Gerçek Ankara muhabiri Derya Okatan, girişimleri sonucunda duruşma salonuna alındı.

Avukatların usul itirazlarıyla başlayan duruşma, Selahattin Demirtaş'ın savunmasıyla devam etti.

DEMİRTAŞ: DOSYAMA KARARTMA UYGULANIYOR

Savunmasına yabancı heyetin içeri alınmamasını eleştirerek başlayan Selahattin Demirtaş, mahkeme heyetinin bir önceki celse savunmalarını tamamlamadığı yönünde karar yazmasına da tepki gösterdi. Demirtaş, "Dosyama karartma uygulanıyor. Bunun Adalet Bakanlığı talimatıyla olduğuna dair iddialarım var" dedi:

"Dışarıda bulunan yerli ve yabancı kim olursa içeri alınması konusunda bir zorluk çıkarmayacağınızı umuyorum. Bu tür şeylere takılmamanız lazım. Bu karşılıklılık ve diplomatik teamüllerin gözetildiği hususlarla ilgili Dışişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’nda şu tartışma yapılmış; bu yasaya bağlı bir tartışma değil ama karşılıklılık ilkesi gereği resmi gözlemci sıfatıyla bir hükümet adına veya bakanlık adına dışarıdan gönderilip de yargılamayı izleyen heyetler için özel izin istenir. Resmi gözlemci, izleyecek resmi olarak kendi hükümetine rapor hazırlayacak olan bir heyet varsa bu karşılıklılık ilkesi gereği taraflar birbirine teamül gereği bildirir. Hiçbir ülkenin yasasında da bu yoktur. Ama sadece duruşmayı izlemeye gelmiş yani resmi bir rapor hazırlama hedefi ile değil, duruşmayı izlemeye gelmiş insanlarla ilgili olarak bu saatten sonra sorun çıkarmayacağınızı umuyorum. Bugüne kadar ciddi bir sorun çıkmadı. Dışarıdaki arkadaşlar da bu soğukta beklemesinler diye ben de talebin altını çizmek istiyorum."

 

 

'SARAY VE ADALET BAKANLIĞI'NDA HAKKIMIZDA MASA KURULMUŞ'

UYAP sisteminde avukatlarının göremediği evraklara dair eleştirilerini sürdüren Demirtaş, şunları söyledi:

"Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve ona bağlı savcılar benimle ilgili tüm dosyalara talimatları doğrultusunda herhangi bir katiple çok rahat bir şekilde ulaşabilirken, dosyaya giren çıkan her türlü evrakı adliye sarayında çok rahat görülebilirken, hatta UYAP portalında sadece savcıların görebileceği, avukatların göremeyeceği, sadece heyetin görebileceği UYAP portalında daha geniş bir ulaşma imkanı sağlanırken avukatlara duruşma başladığı andan itibaren fiili bir kısıtlılık uygulanmaktadır. Şimdi okuduğunuz örneğin bilirkişi raporları eğer UYAP'a işlenmiş olsaydı beni ziyarete gelen avukatlar onun birer çıktısını bana getireceklerdi, ben de onu okuyacaktım, hazırladığımı yapacaktım vs. Dolayısıyla silahların eşitliği ilkesi gereğince Cumhuriyet Başsavcılığı fiziki olarak veya UYAP'tan dosyanın bütün safahatına hakim olurken, ulaşırken avukatlarım ulaşamamaktadır. Dosyama iki duruşma arası karartma uygulanıyor, açık bir karartma uygulanıyor. Bunun Adalet Bakanlığı talimatıyla olduğuna dair şüphelerim, iddialarım var. İleride de bunu belgelemeye çalışacağız. Bu dosyanın herkesin, özellikle avukatların göremeyeceği şekilde bir karartma uygulanması Adalet Bakanlığı UYAP sisteminin güncellenmeye başlaması ile gündeme gelmiştir. Görünen o ki hem Saray'da hem Adalet Bakanlığında kurulan Demirtaş - Yüksekdağ Masası böylesi bir uygulama sürdürüyor. Bu da dava evraklarına delillere ulaşmamızı imkansız ya da zor hale getiriyor. Bu adil yargılanma hakkı ihlalidir. Açık bir şekilde savunma hakkının kısıtlanmasıdır. Bunu da ayrıca belirtmiş olayım."

 

 

'HEYETİN YARGILAMASINA GEREK YOK'

Tahliyesinin verildiği celsede savunmamın yapılmış olmasına karar verildiğine dikkati çeken Demirtaş, savunmada eksik kaldığı yerleri tamamlayacağını belirtti. Demirtaş, "Çünkü 3, 5, 11, 12. fezlekelerde onunla ilgili ne söyleyeceğimi merak etmeyen bir heyetin, sanığın bu konuyla ilgili ne söyleyeceğini merak etmeyen bir heyetin yargılama yapmasına gerek kalmaz. Umut ediyorum ki ara kararınız savunma hakkımın avukatların mazeretleri nedeniyle kısıtlanmasının en azından taleplerimiz doğrultusunda yeniden gözden geçirilerek bir savunma hakkı kısıtlanmasına mahkemenizin mahal vermediğinin belirtilmesini umut ediyorum" diye konuştu.

 

 

'BIRAKIN SÖZLERİMİZİ SÖYLEYELİM'

"Dediğim gibi beni fiili olarak, hakkımdaki her suçlamaya siz kısıtlamaya çalışsanız da cevap veririm" diyen Demirtaş, "Ne zaman ki siz şunu yazarsanız, 'Selahattin Demirtaş'ın susturulmasına karar verilmiştir' diye bir karar yazarsanız söz veriyorum ondan sonra konuşmayacağım, mütalaa için dosyayı tebliğ edebilirsiniz" dedi. Demirtaş, savunmasına şöyle devam etti:

"Bunun dışında benim söz hakkımı savunma hakkımı kesmeyin, çünkü bu dosyanın ne olduğu sadece Türkiye'de değil Avrupa’da ve dünyanın birçok yerinde tartışılırken hiç değilse bırakın sözümüzü söyleyeyim. Hakkımızda kamuoyunda canlı yayınlarda o kadar suçlama yapılırken biz de hiç değilse mahkeme salonlarında avukatlarım ile birlikte cevaplarımızı vermiş olalım. Mahkemenizden özellikle istirhamımdır. Bu konudaki talepler de yargılamayı ne uzatır ne zora sokar, tansiyonu düşürür, ben de savunmama devam ederim."

Duruşma verilen aranın ardından Demirtaş'ın savunmasıyla devam edecek.

 

 

‘AİHS 18 İHLAL EDİLİYOR’

Demirtaş, "Bu davada arkadaşlarımızla en çok tartıştığımız mevzu, davanın daha ilk anından itibaren yani fezlekeler düzenlenirken, iddianameler düzenlenirken, tutuklanma aşaması, kovuşturma aşaması da dahil her aşamada ayrı ayrı gizli bir amaç güdüldüğüne, yani Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 18’inci maddesinin farklı gerekçelerle farklı zamanlarda ihlal edildiğine dair iddialarımız var. 

 

Bu aslında 500 sayfalık iddianamenin bizim açımızdan, savunma açısından en önemli başlığıdır. Yani TMK 7/2 ihlal edildi mi, edilmedi mi? Örgüt üyeliği, yöneticiliği vesaire bütün bunlar oldu mu, olmadı mı? tartışmasından çok daha önemlidir. Çünkü bütün dava zaten bunun üzerine kuruludur. O nedenle ben her savunmamda ısrarla altını çizerek belirtmek isterim ki, bu yargılama da halen AİHS’nin 18’inci maddesinde belirtilen sözleşmenin, sözleşmede belirtilen amaçlar dışında kısıtlanmasının ihlali devam ediyor" dedi.

'ERDOĞAN’IN SİYASİ HEDEFLERİNİN GERÇEKLEŞMESİ İÇİN BURADAYIZ'

AİHM'in kendisine ilişkin aldığı 'ihlal' kararı şartlarının halen devam ettiğini kaydeden Demirtaş, "O karar; haksız tutuklamanın, tutuklama saikinin siyasi olduğuna dairdi. Şimdi yargılamanın her aşamasının da aynı saiklerle devam ettiğine dair iddialarımız var. Yani şu anda şu duruşma salonunda hepimizin bir arada bulunma amacı bir yargılama yapmak değil. Ben sanık olarak, avukatlarım savunma, siz de iddia makamı olarak bir yargılama yapma amacıyla burada toplanmış değiliz. İktidarın, AKP hükümetinin ve özellikle AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi hedeflerinin gerçekleşmesi için, onun önünün açılması için, onun siyasi hedeflerinin hayata geçirilebilmesi açısından muhalefetin tasfiye edilmesi için yapılmış çalışmalardan biridir bu toplantı" diye belirtti.

MAHKEMEYE: AİHM’DE SİZİN KARARLARINIZ YARGILANDI

AİHM Büyük Daire’de görülen duruşmasında Türkiye’nin yargılandığına dikkat çeken Demirtaş, şöyle devam etti:

"Orada ben yargılanmadım, çünkü biz başvurucuyduk. Siz yargılandınız, sizin kararlarınız yargılandı. Hükümetle birlikte ilk bizi gözaltına alan savcıdan itibaren bu sürece dahil olmuş bütün yargı mensuplarının yargısal faaliyeti yargılandı orada. Dolayısıyla fezlekelerimin her birinin hazırlanma amacı gizli bir siyasal amaç taşımaktadır. Üstü de yargısal faaliyetlerle örtülmeye çalışılmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nde, Yargıtay aşamasında, istinafı geçiyorum. İstinaf artık benim dosyalarımı incelemiyor bile, sadece onaylıyorlar ve AİHM’de bu dosya daha çok tartışılacak. Çünkü bu sadece Selahattin Demirtaş’ın kişi olarak yargılandığı bir dosya değil, Figen Yüksekdağ’ın dosyası, İdris Baluken’in, Çağlar Demirel gibi partimizin sözcülerinin, etkili isimlerinin, milletvekillerinin yargılandığı dosyalardır. Belediye başkanları da dahil."

'REKABETÇİ OTORİTERİZM REJİMİ İNŞASI VAR'

Savunmasına "Biz anayasal düzene mi karşı çıktık, anayasal düzeni değiştirmeye mi çalıştık?" diye sorarak devam eden Demirtaş, hakkında açılan ve tutuklu olduğu soruşturmada iddianın bu olduğunu ifade etti.

Demirtaş, sözlerine şöyle devam etti: "Şu anda anayasal düzen tasfiye ediliyor. Anayasal düzen ortadan kaldırılıyor. Tek adam rejimi kuruluyor. Buna ‘diktatörlük’ diyemeyiz literatürde. Daha çok ‘rekabetçi otoriterizm’ olarak siyasi literatürde tanımlanabilir. Neden? Çünkü halen seçim yapılıyor, seçimlerin yapılma ihtimali var. Ama rekabetçi otoriterizmde seçimlerin tamamı otoriter liderin kazanması üzerine inşa edilir. Geri kalan her şey tasfiye edilir. Seçim garantiye alınır, göstermelik seçimler yapılır. Siyaset biliminde buna, bu rejime ‘rekabetçi otoriterizm’ denilir. Peki, bu Türkiye Cumhuriyeti'nin, 1982’de kabul edilmiş ve birçok değişikliğe uğramasına rağmen, ‘demokratik, sosyal, laik hukuk devleti’ olarak tanımlanan Türkiye Cumhuriyeti devletinin idari rejimi midir ya da resmi politik görüşü müdür Anayasa'nın? Değildir. Türkiye Cumhuriyeti devleti eksiğiyle, yanlışıyla fazlasıyla bir hukuk devleti olarak tanımlanır, bir cumhuriyet olarak tanımlanır ve yapılan son değişiklikle birlikte Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi ile yönetildiği tanımlanır. Yani rejim Cumhuriyet’tir, idari model Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’dir. Aynı zamanda tek parlamentolu bir parlamentosu da vardır.

Şimdi bu anayasal yönetim modeli anayasaya aykırı bir şekilde feshedilmiş durumda. Fiili olarak, defacto tek adam rejimine geçiliyor. Bunun önündeki engeller ne? Muhalefet. Her yönüyle muhalefet, sadece HDP değil. Yani tek adam rejiminin kurulmasına, inşa edilmesine, kurumsallaşmasına, kalıcı hale gelmesine karşı çıkan herkes hedefe konulmuş durumda.

'BİR DÜZEN İNŞA EDİLMİYOR. KAOS DÜZENİ VEYA KAOS DÜZENSİZLİĞİ İKAME EDİLİYOR'

Bunu nasıl başarabiliyor peki tek adam? Tarihte çok örnekleri var ama ülkemizde şu anda bunu sürdürebiliyor olmasının nedeni 15 Temmuz darbe girişiminin yarattığı şok ortamı, onun yarattığı travma. 15 Temmuz sonrası devlet kurumlarının far görmüş tavşan gibi refüze olması, şoka  girmesi, donup kalması ve kurum olmaktan çıkmasıdır. Devlet artık 15 Temmuz’dan sonra yeniden inşa edilmemiştir. Bütün kurumları tasfiye edilmiş, oluşan boşluktan yeni bir yönetim anlayışı ile inşa edilmiyor. Dikkatinize çekeyim. Bir düzen inşa edilmiyor. Kaos düzeni veya kaos düzensizliği diyelim aslında yerine ikame ediliyor. Bu rejimin ya da kaos düzeninin Anayasal Cumhuriyet düzeninin yerine ikame edilmesi için açılmış davalardır. Recep Tayyip Erdoğan’ın önüne engel olarak çıkan herkes; bu bir muhtar da olabilir, bir partinin başkanı, eş genel başkanı da olabilir. Bu bir eski başbakan, cumhurbaşkanı da olabilir, bu bir yargı üyesi olabilir, medya mensubu olabilir, üniversite öğrencisi olabilir hiç fark etmez. Sistem, tamamının bastırılması üzerine kuruludur.

Peki bunun mekanizmaları nedir? Mekanizmaları şudur. Yakın tarihte biz darbe davalarıyla birlikte ortaya çıkınca gördük. Bunlara Cemaat davası demiyorum. darbe davası diyorum. Çünkü Cemaate selam vermiş herkes veya sempati duymuş, içinde olmuş herkes suçlu değil, herkes darbeci de değil bana göre. Öyle de bakmıyorum.

'AKP, DEVLET İÇERİSİNDE TEHLİKELİ BİR YAPI OLUŞTURDU'

Darbe suçuna bulaşmış herkes suçludur, yargılanır, cezasını alır. Fakat o davalardan ortaya çıktı ki; bu paralel yapılanma neyse, şu anda AKP, devlet içerisinde, kendisine bağlı, bakın devlete bağlı değil, bir partiye bağlı, bir kişiye bağlı, eskisinden çok daha tehlikeli bir yapı oluşturmuş. Bunun yargı ayağı var. Mevcut tek adam rejiminin, rekabetçi otoriterizm dediğimiz ve anayasayı ihlal suçunu oluşturan bu örgütün, devlet içine çöreklenmiş bu örgütün yargı ayağı var, medya ayağı var, işverenler ayağı var, bürokrasi ayağı var."

Devlet içerisinde oluşturulan bu yapıya dair değerlendirmelerini sürdüren Demirtaş, "İddia ediyorum, yarın hukuk devleti işlemeye başladığında bir savcı bunları delilleriyle ortaya koyacak ve yine iddia ediyorum aralarından pişmanlık belirtenler çıkacak. Ki şimdiden başlamış pişmanlık belirtileri. Sadece, dilekçe verecek bir yargı makamı olmadığı için yargıya yansımıyor. Bu medya merkezinin yönetildiği yer, Saray'daki İletişim Başkanlığı’dır. Bu merkeze bağlı kişiler açık oturum programlarına çıkarılır. Bunların telefonlarına mesaj gönderilir. Kanalları aynı anda değiştirirseniz görürsünüz, telefonlarına mesaj aynı anda gelir bunların. Hepsi hızla telefonlarına bakarlar. Bir dakika sonra, üç ayrı kanalda olmalarına rağmen aynı şeyi söylemeye başlarlar. Onlara gelen talimatlardan biri de, 'Demirtaş'ı terörist ilan edin, katil ilan edin, onun tutuksuz yargılanması gerektiğini söyleyen herkesi düşman ilan edin' türü mesajlarıdır.

'SAFİYANE BİR BEKLENTİMİZ YOK!'

Elimde belge yok ama emin olun, bir gün belgesi de çıkacak. Bunun bir de yargı ayağı var. İçinde başsavcılar var, Cumhurbaşkanı'nın avukatları var. Özellikle de Sulh Ceza Hakimleri var. Hepsini kast etmiyorum. Avukatlarımın şikayetleri var HSK'de. HSK dikkate almıyor, tabii ki almaz. Öyle safiyane bir beklentimiz de yok" ifadelerini kullandı.

Selahattin Demirtaş'ın savunmasının ardından sona eren duruşma yarın devam edecek. Demirtaş fezlekelere dair savunmasını yarın ki duruşmada yapması bekleniyor.

 

 

TANRIKULU: DAVA DİYARBAKIR'DA GÖRÜLMELİ

Demirtaş’ın davasının Diyarbakır’da görülmesi gerektiğini vurgulayan Tanrıkulu, uygulamaya şu sözlerle tepki gösterdi: "Güvenlik nedeniyle Ankara’ya getirdiler. Bu da yetmedi kendisi 2 bin kilometre uzakta olan Edirne'ye götürüldü. Yurtdışından gelen heyetler duruşmaya alınmadı. Duruşma herhangi bir yabancı gözlemcinin izlenmesi istemiyorlar. Bunu avukatlar mahkeme başkanına iletti. Mahkeme başkanı, 'Bakanlığa bildirdiklerinde biz alabiliriz' dedi. Ceza Muhakemesi’nde herkesin duruşmayı izleyebileceği belirtiliyor. Ancak bu duruşmanın izlenmesine izin verilmedi. Ankara’nın dışında karlı havada duruşma salonunda bulunmaya çalışıyorlar."

Demirtaş’ın bu davadan tutuklu olmadığını hatırlatan Tanrıkulu, Demirtaş’ın 20 Eylül’de yeni bir soruşturma gerekçesiyle tutuklandığını vurguladı. Demirtaş’ın iddianamesi bir şekilde bugün tutuklu olduğunu ifade eden Tanrıkulu, "39 aydır kendisi cezaevinde. Duruşma 3 gün devam edecek" dedi.

DEMİRTAŞ HAKKINDA 142 YILA VARAN HAPİS CEZASI İSTENİYOR

Selahattin Demirtaş hakkında 'Örgüt kurma ve yönetmek', 'Örgüt propagandası yapmak' ve 'Suç ve suçluyu övmek' iddialarıyla 142 yıla varan hapis cezası isteniyor. Diyarbakır'da açılan dava, 'güvenlik' gerekçesiyle Ankara'ya alınmıştı.

Demirtaş’ın Ankara 19'uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davası, daha önce kendisi hakkında hazırlanan ve dokunulmazlığının kaldırılması için Meclis'e gönderilen 31 fezlekenin toplamından oluşuyor.

4 Kasım 2016 tarihinden bu yana tutuklu yargılandığı dava dosyasında Demirtaş hakkında, 2 Eylül 2019 tarihinde kendisinin ve avukatlarının mazeret bildirerek, katılmadığı duruşmada tahliye kararı verilmişti.

Demirtaş’ın tutuksuz yargılanmasına karar verilmesi ardından 18 Eylül 2019 tarihinde Fransa’nın Strasbourg kentinden yer alan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire’de davası görüldü.

TAHLİYE ENGELLENDİ

Yargı reformu kapsamında Yargıtay yolunun açılmasıyla avukatların yaptığı başvuru üzerine Demirtaş hakkında tahliye kararı verildi. Ancak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 20 Eylül 2019 tarihinde HDP’nin eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ hakkında, 6-7 Ekim 2014 yılında gerçekleşen Kobanê eylemleri gerekçesiyle soruşturma başlatıldı. 20 Eylül’de alelacele ifadeleri alınan Demirtaş ve Yüksekdağ’ın hakkında  "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak", "nitelikli kasten adam öldürmek", "kasten adam öldürmeye teşebbüs etmek", "yağma" ve "kişi hürriyetinden yoksun kılma" gerekçeleriyle tutuklanmasına karar verildi.

Demirtaş, Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nden SEGBİS ile katılarak verdiği ifadede, "Vereceğiniz karar ne olursa olsun yol arkadaşımla yemek keyfimi bozamayacaktır. Zaten hapishanedeyim, haklıyım, suçsuzum, adaletin gerçekleşeceği günü sabırla bekliyorum. Bir gün tahliye talep etmem gerektiğinde de ben halkımdan tahliye talep edeceğim" diyerek, kararın hukuksuzluğuna dikkat çekmişti. (MA-HABER MERKEZİ)

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar