Demirtaş: Konuşmalarımdan 'örgüt yöneticiliği' çıkaran savcıdan şüphelenmek lazım

Demirtaş: Konuşmalarımdan 'örgüt yöneticiliği' çıkaran savcıdan şüphelenmek lazım
Selahattin Demirtaş, ana davasının ikinci gününde müzakere süreci döneminde yaptığı, 'Masa, müzakere, diyalog, barış' konuşması için hazırlanan fezlekeye yanıt verdi.

Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) 3 yılı aşkın bir süredir Edirne F Tipi Cezaevi'nde tutulan bir önceki Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın tutuksuz yargılandığı ana davası Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ikinci gününde görülmeye devam edildi. Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülen duruşmaya Demirtaş, tutuklu bulunduğu cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı.

DEMİRTAŞ, SAVUNMASINI MÜZAKERE SÜRECİ DÖNEMİNDE LİCE'DE YAPTIĞI KONUŞMANIN KONU OLDUĞU FEZLEKEYE KARŞI YAPTI

Kürt sorununda müzakere sürecinin sürdüğü 24 Ekim 2015 tarihinde Lice'de yaptığı konuşmanın konu alındığı 3 nolu fezlekeye yönelik savunma yapan Selahattin Demirtaş,  fezlekeni,n çok uzun olduğunu belirterek, "Tamamını okumayacağım. Çünkü çok sayıda standart bilgi dediğimiz şablon bilgi dediğimiz KCK yapılanması nedir ne değildir diye sayfalarca şablon bir giriş yaptıktan sonra Ertuğrul Kürkçü, Figen Yüksekdağ, Selma Irmak, Sırrı Süreyya Önder ve benim çeşitli zamanlarda yaptığımız konuşmaları esas alan bir fezleke. Fezlekenin esası demokratik toplumsal metinde yapılmış bazı konuşmalar. Ha keza basın toplantısında ifade ettiğimiz görüşler, televizyon programında ifade ettiğimiz görüşler ve iki ayrı yanılmıyorsam iki ayrı mitingde yaptığımız konuşmalardan oluşan bir fezleke. Yani 4 veya 5 konuşmamdan müteşekkir bir fezleke" dedi.

 

 

'KONUŞMALARIM MAHKEME HEYETİNİ YANLIŞ YÖNLENDİRMEK İÇİN ALENİ BİR ŞEKİLDE ÇARPITILDI'

Fezlekede yer alan konuşmaların cımbızlanarak çarpıtıldığını belirten Demirtaş, "Sadece bu iddianamede değil, cumhurbaşkanı hakaret dosyasında ya da başka mahkemelerde açılmış başbakana hakaret genel TCK 301'le ilgili dosyalarda tamamında konuşmaların tamamı ya çarpıtılmış ya da cımbızlama yapılmış. Tabii savcıların bilmeden yaptıkları bir çalışma değil. Aleni bir şekilde çarpıtma, kumpas efendim kamuoyunu yanlış yönlendirme hatta mahkeme heyetlerini yanlış yönlendirme amaçlı düzenlenmiş iddianameler ve fezlekelerdir" dedi.

Fezlekede yer alan konuşmasını okurken, konuşmanın 7 Haziran-1 Kasım 2015 seçimleri arasında yapıldığını aktaran Demirtaş, "O tarihlerde bazı yerlerde sokağa çıkma yasakları ilan edilmiş, bazı ilçelerde hendekler kazılmış ama yoğun bir çatışma ve operasyon başlamamış, biz de durdurmaya çalışıyoruz" dediğini belirtti.

Mahkeme başkanının konuşmasının kendisine ait olup olmadığı sorusuna, "Bu konuşma bana aittir, içeriğine de katılıyorum. Dediğim gibi, çatışmaları durdurma amacıyla yaptığımız hem seçim kampanyası hem de gerilimleri durdurmaya yönelik gezilerimizden bir tanesiydi. Birçok ilçeye ve ile gittik. Şimdi savcı fezlekede bu konuşma metnini almadan işte hendek-barikatları direniş olarak sahiplenme ve bunun hazırlığını yapma mitingi olarak yorumlamış" yanıtı veren Selahattin Demirtaş, ardınadan 'örgüt yöneticiliği' delili olarak dava dosyasına konulan 24 Ekim 2015 tarihinde Diyarbakır'da yaptığı konuşmayı okudu:

 

 

'HALKIN VERDİĞİ DESTEĞİ HALKIN YARARINA KULLANMAK ZORUNDAYIZ' 

"Özellikle özyönetim mevzusu, pratikteki yanlış uygulamaları ile pratikte özyönetimle uzaktan yakından alakası olmayan, yurttaşları esnafı, o mahallede, o kasabada yaşayanları da zora sokacak her uygulama bu projeye sadece zarar verir. Yurttaşlarımızın ve gençlerin, herkesin kendini savunma ve koruma hakkı sonuna kadar kutsaldır. Her canlının meşru savunma hakkı vardır. Hiç kimse hiç kimseye kurbanlık koyun olmayı dayatamaz. Bizim de çağrımız bu değildir. Kimseye 'teslim ol' çağrısı yapmadık, yapmayız. Halkın her evladının direnişi karşısında biz saygı duyarız.

Özerklik gibi çağrımızın, yerinden yönetim gibi son derece demokratik modellerini yanlış pratik ve uygulamalarla yanlış anlatan ve tarihe yanlış, olumsuz izler bırakacak şekilde bütün uygulamaları eleştirdiğimizi açıkça ifade etmek istiyorum. Bizler yanlışlarımızın üstünü örterek, yaptığımız hataları halının altına süpürerek ilerleyecek bir hareket değiliz. Tam tersine bugüne kadar yanlışların karşısında dimdik durabildiğimiz için büyüdük ve bir halk hareketine dönüştük. Bugün 6 milyondan fazla insan bu harekete oy veriyor. Türkiye’nin yarısı sempati duyuyorsa bu dürüstlüğümüzden, doğruluğumuzdan, ilkeli duruşumuzdan kaynaklıdır. Yanlışların arkasında durmadık durmayacağız. Çok açık ve net söylüyorum, bütün bu yanlışları ve yanlış anlaşılmaları düzeltmek, rayına sokmak için de elimizden ne geliyorsa fazlasını yapacağız. Bizler siyaset kurumu olarak her şeyden önce halkın verdiği desteği hep birlikte halkın yararına kullanmak zorundayız.

 

 

'BİZDEN SONRA GELECEK HER ARKADAŞIMIZ BİZİM MİRASIMIZI BÜYÜTMEYE ÇALIŞSINLAR'

Tarihi statü beklentisi içerisinde olan, sorunun çözümü konusunda tarihi bir beklenti içerisinde olan halklarımıza hep birlikte layık olmak zorundayız. Bu çağrım veya eleştirilerim direnişe dair değildir, kesinlikle böyle anlaşılmamalıdır. Şunu da açık yüreklilikle ifade ediyorum. AKP ve AKP'nin politikası, AKP'nin yandaş medyasının tutumu, kirli savaş, psikolojik savaş politikaları öyle bir noktaya geldi ki eleştiri yapmak, özeleştiri yapmak bu ülkede imkansız hale geldi. Kullandığımız her cümle bir psikolojik savaş argümanına dönüştürüldüğü için siyasetçiler olarak mecburen dikkatli davranmak zorundayız. Bizler siyasette bu döngüyü de bu yanlışı da kırmak zorundayız. Kendini eleştiremeyen, kendini görmeyen, özeleştiri yapamayan siyasetçi tipi Türkiye'de halka hiçbir şey kazandırmamıştır. Siyasi ömrünüz kısa olsun. Şahsen kendimi de öyle görüyorum. Ama bu kısa ömürde en azından doğru işler, doğru bir siyasi tarz ve üslup tutturmuş olalım. Bizden sonra gelecek her arkadaşımız bizim mirasımızı büyütmeye çalışsınlar. Başka türlü biz bu kısır döngüden çıkamayız. Başka türlü bu sarmaldan çıkış yoktur.

'PARLAMENTO DAHA FAZLA ROL ÜSTLENMELİDİR'

Masa, müzakere, diyalog, barış arayışı kutsaldır. Cesaret ister ve erdemli bir duruştur. Korkaklık değildir, geri çekilme, geri adım değildir. Hele hele böyle dönemlerde, barıştan söz edenlerin neredeyse hedef haline getirildiği bu dönemde tam tersine herkesin barış, müzakere, diyalog söylemini öne çıkarması lazım. Geri dönüp baktığımızda nerede kaldı isek ondan daha ileri bir noktada, sürecin yeniden başlaması konusunda ısrar etmeliyiz. Nerede eksiklik, yanlışlık var idi ise onları düzelterek önümüze bakmak zorundayız. Yeni dönemde müzakere başlamalı, daha şeffaf bir süreç olmalı, tarafların birbirine güvenmesine mevzu bırakılmamalı. Tarafsız diyebileceğimiz 3’üncü gözlemci bir güç, kamusal ortak bir iradeyi temsil eden ulusal ve karma bir heyet mutlaka müzakerede gözlemci olmalı. Mutlaka ateşkesi denetlemeli. Mutlaka yanlış olan tarafı sert bir şekilde uyarmalı ve eleştirmelidir. İmralı'da, Kandil'de ya da Ankara'da kimin ne konuştuğunu, hangi konuda uzlaşılıp hangi konuda sorun yaşandığını kamuoyu bilmelidir. Kamuoyu ile bütün bunlar aleni ve açık bir şeffaflıkla paylaşılmalıdır. Parlamento daha fazla rol üstlenmelidir."

'BU KONUŞMA 'ÖRGÜT YÖNETİCİLİĞİ' OLABİLİYORSA O SAVCIDAN KİME HİZMET EDİYOR DİYE ŞÜPHELENMEK LAZIM'

Konuşmasını mahkeme heyetinin yüzüne okuduktan sonra savunmasına devam eden Demirtaş, konuşmasının çözümünde geçen ifadelerin kendi düşünceleri olduğunu belirtip, 'tekrarlıyorum' ve 'katılıyorum' dedi:

"Bugünden dönüp baktığımda bu konuşmaya keşke başarabilmiş olsaydık. Keşke orada konuştuklarımı hayata geçirebilecek siyasi gücümüz olsaydı. Üzüntüm sadece buna dair olur, yoksa savcının bu konuşmayı nasıl değerlendirdiği çok da umurumda değil. Bu konuşma 'örgüt propagandasını' bırakın 'örgüt yöneticiliği' olabiliyorsa o savcıdan şüphelenmek lazım. Kime hizmet ediyor, tam olarak derdi nedir, onu tartışmak lazım." 

 

 

'HİTLER'İN FIRINLARINDAN SÖZ ETMİYORUM CİZRE'DE OLDU BÜTÜN BUNLAR'

Selahattin Demirtaş savunmasıyla birlikte, fezlekede yer alan konuşmalarını okuduktan sonra mahkeme heyeti duruşmaya ara verdi. Aranın ardından 3'üncü fezlekeye dair savunmasını sürdüren Demirtaş, yasakların ve çatışmaların şiddetlendiği hendek süreci hakkında konuştu:

"Bir karar verilmişti. Emin olun, o gençler deselerdi ki hendekleri kapatıp barikatları kaldıracağız, Hükümet diyecekti ki hayır. Çünkü lazımdı. Büyük bir fırsat olarak görüyorlardı. Vahşi katliamlar yapıldı. Bunu söylemeyelim mi? Terör propagandası, Başbakana ve Cumhurbaşkanına hakaret davaları açılacak diye bu acı gerçeği görmezden mi gelelim? Hadi ben görmezden geleyim, zannediyor musunuz ki halk unutuyor?

Aradan yarım saat geçmiyordu, bodrumdakiler arayıp "Çıkmayı denedik, ama ateş açtılar" diyorlardı. Yani oradaki güvenlik bürokrasisi ne Bakanlığı takıyordu ne de Hükümeti. İçişleri Bakanı Efkan Ala 'Oralarda kontrolümüz dışındaki güçler olduğu anlaşılıyordu' demişti.

Yaklaşık 120 kişi. En son hepsini yaktılar orada, yaktılar. 2015 yılında. Hitler'in fırınlarından, 1940'lardan söz etmiyorum. Cizre'de oldu bu. Ve siz, açıklamalarımızdan dolayı bizi, terör örgütü yöneticiliğinden yargılıyorsunuz.

Demirtaş'ın ve avukatlarının savunmasının ardından mahkeme heyeti duruşmayı sonlandırdı. Duruşmaya yarın saat 10:00'da devam edilecek.

(HABER MERKEZİ-MA)  

 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar