Demirtaş: Zaten kapanması zor yaraları iyice kanatıyorlar

Demirtaş: Zaten kapanması zor yaraları iyice kanatıyorlar
Selahattin Demirtaş: Siyasetin ve etiğin, hiçbir dönemde alınmadığı kadar ayaklar altına alındığı bir seçim kampanyası yaşanıyor. Zaten kapanması zor yaraları iyice kanırtıp kanatıyorlar.

4 Kasım 2016'dan beri Edirne Cezaevi'nde bulunan HDP'nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 31 Mart'ta yapılacak olan yerel seçim sonuçları için "AKP-MHP bloğunun halk tarafından sandıkta ağır bir şekilde cezalandırılacağını düşünüyorum" dedi. "Siyasetin ve etiğin, hiçbir dönemde alınmadığı kadar ayaklar altına alındığı bir seçim kampanyası yaşanıyor. Bunun adı siyaset falan da değildir" diyen Demirtaş, HDP'nin elinden gelenin en iyisini yaptığını, fedakârca bir mücadeleyle baskılara rağmen dimdik ayakta durduğunu söyledi.  "Hiç kimse düşmanlaştırma politikasının kucağına düşmemeli" diyen Demrtaş, "Ülke hepimizindir ve barış içinde, huzur içinde yaşamanın yolunu bulacağız. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın" ifadelerini kullandı.

Bianet'ten Evrim Kepenek'in sorularını yanıtlayan Demirtaş'ın röportajından bazı bölümler şöyle:

- Geçenlerde politikacı Nesrin Nas, 'Demirtaş'ı çok özledik' gibi bir tweet attı. Sosyal medyada 'Demirtaş olsaydı her şey farklı olurdu' minvalinde yorumlar yapılıyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

Ben de tüm dostları özledim elbette. Dışarıda olsaydım referandum dahil tüm seçimlerin sonuçları farklı olacaktı. Zaten ben ve arkadaşlarım bu amaçla atıldık hapse. HDP ise elinden gelenin en iyisini yapıyor. Fedakârca bir mücadeleyle, baskılara rağmen dimdik ayakta duruyor. Ortada ciddi bir başarı da var. Bu yönüyle, hepimiz bunu görmeli ve emeğe saygı duymalıyız.

'ALLAH AFFETMESİN BUNLARI'

- Ana akım medya ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Ana akım medya diye bir şey yok artık. Hepsi havuzun dibindeler. Bence ne izleyin ne de okuyun bunları. Çok mecbur kalırsanız da burnunuzu kapatarak azıcık izleyin. Bu dönemin tetikçi medya şaklabanları, ileriki yıllarda Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından sürekli, 'yılın laleleri ödülü' ile 'onurlandırılacaklardır' eminim. Çocukları bile bunlardan utanacak. Ve maalesef, çok uzun yıllar boyunca sağlıklı ve güçlü bir medyanın oluşması imkânını da tahrip etmiş olarak silinip gidecekler. Allah affetmesin bunları, günahları çok çok büyük.


[Demirtaş, iki kara kalem çalışmasını da paylaştı]

'ZATEN KAPANMASI ZOR YARALARI KANATIYORLAR'

- Yere seçimlere giderken Türkiye'nin atmosferini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Siyasetin ve etiğin, hiçbir dönemde alınmadığı kadar ayaklar altına alındığı bir seçim kampanyası yaşanıyor. Bunun adı siyaset falan da değildir. Sınırsızca yalan, iftira, tehdit ve hakaretlerle oy toplamaya çalışmanın nesine siyaset diyebiliriz ki? Yapılanlar çok ayıp ve ucuz. İlkesizlik. Manipülatif söylemler ve kara propagandalar korkunç bir kutuplaşmaya yol açıyor. Zaten kapanması zor yaraları iyice kanırtıp kanatıyorlar. Bu şekilde seçim kazansan bile toplumun bağrına rüzgâr ekmiş olursun. Ancak toplumun ekseriyetinin bu yalanlardan ve kamplaştırma siyasetinden artık bıkıp usandığını görüyoruz. Hiç kimse bu düşmanlaştırma politikasının kucağına düşmemelidir. Ülke hepimizindir ve barış içinde, huzur içinde yaşamanın yolunu bulacağız. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.

'HERKESİN DAHA AĞIR BASKILARA HAZIRLIKLI OLMASINDA YARAR VAR'

- Avrupa Birliği süreci gibi konular yeniden demokratikleşmeye neden olabilir mi?

Girdiği kabın şeklini almakta zorlanmayan pragmatizim esaslı ve omurgasız bir siyasetin nereye evrileceğini kestirmek zor. Ama herkesin daha ağır baskılara hazırlıklı olmasında yarar var.

'HALKIN AKP-MHP BLOĞUNU CEZALANDIRACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM'

- Seçim sonuçları ne olur sizce?

Az önce belirttiğim sosyo-psikolojik ortamın yanında, bir de dibe vurmuş ekonomi gerçeği var. Seçim sonuçlarını çok net bir şekilde ekonomi ve demokraside yaşanan kötü gidiş belirleyecek. AKP-MHP bloğunun, halk tarafından sandıkta ağır bir şekilde cezalandırılacağını düşünüyorum.

- HDP'li belediyelerde 'mazbata vermeyeceğiz, kayyum atacağız' gibi yayılmaya çalışılan söylemlere dair ne söyleyeceksiniz?

Halk sandıkta iradesine sahip çıksın, gerisi kolaydır. Önemli olan, kayyum siyasetine sandıkta esaslı bir cevap vermektir.

- İçeride sanatçı kimliğiniz de öne çıktı. Bir değil birçok Demirtaş'la karşılaştık. Bunu nasıl başardınız? Yeni sanat projeleri var mı?

Siyasetçi kimliği bana biraz da mecburiyetten yakıştırıldı. Ben esasında, insan hakları savunucusu bir avukatım. Sanat ve edebiyata da siyasetten fazla ilgi duyuyor ve anlam biçiyorum. Siyasetin nobranlığını, çirkinliğini ancak sanat ve edebiyatla törpüleyebilirsiniz. Ben bütünlüklü bir insan olmaya çabalıyorum; iyi bir siyasetçi olmaya değil. Sanatı da edebiyatı da insan hakları alanını da siyasetten çok seviyor ve daha anlamlı buluyorum. Hepsi için de çok çalışmak ve yüreğini ortaya koymak, hesapsız, çıkarsız bir yaklaşım sergilemek gerekiyor. Yoksa güzel üretimler yapamazsınız. Benim yaptıklarımın güzel olup olmadığına da sonuçta halk karar veriyor. 'Güzel olmuş' denilince de bayramlık çocuklar gibi seviniyor ve motive oluyorum. Bir şeyleri ne pahasına olursa olsun başarmaya değil güzel yapmaya, güzel olmaya çalışıyorum. Şu ana kadar 16 şarkı sözü yazıp bestelerini yaptım. Bir ikisini siz dışarıda dinlediniz ama ben o kayıtları henüz dinleyemedim. Bir gün hepsini kendim dışarıda çalıp söylemeyi isterim. Çünkü nota bilgim olmadığından notaya döküp dışarıya gönderemiyorum. Burada kayıt yapma imkânı da yok. Bazen aile görüşmelerinde ya da telefonda eşime mırıldanıyorum işte. :) Bunun dışında yegâne dinleyicim, hücre arkadaşım Abdullah Zeydan. Allah ona sabır ve metanet versin. :) Ayrıca bir öykü kitabım da Nisan'ın başında, bir romanım da sonbaharda çıkacak diye umut ediyorum.

- Cezaevi sizin karakterinizi, hayata bakış açınızı nasıl etkiledi?

Ben kendimi cezaevinde keşfetmedim, bulmadım. Dışarıda kimsem burada da o kişiyim. Tabii ki, daha fazla okuma imkânım var ve bu iyi bir şey elbette. Dışarıda da hep umutluydum, burada da öyleyim. Cezaevinden önceki Selahattin ile aramda 12 kilo fark var sadece. :) Göbekten kurtuldum burada.

'MEVCUT İKTİDAR KLİĞİNİN BARIŞ GİBİ BİR DERDİ YOK'

- Leyla Güven'in açlık grevi kritik noktaya gelmiş durumda. Cezaevlerinde de 300’ü aşkın mahpus açlık grevinde...

İçeride ve dışarıda devam eden açlık grevleri çok önemli bir talebin altını çiziyor. Türkiye'de hali hazırda yaşanan politik, ekonomik ve sosyal; temel sorunların çözümünün önünü açabilecek güçlü bir potansiyeli açığa çıkarmaya çalışıyor Leyla Güven ve açlık grevi eylemcileri. Ama seçim atmosferinde yaşanan ve dehşet boyutlara vardırılan kutuplaşma ve gerilim siyaseti nedeniyle açlık grevleri ve talepler gündeme etki edemiyor. Tabii, başka nedenler de var. Ama yine de hiçbir bahaneye sığınmadan, demokrasi ve barış yanlılarının bu talepleri sürekli gündeme taşıyan bir mücadele yürütmesi gerekiyor. Açlık grevi eylemlerini yeni bir çözüm sürecinin önünü açabilmesi de toplumsal sahiplenmeye bağlıdır. Mevcut iktidar kliğinin barış gibi bir derdinin olmadığı malum zaten. Fakat toplum, savaş politikalarına karşı sesini yükseltirse hiçbir politikacı bunu uzun süre görmezden gelemez. Aslında, hükümetin açlık grevleri ile zorlandığını ve daha fazla teşhir olduğunu düşünüyorum. Umarım tek bir kişi daha yaşamını yitirmeden olumlu sonuçlanır bu süreç.

Öne Çıkanlar