DİSK, KESK, TMMOB, TTB: Demokrasiye, seçme ve seçilme hakkına darbe

DİSK, KESK, TMMOB, TTB: Demokrasiye, seçme ve seçilme hakkına darbe
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB yaptıkları açıklamalarla Diyarbakır, Van ve Mardin belediyelerine kayyım atanmasına yaptıkları açıklamalarla 'Demokrasi ve seçilmişlere darbe' tepkisi verdi.

İçişleri Bakanlığının kararıyla Diyarbakır, Van ve Mardin belediye eşgenel başkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyım atanmasını, senika konfederasyonları ve meslek odaları yaptıkları açıklamalarla protesto etti.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Eemekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türkiye Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipler Birliği (TTB) resmi internet sitelerinden yayınladıkları açıklamalarla kayyım atamalarını 'Darbe' olarak nitelendirirken, halkın seçme ve seçilme hakkının bir kez daha yok sayıldığına dikkat çekildi.

Diyarbakır, Van ve Mardin belediye eşgenel başkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyım atanmasına DİSK Yönetim Kurulu adına açıklama Genel Başkan Arzu Çerkezoğlu’ndan geldi. "Halkın seçme ve seçilme hakkı bir kez daha yok sayıldı, bir kez daha 'seçimle gelen seçimle gitmedi' dedilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:

 DİSK: DEMOKRASİYE, ADALETE, SEÇME VE SEÇİLME HAKKINA YÖNELİK DARBE KABUL EDİLEMEZ!

"Dört ay önce halkın sandığa giderek seçtiği Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediyelerine kayyum atanması, demokrasiye, adalete, seçme ve seçilme hakkına yönelik yeni bir darbe olarak tarihe geçti. Yoksul, emekçi halkın kaynaklarını belediye binalarında kendilerine küçük saraylar inşa etmek için harcayanlar 31 Mart 2019’da halkın oylarıyla sandığa gömülmüş, ancak 19 Ağustos 2019’da İçişleri Bakanlığı atamasıyla yeniden yönetime getirilmiştir.

Dört ay önce aday olmalarında hukuki bir engel bulunmayan ve halkın ezici bir çoğunlukla seçtiği belediye başkanlarının, herhangi bir yargı kararına dahi dayanmadan bir gecede görevden alınabildiği bir ülkede, hiçbir hakkımızın güvence altında olmadığı ortadadır.

OHAL döneminde de yüze yakın belediyeye kayyum atanmış, bu belediyelerde çalışan DİSK/Genel-İş üyesi 3 bine yakın işçi arkadaşımız haksız-hukuksuz bir biçimde işlerinden edilmişlerdi. Halkın iradesine karşı atanan kayyumlar, işçilerin iradesi üzerine de baskı kurmayı, üyelerimizi yandaş sendikalara geçirmeyi görev bilmişlerdi. Haksız hukuksuz biçimde işten atılan arkadaşlarımızın mağduriyetleri giderilmezken yeni mağduriyetler yaratılması, halkın seçme ve seçilme hakkına, işçilerin işine ekmeğine el uzatılması kabul edilemez.

31 Mart 2019 yerel seçimlerinden itibaren, seçme ve seçilme hakkına yönelik ardı ardına gelen müdahalelerin hiç kimseye bir faydası olmayacaktır. Seçimle gelenler, seçimle gitmelidir. Halkın seçme ve seçilme hakkını ortadan kaldıracak girişimlere karşı, ülkemizi, geleceğimizi, demokrasiyi, adaleti ve toplumsal barışı savunmak hepimizin görevidir.

KESK: 'DEMOKRASİNİN SON KIRINTILARINA BİR DARBE DAHA İNDİRİLDİ!'

Kamu Eemekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), seçilmiş belediye başkanlarına yönelik kayyım uygulamasına ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, siyasi iktidarı 'Tek Adam Rejimi' olarak tanımlarken, demokrasinin temel kurum ve ilkelerinin  bir bir ortadan kaldırıldığını, demokratik değerlere yönelik adeta bir inançsızlaştırma operasyonu yürütülmeye başlandığını ifade etti.

Halkın seçtiği temsilcilerin mahkeme kararı olmaksızın görevden uzaklaştırılıp yerlerine atanmış kişilerin konulmasını, 'Halk iradesinin açıkça hiçe sayılması' olarak nitelendiren KESK, yazılı açıklamasında "Benzer bir tehdidin İstanbul seçimleri sürecinde de yapıldığını göz önüne aldığımızda kayyum politikasının genişleyerek devam edeceğini düşünmekteyiz" dedildi:

"Son birkaç yıldır Meclise, adalete, yargıya, basına, sendikalara ve daha birçok kuruma karşı vatandaşların inancını yitirmesi için sistematik bir yönelim yaşanıyor. Devlet/AKP yıllardır planlı ve örgütlü olarak kurumları güdümüne sokacak politikalar hayata geçirdi. Güdümüne giren kurumlar ise asıl misyonlarını, var oluş gerekçelerini bir yana bırakarak AKP’nin şubeleri gibi çalıştı, çalışıyor. Birçok kuruma inanç ve güven yitimi uygulanan bu politika nedeniyledir.

Geldiğimiz aşamada uygulanan tekçi ve faşizan politikaların sonucu olarak halkın ezici çoğunluğunun Meclise, yargıya, adalete, basına inancı ve güveni oldukça zayıflamıştır. Buna paralel olarak güdüme girmeyen, yandaş olmayan, muhalif kurumlar ise demokrasinin asgari kuralları dahi rafa kaldırılarak etkisizleştirilmeye, bastırılmaya ve kriminalize edilmeye çalışılıyor. En son TÜRK-İŞ başkanı örneğinde olduğu gibi muhalif ses ve eleştirilere anında "hain, terörist" damgası yapıştırılıyor.

Şimdi de seçimleri anlamsızlaştırmak, ortadan kaldırmak ve böylece umutsuzluğu hâkim hale getirerek tek adam rejimine teslim olmamızı hedefliyorlar.

'KAYYUM POLİTİKALARININ GENİŞLEYEREK DEVAM EDECEĞİNİ DÜŞÜNMEKTEYİZ'

19 Ağustos’ta, Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediye Eş başkanlarının görevden alınarak yerlerine valilerin kayyum olarak atanması, meclis üyelerinin tümünün gözaltına alınması tam da bu amaçla yapılmaktadır. Seçilmeleri üzerinden henüz dört ay geçmemiş iken, daha geçmiş dönemin bilançosunu çıkartmakla uğraşırlar iken, büyük bir gürültü ve binlerce polisin operasyonuyla görevden alınmalarının hukuki bir dayanağının olmadığı görülüyor. Öne sürülen gerekçelerin hiçbiri inandırıcı olmadığı gibi seçimlerden önce "gerekirse yine kayyum atayacağız" denildiğini de unutmuş değiliz. Benzer bir tehdidin İstanbul seçimleri sürecinde de yapıldığını göz önüne aldığımızda kayyum politikasının genişleyerek devam edeceğini düşünmekteyiz.

Halkın seçtiği temsilcilerin mahkeme kararı olmaksızın görevden uzaklaştırılıp yerlerine atanmış kişilerin konulması halk iradesinin açıkça hiçe sayılmasıdır. Üç büyükşehir belediye başkanının da %50’lerin çok üzerinde oy aldığı düşünüldüğünde vahim bir siyasal darbe ile karşı karşıya olduğumuz görülmektedir.

Biliyoruz ki, kayyum politikası ülkede demokrasiden, barıştan, emekten yana olan herkese verilmiş bir gözdağıdır. Kimsenin kendini halkın iradesi ve yargının yerine koyma hakkı yoktur. Bu durum rejimin temel bir özelliği haline gelse de demokrasiye yapılan darbeleri kabul etmedik, etmeyeceğiz. Alışmadık, alışmayacağız, alıştıramayacaklar!

Bu hukuksuz, bu antidemokratik zihniyete karşı, tüm kutuplaştırma ve düşmanlaştırma çabalarını aşarak, demokratik bir ülkeyi inşa etme mücadelemizi demokrasiden yana olan tüm kesimlerle yan yana gelerek sürdürmeye devam edeceğiz."

TTB: DEMOKRASİ VE SEÇİLMİŞLERE SAYGI ÜLKEDE 'SAĞLIK' GÖSTERGESİDİR

Türk Tabipleri Birliği, yaptığı yazılı açıklamada Diyarbakır, Van ve Mardin belediye eşgenel başkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyım atanmasına , "Milyonlarca insanın oylarını - kararlarını yok sayan Kayyum ataması demokrasiyi öldürür" ifadeleriyle tepki gösterdi.

Türk Tabipleri Birliği tarafından yapılan yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"Türk Tabipleri Birliği, üyesi olan tüm hekimlerin doğrudan oy kullanabildiği seçimlerle oda yönetimlerini ve Merkez Konsey’ini belirlediği bir örgüttür. Seçimler iki yıl arayla yapılmakta, seçimsiz yıllarda ara genel kurullarda üyelerin eleştiri ve önerileri alınmaktadır. Türk Tabipleri Birliği kanunu doğrultusunda gerekirse üyelerin talepleri üzerine olağanüstü genel kurullar yapılarak yönetimler üyelerin oylarıyla değiştirilebilmektedir.

Hekimlerin meslek birliğinde var olan bu demokratik işleyişin ülkemizdeki belediye başkanlığı seçim süreçlerinde uygulanmaması düşünülemez. Demokraside öncelik halkın oyları ile seçilmiş kişi ve organlara saygı göstermektir. Aralarında üyemiz olan hekimlerin de bulunduğu belediye başkanlarının antidemokratik ve hukuka uymayan bir şekilde görevlerinden alınmaları halkın benliğinde ve yüreğinde yeni yaraların açılmasına neden olacaktır.  Kayyum atamak "sizin seçtiklerinizi beğenmiyorum, benim atadığıma mecbursunuz" anlayışıdır. Oysa seçme ve seçilme hakkına saygı, halkın kendi yöneticilerini seçme hakkına saygı demokrasi için vazgeçilmezdir.

'HİÇ KİMSENİN İNSANLARIN DEMOKRATİK İRADESİNE İPOTEK KOYMA HAKKI YOKTUR'

Demokrasi gemisi hamasetle değil demokratik kurallar ve işleyişle yürür. Hiç kimsenin ülkemizdeki asgari demokrasi işleyişini yok etmeye, insanların demokratik iradesine ipotek koymaya hakkı yoktur. Daha dört ay önce Diyarbakır, Van ve Mardin’de yaşayan milyonlarca insanın oyları ile işbaşına gelen Belediye Başkanlarının, atanmış bir İçişleri Bakanı tarafından görevden alınarak yerlerine, "partili cumhurbaşkanlığı sisteminin partili valilerinin" kayyum olarak atanması demokrasi cinayetidir. Ekonomik krizle boğuşan ülkemizin acil ihtiyacı, makam odalarına "banyo" yaptırmayı marifet sanan kayyum uygulaması değildir.

Hangi ilin yurttaşlarına karşı uygulandığından bağımsız olarak kayyum yönetimi herkes tarafından reddedilmeli, demokrasiye ve demokratik işleyişe sahip çıkılmalıdır!

Bugün Diyarbakır, Van ve Mardin’e kayyum atanmasına sessiz kalınması ve olağan kabul edilmesi; yarın İstanbul başta olmak üzere bütün belediyelere kayyum atanabilmesine de onay vermek, TTB ve tüm meslek odalarına iktidar müdahalesini kabullenmek, emekten yana sendikaları kapatma girişimlerini desteklemek anlamına gelir. Demokrasiye saygı göstermenin kriteri, hangi şehre ve hangi şehrin yurttaşlarının seçim iradesine karşı yapıldığına göre değişim gösteremez!

Seçime saygı yoksa demokrasi de yok demektir. Ülkeyi yönetenleri demokratik olmayan  bu uygulamadan vazgeçmeye ve halk iradesine saygı göstermeye çağırıyoruz."

(HABER MERKEZİ)

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar