'Erdoğan'ın devlet töreni ile karşılanması siyasi hata'

'Erdoğan'ın devlet töreni ile karşılanması siyasi hata'
Türkiye uzmanı Prof. Steinbach, Erdoğan'a Almanya tarihinde eşsiz bir polis gücünün eşlik edeceğini belirterek, 'Bu ziyaretçinin kalitesi ile ilgili her şeyi gösteriyor' dedi.

Süheyla KAPLAN


ARTI GERÇEK- Almanya’nın önde gelen Türkiye ve Ortadoğu uzmanı Prof. Dr. Udo Steinbach, Erdoğan’ın devlet töreni ile karşılanmasının siyasi bir hata olduğunu söyledi. İki ülkenin birbirine karşı iki yüzlü davrandığını belirten Steinbach, "Bu ziyaret Alman hükümetinin insan haklarına bağlılık prensibi ile çelişmektedir" dedi.  

Steinbach, Erdoğan’ın 28-29 Eylül tarihlerinde Almanya’ya gerçekleştireceği ziyaret öncesi Artı Gerçek’in sorularını yanıtladı.

- Erdoğan, Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier tarafından ‘devlet töreni’ ile karşılanacak. Berlin'de Erdoğan gibi otokrat birine kırmızı halı açmak doğru mu?

Erdoğan’ı devlet ziyareti ile karşılamak siyasi bir hatadır. Alman hükümeti bununla insan hakları, adalet ve Türkiye’de demokratik düzenin gelmesini savunanlar ve özgürlüklerini riske atanların hayatlarını tehlikeye atmaktadır. Bu ziyaret aynı zamanda Alman hükümetinin insan haklarına bağlılık prensibi ile de çelişmektedir. Erdoğan’ın Almanya’ya gelmesi burada yaşayan Türkiyeli vatandaşlar arasındaki uçurumun daha da derinleşmesine yol açacak. Erdoğan’ın ziyaretine Almanya tarihinde oldukça eşsiz bir polis gücü eşlik edecek. Bu da aslında ziyaretçinin kalitesi ile ilgili herşeyi gösteriyor.

Elbette Türkiye’nin reel politikasını saklayamazsınız. Almanya’da, Türk devletinin cumhurbaşkanının ağırlanması kabul edilebilinir ve anlaşılır bir şey. Ancak devlet ziyaretinin özel bir anlamı vardır. İki hükümetin ortak siyasi değerler temelinde hareket ettiğine işaret eder. Ancak federal hükümet, Erdoğan yönetimindeki rejime çok uzak.

"HER İKİ TARAF DA BİRBİRİNE KARŞI İKİ YÜZLÜ DAVRANIYOR"

- Türkiye ile Almanya ilişkileri insan hakları savunucularının, gazetecilerin tutuklanması ve Erdoğan hükümetinin Almanya’ya ‘Nazi’ benzetmesi yapması sonucu kriz noktasına ulaşmıştı. İki ülke arasındaki ilişki normale döndü mü?


Devlet ziyaretinin kalitesi buna işaret ediyor. Realitede ilişkiler normalden çok daha uzakta. Her iki taraf da birbirine karşı samimiyetsiz davranıyor. Almanya, Türkiye’de tutuklu Alman vatandaşlarının serbest bırakılmasını isteyecek, mülteci anlaşmasının tehlike altına alınmamasını talep edecek. Türkiye tarafı ise boğazına kadar ekonomik kriz ile debelenmektedir. Sözde normalleşmeden bahsediliyor ancak bu gerçeği kesinlikle yansıtmıyor, her iki taraf da birbirine karşı iki yüzlü davranıyor. Üstelik Alman politikası sadece Türkiye’deki Alman vatandaşı mahkumlar ile angaje olmaktadır, tüm siyasi tutuklular ile değil. Oysa insan hakları ve sivil haklar birbirinden ayrı tutulamaz ve evrenseldir.

- Almanya, Türkiye’nin ekonomisini istikrara kavuşturmasına yardım etmeli mi?  Federal Hükümet, Ankara'ya hangi koşulları sunmalıdır?

Evet yapmalı. Ancak Türk hükümetine birçok yetkili ve uzman tarafından verilen ekonomi politikası tavsiyelerini dinlemesi gerektiği şartı konulmalıdır. Türkiye’deki dramatik ekonomik kriz kimsenin işine gelmez. Bazı kesimler ekonomik kriz ile ‘Erdoğan sisteminin’ zayıflatabileceğini düşünüyor ancak ekonomik kriz Türkiye’deki herkesi olumsuz etkilemektedir. Erdoğan’a karşı gelirken bunu vatandaşların sırtından yapamazsınız. Türk hükümetinin ekonomik yönden tek başına kalması bir felakete yol açabilir. Oysa Türkiye’deki sivil toplumu güçlendirmek ve muhalefeti harekete geçirmek için de ekonominin istikrara kavuşması gerekiyor. Eğer bir vatandaş, ekonomik kriz altında günlük ekmek parası kazanmak için mücadele ediyorsa o birey keyfi ve baskı rejime karşı mücadele eden, direnen güçlü biri olamaz. Bertolt Brecht'in dediği gibi ‘önce ekmek sonra ahlak gelir’ sözü güçlü bir sivil direniş için iyi bir zemin değil.

- Ekonomik kriz gözönüne alındığında Erdoğan hükümetinin önümüzdeki süreçte istikrarı yakalayabileceğine inanıyor musunuz?

Erdoğan, 2019 sonbaharında gerçekleştirilmesi gereken seçimi 2018 Haziran’ına çekmekle akıllı bir hamle yaptı. Ekonomik krizın kendisini olumsuz etkileyeceğini önceden gördü. Seçimleri kazandıktan sonra bütün kozları eline aldı. Bu konuda komplo teorilerini yaygınlaştırdı ve ekonomik krizin Amerika ya da dolardan kaynaklandığını öne sürdü. Erdoğan uzun yıllardan beri Türkiye’de krizin nedenini başkalarının üzerine atma konusunda usta. Halk da ona inanıyor ve bu tutumunu devam ettiriyor. Bir sonraki genel seçimlere kadar halkın desteği Erdoğan hükümetini taşır. Öte yandan Erdoğan sivil bir politikacı olarak davranmamaktadır. Bu yanını yani sivil bir iktidardan yana olmadığını Gezi olaylarında kanıtladı. Yeni havalimanının yapımına karşı direnen işçileri ve muhalefeti bastırmaya çalışması Erdoğan’ın baskıcı politikalarını devam ettirme yönündeki kararlılığını gösteriyor. 

'2013'TEN BU YANA DERİN BİR KIRILMA YAŞANDI'

- Türkiye’nin NATO’dan uzaklaşması ya da ittifaktan ayrılmasını bir tehlike olarak görüyor musunuz? NATO içinde kendi eylem alanını genişletmek amacıyla Rusya ile taktiksel olarak yakınlaşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?


Türkiye ile Almanya krizinin en yüksek zirvesine çıktığı anda bile Erdoğan mülteci anlaşmasını koz olarak kullandı. Erdoğan’ın bu anlamda pragmatik biri olduğunu günün birinde herkes anlayacak. Türkiye’nin NATO’dan çekilmesi ekonomik verimlilik açısından mümkün görünmüyor. Ankara için NATO gibi bir güvenlik kalkanı, alternatifi yok. Erdoğan, Putin ile ilişkilerde daha zayıf bir rol oynadığını ve Rusya ile ilişkilerin istikrarsız bir zeminde olduğunu da kabul etmek zorunda. NATO'dan ayrılmak, yalnızca Rusya ile değil, aynı zamanda Ortadoğu'daki sayısız çatışma ve belirsizlik bağlamında da Türkiye'yi yalnız bırakır.

- 1990'larda Öcalan ile buluştuğunuz için Türkiye'ye gitmeniz yasaklanmıştı. Bugün nasıl görünüyor? Türkiye'ye seyahat edebiliyor musunuz? 

Hayır, artık Türkiye'ye gitmiyorum. Türk yönetimi artık anayasal ve hukuki hareket etmiyor, aksine keyfi. Hükümeti eleştirmek bile bir tutuklama için yeterli. Geçmişte olduğu gibi, şimdi de PKK- ‘ terörist’, ya da FETÖ kategorisine yerleştirildim. Bana yönelik bu suçlamalar, iddialar tutuklanmam için bir gerekçe. 

Bu konudaki deneyimler federal hükümetin Türkiye'deki Alman vatandaşlarını yeteri kadar koruyamadığını gösteriyor. Alman vatandaşları hapishanede iken Erdoğan'ın ziyareti kabul ediliyor. Bu durum da Alman hükümetinin kararlı olmadığını gösteriyor. Mayıs ayında İstanbul üzerinden Bağdat'a gitme durumum vardı. Ancak bunu yapmadım. Doğrudan Frankfurt üzerinden Irak'a gitmeyi tercih ettim. Sürecin bu duruma gelmesi elbette beni derinden etkilemektedir. 2012 yılında Federal Siyasi Eğitim Merkezi için Türkiye raporunu yayınladım. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Türkiye'nin siyasi ve kültürel gelişimine olan hayranlığımı ifade etmiştim. 2013'ten bu yana bu gelişmede derin bir kırılma yaşandı.

Öne Çıkanlar