DGM mağdurları adalet bekliyor

DGM mağdurları adalet bekliyor
'DGM mağduru Abdullah Altun dosyasına atıfta bulunup tahliye olan Hizbullah davası hükümlüsüne ilişkin verilen karara itiraz ederek, Abdullah Altun’un tahliye olmasını sağladık.'

Mücahit AVRAS


ARTI GERÇEK - Anayasa Mahkemesi (AYM), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) kararıyla hüküm giyenlerin yeniden yargılanmasının önünü açarken, dosyalarda kişiye ve ‘suça’ özel kararlar verildiği kamuoyunda yoğunca konuşulan konular arasında yer alıyor. Mahkemelerin yeniden yargılama ve infaz durdurma kararlarındaki uygulamalarını avukat Müslüm Dalar’a sorduk. 

- Kamuoyunda mahkumların, dosyalarına göre 'çifte standarta uğradığı' iddialarıyla gündeme gelen 'yeniden yargılamalar' konusunu okuyucularımız için biraz açabilir misiniz? Yeniden yargılamalara dayanak yapılan bu hukuki sorunlar nelerdir?
 
Yeniden yargılama konusu CMK'da düzenlenerek yasalarla güvence altında alınan bir haktır. Bu hak; yargılamanın hükümlüler lehine olacak şekilde yargılanmanın tekrarlanması da dahil, dosya kapsamının ve delillerin yeniden adil şekilde görülmesini ve yeni bir kararın alınmasını ön görür. Tartışmaların odağındaki yeniden yargılamaya ve infazların durdurulmasına neden olan durum ise, varlığı hukuken sona ermiş olan DGM'lerin vermiş olduğu kararların, DGM’lerde askeri  üye hakimlerin adil yargılanma ve bağımsız yargıyı etkilediği tespitinden kaynaklanıyor. Güncel olarak tartışılan bu mesele ise AYM ve AİHM'in, DGM kararlarına ilişkin aldığı ihlal kararlarından ve bu ihlallerin sonuçlarının giderilmesi tespitinden kaynaklanmaktadır.  Bu özel yetkili DGM'ler kaldırılana kadar geçen süreçte özellikle siyasi dosyalarda, Hizbullah dosyalarında veya PKK dosyalarında, AİHM'e giden dosyalarda Türkiye'nin mahkum edilmesinin ardından yapılan yeniden yargılama süreçlerinin samimiyetsizliğinden dolayı, kamuoyunda büyük rahatsızlıklar oluşturup, kamu vicdanını derinden etkilemiştir. DGM'lerin hukuk dışı bir organizasyon olduğu hükmü, AİHM tarafından da zabıt altına alınmıştır. AİHM, kollukta baskı ve işkence altında zorla ifadelerin alınması, ifadelerde avukat bulunmaması ve kötü muamelelere ilişkin hukuksuz kararların alındığını belirtmiştir.
 
- Yeniden yargılama başvurularında, yargı makamlarının bu sürece karşı yaklaşımını nasıl değerlendirebiliriz?
 

Yargı makamları bu süreçte yaptığı tespitlerinde, sanıkları maalesef politik görüşlerine göre ayrıma tabi tutmaktadır. Bunun en bariz örneği, vekili hala derdest olan Abdullah Altun davasıydı. Bu dosyada AİHM 2006 yılında adil yargılanma hakkının ihlali kararı verdi ve yeniden yargılama yolunu gösterdi. Ancak AYM'nin 2018 yılında aldığı karara değin bir gelişme olmadı. Bu karardan sonra mahkemenin yapılacak ilk duruşmada, AYM'nin kararı doğrultusunda bu dosyada infazın durdurulmasını sağlamak olmalıydı. Ancak bu sağlanmadı ve ikinci duruşmaya kadar olan ara başvurularımızın tamamını reddetti ve infazın durdurulması bir yıl uzadı. Bu süreçte mahkemenin, dosyaların politik durumuna göre kararlar aldığını çok iyi şekilde gördük. Tabii burada bizler, bu duruma herhangi bir karşıtlık belirtmiyoruz. Aynı durumda ve aynı hukuki pozisyonda olan ve hukuk karşısında eşit olması gereken insanların sadece politik kimliğinden dolayı ayrımcılığa maruz bırakılmasını dile getiriyoruz. DGM'ler tarafından hukuksuz bir şekilde yargılanmış ve  mahkum edilmiş insanlar hakkında yeni bir karara varılmasını isitiyoruz. Hem vicdanların rahat etmesi hem de herkes tarafından kabul edilecek adil kararların alınmasını bekliyoruz. AYM'ye yaptığımız Abdullah Altun başvurumuzda, mahkemelerin bu tutumunu da somut bilgi ve verilerle dile getirdik.  Yüksek Yargı makamları, özellikle PKK'li tutsaklar açısından emsal olabilecek kararlar konusunda görüş belirtmekten kaçınıyorlar. Bunu da şu karardan anlıyoruz. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi uzun bir itiraz sürecin ardından Abdullah Altun hakkında tahliye kararı verdikten bir saat sonra AYM, bu konuya ilişkin yaptığımız başvuruyu kabul edilemez bulunduğunu belirten kararını  aldık. Bu tesadüf değildir, bilinçli verilen bir karardır. Ne acıdır ki, Hizbullah davalarında verilen yeniden yargılama ve infazın durdurulması kararlarında Abdullah Altun'un dosyasına atıfta bulunuluyor. Ancak bu dosyaya atıfta bulunan Hizbullahçı mahkumlar, Abdullah Altun'dan daha önce tahliye edildiler. Biz de verilen bu karar üzerine, Abdullah Altun için tahliye kararı verilmesini sağladık. Yargı kurumları siyasal kurumlar değildir ve dosyalara bu minvalde yaklaşamazlar. 
 
- İnsan Hakları Savunucuları ve hukukçular olarak sizin talepleriniz nelerdir? Yargı kurumları neden böyle bir yola tevessül ediyorlar?
 
Bizim temel talebimiz, hukuki olarak eşit durumda olan insanların farklı uygulamalara maruz bırakılmaması ve bu insanlara  hukukun belirlediği temel çerçevede davranılmasını bekliyoruz. Aynı içerikte ve pozisyonda olan dosyalara yaklaşımın da aynı olması gerektiği noktasındayız. Ülkedeki politik hava, maalesef mahkemeleri de etkisi altında almaktadır. Bu durum da kamu vicdanını kanatan ve ayrımcılığa varan kararların alınmasına sebebiyet vermektedir. Yargının konusu hukuktur, politik ortama göre kararlar verilmemelidir. 
 
- Yeniden yargılama bekleyen ve uzun yıllardır cezaevlerinde yatan mahkum sayısı ile ilgili istatiski bir veri var mı? Bu dosyalarla ilgili kurumlarla bilgi paylaşımı yapılıyor mu?
 
Maalesef bu konuyla ilgili mevcut bir istatistiki verimiz yok. Ancak DGM'lerin haksız kararları sonucu müebbet ya da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış ve hala hapishanelerde yatan iki bine yakın PKK'li mahkumun olduğunu biliyoruz. Bu konuyla ilgili resmi kurumların maalesef tarafımıza verdiği istatistiki bir veri yok. Çeşitli cezaevlerinden, Hizbullah dosyalarında şu ana kadar yüzü aşkın kişinin tahliye edildiğini somut olarak biliyoruz. Ancak çeşitli kaynaklardan tarafımıza gelen bilgilere göre bu sayının 500'e yakın olduğudur. Sadece Abdullah Altun davasının görüldüğü Diyarbakır 6.Ağır Ceza Mahkemesi'nde alınan kararlarda yüzden fazla Hizbullah hükümlüsünün infazının durdurulduğu kamuoyuna yansımıştır.

- Mevcut durumda tahliye olan mahkumların durumu, içeride yargı kurumlarından karar bekleyen mahkumlar için emsal olarak kabul edilemez mi? Bunun önünde herhangi bir hukuki engel var mı?
 
AYM, yaptığımız başvuruya olumlu yanıt vermiş olsaydı, Abdullah Altun davasında olduğu gibi DGM'lerde yargılanan tüm PKK'li ve diğer tutsaklar için de aynı karar alınacaktı. Aslında hukuki olarak bakıldığında, Hizbullah dosyaları kararlarının net bir şekilde PKK'li ve diğer mahkumlar için de uygulanmasının önünde hiçbir engel yoktur. Salıverilen Hizbullah davası hükümlülerinin yüzde 80'ine yakını temyiz yoluna gitmemiş ve AİHM tarafından bir ihlal tespiti yapılmamıştır. Ancak bu salıverilenlerin dosyalarında, AİHM kararlarına atıfta bulunularak kararlar verilmiştir. PKK'li tutsakların büyük çoğunluğunun da durumu bu şekildedir ve daha önce bu gibi hukuki süreçleri geliştirmemiştir. Hizbullah dosyalarında infaz durdurma kararları veriliyorsa, DGM mağduru PKK'li mahkumlar ve diğer mahkumlar için de uygulanmalıdır. Şimdiye kadar tahliye edilen 6 PKK'li tutsağın da AYM ve AİHM tarafından ihlal kararları verildiğinden dolayı infaz durdurma kararları alındığı görülecektir. Konuyla alakalı olarak yaptığımız tüm itirazlar, keyfi bir şekilde reddediliyor. Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi'ne yaptığımız itirazlarda, infaz durdurma kararının 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin takdirinde olduğu belirtilmişti. Ancak aynı mahkemenin itirazen yaptığı incelemelerde Hizbullah davalarında, kendilerine gelen dosyalarda infaz durdurma kararları verdiğini gördük. Bunlar da gözönünde bulundurulduğunda,  aynı durumda olan iki kişiye yapılan ayrımcılık ve eşitlik  ilkesine aykırılık barizdir. DGM'lerin hukuki olmayan bir organizasyon olduğu kabul ediliyorsa, bunların verdiği tüm kararların eşit ve adilane bir şekilde ele alınması gerektiğini düşünüyoruz.

Öne Çıkanlar