Koray Düzgören

Koray Düzgören

Demirtaş’ı bekliyoruz…

Demirtaş iktidarın siyasi kararıyla serbest bırakılırsa sevinmeyecek miyiz? Kuşkusuz sevineceğiz. Ama adalet işliyor falan diye değil, özgürlüğüne kavuştu, aramıza döndü diye...

İki yıl on aydır siyasi rehine olarak Edirne Zindanı’ında tutulan HDP’nin önceki Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki (AİHM) çok önemli temyiz duruşması bugün.

Bugün değilse bile birkaç gün içinde, hatta her an Demirtaş’ın özgürlüğüne kavuşmasını bekliyoruz.

Yalnız 6 milyon HDP seçmeninin ve bu sayının çok üstündeki destekçilerinin değil, Türkiye’de büyük bir çoğunluğun merak ettiği bir duruşma bu...

Sadece yakınları, onu seven sempatizanları, sempatizan olmasalar bile bu haksızlığa karşı çıktıkları için onun özgürlüğüne kavuşmasını isteyenler değil, düşmanları da merak içinde.

Çünkü Demirtaş’ın zindandan çıkıp özgürlüğüne ve yakınlarına kavuşması sıradan bir özlem ve hasret gidermenin ötesinde bir anlam taşıyor.

Onun çıkması ile yığınlar da bekledikleri liderlerine kavuşmuş olacaklar.

Öte yandan seviyesizliğin, düzeysizliğin ve yetersizliğin dibini gören Türkiye siyasi yaşamının kalitesi yükselebilecek.

Kapatıldığı zindandan da özellikle seçim dönemlerinde ve kritik süreçlerde yaptığı açıklamalar ve değerlendirmelerle bu konuda çaba harcadığını ve etkili olduğunu biliyoruz.

Kuşkusuz özgür olması çok şey farkettirecek.  

Özgür bir Demirtaş mutlaka yakınlarını ve sempatizanlarını çok sevindirecek ama düşmanlarını da iyice kızdıracak.

Özetle, Demirtaş’ın rehin alınıp tutsak edilmesi nasıl sıra dışı, hukuk dışı bir siyasi faaliyet olduysa, özgürlüğüne kavuşması da o ölçüde önemli bir olay olarak Türkiye siyasi tarihinin not defterine kaydedilecek.

Aslında Demirtaş’ın, bugün AİHM’de yapılacak duruşmasında verilecek olumlu karar sonucunda değil, daha önceden özgürlüğüne kavuşabilmesi gerekirdi.

Baştan aşağıya, hukuki değil, siyasi bir kumpasla ve tek adamın iradesi ile rehin alınan ve siyasi yaşamdan güya tasfiye edilen Demirtaş’ın davası bir hukuk rezaleti olarak da hiç unutulmayacak.

Bu düzmece dava Türkiye yargı tarihinin kara bir lekesi olarak kalacak.  

AİHM BİR YIL ÖNCE ‘SERBEST BIRAKILMALI’ DEMİŞTİ

Kasım 2016’da inanılmaz uyduruk suçlamalarla rehin alınıp Edirne Zindanı’na atılan Selahattin Demirtaş, ‘terör örgütü üyeliği’ suçlamasıyla 142 yıl hapis istemiyle Ankara'da yargılanıyordu. Mahkeme, 2 Eylül Pazartesi günü bu davadan Demirtaş için tahliye kararı verdi.

Ancak İstanbul’da yargılandığı başka bir davadan kesinleşmiş 4 yıl 8 ay hapis cezası bulunduğu gerekçesiyle tahliye edilmedi. Avukatları, tutuklu kaldığı 2 yıl 10 aylık sürenin aldığı cezadan düşürülerek, tahliye edilmesi yönünde dilekçe verdiler. Ankara Başsavcılığı ise Demirtaş’ın tahliye kararına itiraz etti.

İlginçtir, savcılığın itirazı mahkeme tarafından reddedildi.

Bu noktada kısa bir hatırlatma yapmak istiyorum:

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, yaklaşık bir yıl önce 20 Kasım 2018’de Demirtaş'ın serbest bırakılması ve tutuksuz yargılanması gerektiği yönünde karar verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan kararla ilgili olarak, "Bizi bağlamaz. Karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz" demişti.

Demirtaş ise kararı, "Yargılandığım davalar ve isnatlar tümden çökmüştür" diye değerlendirmişti.

AİHM o kararı, oybirliğiyle almıştı...

Karar, Demirtaş'ın "makul bir şüpheyle" gözaltına alındığını ve tutuklandığını kabul etmekle birlikte ulusal mahkemelerin Demirtaş'ın tutukluluğunu 'yeterli' gerekçeleri olmadan uzun tuttuğu hükmüne varmıştı.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 5. Maddesi'nde, kişilerin gerekli haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan özgürlüğünden yoksun bırakılamayacağı kaydediliyordu.

AİHM kararında, dava öncesi tutukluluk süresinin uzun olmasının Demirtaş'ın Türkiye'de Meclis'teki siyasi faaliyetlerde yer alamamasına neden olduğu, bunun da ifade özgürlüğü ile seçme ve seçilme özgürlüğüne haklı olmayan müdahale anlamı taşıdığı belirtiliyordu.

Mahkeme, 16 Nisan 2017'de yapılan anayasa referandumu ile 24 Haziran'da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinde tutukluluğun uzatılmasının, demokratik bir toplumun temelinde yer alan "çoğulculuğu baltaladığına ve bağımsız siyasi tartışmaların yürütülmesini sınırladığına" da hükmetmişti.

AİHM, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 18. Maddesi'ni ihlal ettiğine karar vermişti.

Bazı hukukçular, AİHM'in ilk kez böyle bir karar aldığına dikkat çektiler.

18. Madde'de, hak ve özgürlüklerin sözleşme hükümleri ile izin verilen durumlar dışında kısıtlanamayacağı, kısıtlamaların da açıklanması ve belirli bir amaca hizmet etmesi gerektiği kaydediliyor.

Karar hakkında Türk hükümeti ve Demirtaş'ın avukatları temyiz başvurusunda bulundu.

Mahkeme de "18 Eylül’de karar için toplanacağını açıkladı.

AİHM KARARI ÖNCESİ ALINAN TAHLİYE KARARININ NEDENİ

2 Eylül’de mahkemenin Demirtaş’ın yargılandığı ana davadan tahliyesine karar vermesinden sonra zaten her an özgürlüğüne kavuşması bekleniyordu.

Çünkü AİHM’nin 20 Kasım 2018 tarihinde verdiği karar öncesinde Demirtaş alelacele uyduruk bir davadan 4 yıl 8 ay hapse mahkûm edilmiş ve bu ceza istinaf mahkemesinde yine süratle onaylanmıştı.

Böylece AİHM,, Demirtaş’ın lehine karar verse bile dönüp, "Serbest bırakamayız, çünkü daha önce kesinleşmiş bir hükmü olduğu için cezaevinden çıkamaz" diyebileceklerdi.

Ve dediler, aynen böyle yaptılar.

HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, tutuklu yargılandığı dosyadan tahliye olsa da cezaevinden çıkamadı.

Hukukçu Kerem Altıparmak bu son durumda Demirtaş’ın hukuken bir an önce tahliye edilmesi gerektiği görüşünü paylaşıyor:

"Denetimli serbestlikten yararlanması lazım. Ancak bu, Adalet Bakanlığı ve Saray’ın ne düşündüğü ile ilgili. Hukuk değil siyaset çalışıyor yani."

Altıparmak’a göre, Demirtaş’ın yaklaşık üç yıldır tutuklu olduğu davada bir anda tahliye kararı verilmesi, 18 Eylül’de (Bugün) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) görülecek duruşma öncesinde yapılmış stratejik bir hamle. İktidarın, AİHM'den çıkacak muhtemel bir kararı boşa çıkarmak için bir adım attığını söyleyen Altıparmak, Hükümet’in, "Demirtaş başvuruda bulunulan bu davada tutuklu olduğu için değil, başka bir davada hükümlü olduğu için hapiste" demek istediğini, o nedenle bu tutuklu dosyadan tahliye kararı verildiğini anlatıyor.

Bu şartlarda Demirtaş serbest bırakılırsa sevinmeyecek miyiz?

Kuşkusuz sevineceğiz.

Ama hukuk çalışıyor, adalet işliyor falan diye değil.

Demirtaş rehinelikten kurtuldu, özgürlüğüne kavuştu, aramıza döndü diye sevineceğiz.

Demirtaş’ı özlemle bekliyoruz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi