Evleri yıkılan Şırnaklılar devlete borçlu çıkarıldı

Evleri yıkılan Şırnaklılar devlete borçlu çıkarıldı
Şırnak eski Milletvekilli Avukat Aycan İrmez: Devlet yıkılan evlerin metrekaresini halktan 630 TL’ye aldı. Yaptıkları evleri ise bin 100 TL'den halka geri veriyorlar.

Jînda ZEKİOĞLU


1992 yılında yaşanan katliamlar Şırnak’ın gelecek yıllarını da şekillendirdi. Toplum diken üstünde bir yaşam sürerken, tepkiliydi ve özgür bir geleceğin hayalini kurdu, bunun için mücadele etti. Onlarca insan cezaevine girdi, birçok kişi göçe zorlandı, belediye başkanları tutuklandı, milletvekilleri yetkisizleştirilmek istendi. Çözüm sürecinde dahi, her tepe başına dikilen kalekollar ile dağın eteğine yapılan termik santrallerle, iş olanakları kısıtlanarak itaate zorlandı. 2015 yılında yeniden başlayan çatışmalı süreç, kentin yüzde 70’ini yok etti. Binlerce insan evsiz kaldı. Tekrar ve tekrar göç etti. 

Her şeye rağmen Şırnaklıların direniş duygusu hakim geldi. Neredeyse nüfusun tamamı yeniden kente döndü. Fakat ortada bir şehir kalmamıştı. Dağın başında koca bir moloz yığınıydı Şırnak. Bu süreçte biraz da yalnız kaldı aslında. 

Halk şimdi ‘Yeni Şırnak Düzeni’ adı altında yapılmak istenenlere itiraz ediyor. Kendilerine dayatılan, betonarme, çok katlı TOKİ konutlarında yaşamaya itiraz ediyor. Devletin bu yolla halkı zapturapt altına almaya çalıştığını düşünüyor. Kendi seçtiği yerel yönetim ile kentini kendisi yönetmek istiyor. 

Çatışmalı süreçte Şırnak milletvekilliği yapan Avukat Aycan İrmez, şimdilerde devlete borçlu çıkarılan Şırnaklıların hukuki yollarla bu duruma itirazlarıyla uğraşıyor. Anlayacağınız Şırnak’ta baskı da buna karşılık mücadele ve direniş de hiç bitmiyor. 

- Başta Sur, Şırnak ve Nusaybin olmak üzere, birçok Kürt şehrinde 2015'te başlayıp 2016'nın ortalarına dek süren yoğun bombardıman altındaki savaş ardında koca bir enkaz bırakmıştı. Yıkım süreçleri doğal olarak peşi sıra göçü de yanında getirdi ve bu şehirler boşaltıldı. Şehirlerini terk eden o insanlar giderken bir daha dönmeyi düşünüyor muydu sizce? Döndüklerinde nasıl buldular bıraktıkları kenti?

Geri dönme isteği olmasına rağmen sistem, tedbir olarak şehrin %70’ni bilinçli bir şekilde yıkarak ve sokağa çıkma yasağını 244 gün (kısmi olarak) devam ettirerek, halkın dönmesini engellemek istemiştir. Buna rağmen halkın çoğunluğu geri döndü. Zor şartlarda birden fazla aile aynı daire içinde yaşamak zorunda bırakıldı. Fakat yasakların bilinçli bir şekilde uzatılması, başka şehirlere göç edenleri bulunduğu ortama alıştırma politikası yürütüldü. Çatışmaların üç ay sürdüğü merkezde, yasağın bir yıla yakın sürmesi, halkı bulunduğu ortama entegre olmak zorunda bıraktı.  Devlet, uzun süre halkı bekletip memlekete dönme isteklerini kırmaya yönelik politikalar yürüttü. Göç eden birçok aile, göç ettikleri yerde iş buldu, kaldı. Ya da şehrin yok olduğunu gören aileler artık memlekete dönmeme kararı aldı. Her iki grup da kaldıkları yerlerde psikolojik sorunlarla mücadele içinde. 

Aslında Şırnak parçalanmak istendi. Kısmen başarılı da olundu. Yasakların kısmi olarak kalkmasının ardından korku gündemi baş gösterdi. ‘Artık Şırnak’ta yaşanmaz’ cümleleri duymaya başladık. İnsanlara, memleketlerinde yaşayamayacakları havası verildi. Birçok aile Şırnak’a geri dönmeyi sağlıklı bulmuyor. Hem kötü günlerini hatırlıyorlar. Yaşadıkları travmaları hatırlıyorlar. Hem de döndüklerinde karşılarında, yepyeni yabancı bir şehir var. Hala sokaklarını karıştırabiliyorum. Bazen neredeyim diyorum? Bu herkes için geçerli. Toplum neyle karşılaştığını kestiremedi. Şırnaklı hemen herkes, özellikle 2015 çatışmalarından bu yana birçok kaygı içinde yaşıyor.

‘EVLERİNİZİ YIKTIK AMA BUNDAN KÖTÜSÜ VAR’ DİYORLAR

- Gittikleri şehirlerde de yine gündemleri Şırnak'tı. Üstelik Meclisin Şırnak yerine Cizre'yi il yapma, bu evi barkı yerle bir olan halkı ayaklandırdı. Olmayan bir şehrin, üstelik de devlet eliyle yıkılan ve onlarca insanın yaşamını altında bırakan bu şehirlerin il/ilçe olup olmaması mücadelesinin temel sebebi neydi sizce? Ne gibi bir anlamı vardı bunun? Daha doğrusu şöyle sorayım, bu muydu önemli olan? Zulmeden devletin ili olmak mıydı asıl dert?

Evet dediğiniz gibi gittikleri şehirler de gündemleri doğup büyüdüğü memleketi olmuştur. Alfred Adler’in insanı tanıma sanatında dediği gibi "Karakter toplumsal bir kavramdır. Bir karakter özelliğinden söz edebilmek için, insanın çevre ile ilişkisinin göz önünde tutulması gerekir." 

Botan halkını, kendi toplumu ve coğrafyasına uzun bir süre uzak bırakılarak, aslında kendi özüne ve kültürüne mahrum bırakmak istendi. Şırnaklılar tarih boyunca, her zaman onurlu ve kendi kültürlerini radikal bir şekilde yaşamıştır. Aslında bu karakteri ve yapıyı bozma amaçlı bir politika yürütülmek istendi. Fakat halk bütün olanlara rağmen göç edilen yerlerde kendi duruşunu gösterdi. Bunun sonucunda da toplum kısmi yasak sürecindeyken yapılan referandumda hiç kimsenin olmamasına rağmen tepkisini sandıkta ortaya koymuştur. Evet her şeye rağmen, Halk yatıp-kalktığı yurdunu düşünüyor. Tam da bu esnada bunu fark eden iktidar, toplumu farklı yönlendirmek için politikasını il veya ilçeler bazında gündemi değiştirip oluşan tahribatı farklı yönlere çekme çabasına girdi. Toplumun vereceği tepkiyi indirgeme arayışlarına girdi. Bunun sonuncunda halka "Evlerinizi yıktık, fakat bundan kötüsü var" demeye çalışıldı. Ama halk için asıl olan ev veya il mevzusu değildi. Herkesin genel kanısı kendi memleketinde huzurlu bir yaşamdı. Bunun sonucunda toplumun sağlıklı düşünme algısıyla da oynandı. Bütün bu çaba memleket sevdasıydı ama sorunu il mevzusuna indirgemeye çalışıldı. Oysa mesele sadece ve sadece özgürce yaşamaktı. İl mevzusu tamamen bir politikaydı. Tüm bu olumsuzluklara rağmen değişen bir şey olmadı, Şırnaklılar geri döndü. Ve toprağında yaşama kararı aldı. Bu iradeye saygı duymak gerekir.

- Birçok şehir gibi Şırnak’a da kayyım atandı. Şırnak’ta çatışma sonrasında ise, Erdoğan'ın bir ziyareti gerçekleşti ve Erdoğan çeşitli sözler verdi. "Terörden temizlenmiş bir Şırnak"tan bahsetti. "Yeniden inşa edilecek bir Şırnak"ın sözünü verdi. Tarihinde onlarca kez bunu yaşayan halkın o süreçte öncelikleri neydi? Yalnız bırakıldığını, dayanışma kurulmadığını düşünmeleri normal değil mi? 

Belediyelere atanan kayyımların ilk işi insanları işten çıkarmak oldu. Savaştan çıkan bir toplum acıların en ağırını yaşamıştı. Yüzlerce genci yaşamını yitirmişti. O ruh hala yaşıyor ve ağır bir hüzün bıraktı bu topraklarda. Ondan dolayı kayyım halkın gündeminde bile değildi. Bunun cevabını vermeleri gerektiğinin bilincindeydi. Aç bırakıldı, cenazeleri yerlerde sürüklendi, günlerce kadınların cenazeleri sokaklarda bırakıldı. Bu esnada, kayyımın Şırnak’ı nasıl yönettiği ile ilgilenemezdi halk. Daha acı dolu, yas dolu bir süreç yaşıyordu. Tüm bunları yaşayan bir toplum kaos ve travmatik bir süreç içindeyken Erdoğan Şırnak’a geldi. Bütün politikaları toplumu her yönüyle bastırmaya, sindirmeye yönelikti. Doğal olarak toplumun ne yapacağını aslında kestiremiyordu. Yönetimsiz bırakarak sadece kendisine mahkum etme girişiminde bulundu. Evet Şırnaklılar kendisini çok yalnız hisseti çünkü kurumlardan tutun halkın iradesine kadar el konuldu. OHAL sürecinden dolayı her şeyi elinden alınan bir toplum oldu.

"DEVLET ŞIRNAK’TA KENDİ PROTOTİPİNİ YARATMAYI ARZULUYOR"

-  Ardından, inşaat süreci başladı. Yaklaşık 6-7 ay gibi bir sürede, Şırnak adeta tanınamayacak kadar değişti. 200'e yakın konut. 6500 daire yapıldı. Bu yeni Şırnak fotoğrafı ne anlatıyor? Ne hissettiriyor siz Şırnaklılara?

Yeni Şırnak, özünden ve kültüründen uzaklaşma, halkın kaynaşma ve yakınlık derecesini aza indirme çalışmasının fotoğrafıdır. Halkın eskiden kolektif ve kominal yaşamını ortadan kaldırıp, yeni bir ruh ve kültür oturtulmak istenmektedir. Toplumu tamamen bireyselleştirip, değerlerinden uzaklaştırmak istenmiştir. Örneğin Şırnak, İran bölgesinde bulunan Hawreman yapısına benzer bir yerleşim yeriydi. Hem doğaya hem de toplumu değiştirmeye yönelik olası bir tehlikeye karşı koruma yapısına sahipti. Halk kendi mahalle ve bölgesinde her türlü etkinlik ve ortaklaşma kültürüne sahipti. Tam da bu yapıyı bozma amaçlı betonarme, çok katlı binalar dikip insanları görsellikle ikna ve asıl kimliğinden uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır. Tam da bu noktada, halk barınma ihtiyacı üzerinden kültürü ve yasıyla terbiye edilmeye çalışılıyor. Şu an Şırnaklıların yaşadığı hüznün temel sebebi budur.

- 1900'lerin başından 1990'a kadar yani yaklaşık 90 sene hemen hemen aynı kalan bir kültürel mimari, bahçeli evleri, meydandaki çeşmesi, hayvanları ve bağları ile tarım ve hayvancılık yapan bir Şırnak vardı. Önce sınır ticareti yapılması engellendi. Bir dağ köyünden hallice olan Şırnak, 90'larda askeri olarak kontrol altına alınmak için bir Tugay kurularak il yapıldı. 92'de ilk kez yoğun bir şehir bombalanması yaşayan Şırnak, göç ve tekrar geri göçle birlikte mimarisini ve kent yapılanmasını daha betonarme bir biçime sokmak zorunda bırakıldı. Bu süreç artık durmadı ve bugünlere gelindi. Savaşın içinde yaşayan halktan kent bilinci, kültürel mimari miras gibi kaygılar beklenebilir miydi? Önüne geçilemedi. Ama bu büyük de bir yozlaşmayı ve tam da iktidarın istediği gibi yatay yerleşimden dikeye geçiş ile daha kolay baskılanmayı getirmedi mi sizce de? 

Yukarda değindiğimiz gibi, kültürel ve sosyolojik yapısına radikal bir şekilde bağımlı bu toplum 90’larda bir katliamdan geçirildi. Aynı şekilde göçe maruz bırakıldı. Yine faili meçhullerden tutun her türlü işkence ve baskıya maruz bırakıldı. Sistem en sert haliyle bu toplumu bastırmaya çalıştı. Aradan 24 yıl geçmesine rağmen toplumun aynı yapıya ve bağlılığa sahip olduğunu fark eden iktidar, bu sefer farklı bir şekilde toplumu bastırmaya çalışmıştır. 
90’larda şehri talan eden bir yapı şimdide tümden yerleşim yerini yok etti. Bu politikayla yüzyıllardır bir geleneğe sahip olan toplum yapısı bozulmaya çalışıldı. Toplumun geleneği kendi kültürü ve özünü yaşamaktı. Hiçbir şekilde bu yapıyı bozamayan sistem yerleşim yerini yok edip kendi prototipini yaratmaya çalıştı.

"ŞIRNAKLILAR DEVLETE BORÇLU ÇIKARILDI"

- Ne dayatılıyor şuanda Şırnak’ta?

Yapılan sözde modern bloklarda, steril, mesafeli bir yaşam dayatılıyor. Çünkü kontrolü çok daha kolay. Tek tip ev, tek tip insan yaratılmaya çalışılıyor. Bütün kurumlarıyla birlikte halka kendini dayatan bir zihniyet var. 90’lardan bu yana halkı yasaklarla kendi kültüründen uzaklaştırmaya çalışan yapı, şimdide bunu betonlarla yapmak istedi.

- Toplum yapısını ve karakterini de değiştirdiğini düşünüyor musunuz?

Bunca yılda değişmeyen tek bir şey var. O da halkın politik duruşu. Şehrin çoğunluğu HDP’yi destekliyor. Yasaklardan sonra iki seçimi zor şartlarda atlatan bu halk her şeye rağmen iradesini göstermiştir. Halkın evini ve malını yok eden ve bu yıkımı meşrulaştıran bir zihniyet, tüm bunları yatırımmış gibi halka sunmakta. Üstelik de bunu seçim malzemesi yapmakta. Yeni Şırnak düzeninde yerelde ve alt yapıda büyük sıkıntıların olacağı görünmektedir. Yapılan TOKİ konutları, alt yapının yetersizliğini gözler önüne seriyor. Mevcut kayyımlar belediyeleri borca batırmış halde. Yeni seçilecek olan yerel yönetim ekibi bütün olumsuz durumların üstesinden gelme gayretinde olmalıdır. Bunun bilincinde olup daha teknik yönetimlerle sorumluluk almaya çalışmalıdır. Gördüğümüz kadarıyla bunun farkında olan bir yönetime sahibiz. Halkın da bu alt yapı sorunundan haberdar olması ve belediye ile dayanışma içinde olması gerektiğini düşünüyorum. 

- Mevcut kentsel dönüşüm projesinin bir çok sıkıntısı olduğunu söylüyorsunuz. Nedir bunlar? Halka nasıl yansıyacak?

Kentsel dönüşümde, ilk proje ve sözleşmede yapısında sıkıntılar vardı. Proje tamamıyla değişirken halkın o süreçte neye imza attığının da farkında olmadığını gördük. Çünkü barınma ihtiyacı var. Üstelik acil! 

Birçok kişinin de ‘Sözleşmeye imza atmazsanız bu da gider elinizden’ biçiminde bir tür tehditkâr söylemle imzaya zorlandığını duyduk. Halka imzalattırılan sözleşmeler, başta mülkiyet hakkı olmak üzere tümüyle hukuka aykırıydı. Çok kısıtlı bir sürede imza alınması gerekliliği dayatıldı. Halka projeyi inceleme şansı verilmedi. Kısacası oldu bittiye getirildi. Şu an halka teslim edilmek istenen evlerle halk borçlu çıkmış durumda. 

- Nasıl yani, evleri yıkılan Şırnaklılar üste para mı ödeyecek? 

Kesinlikle öyle. Bu dayatılmak isteniyor. Devlet yıkılan evlerin metrekaresini halktan 630 TL’ye aldı. Yaptıkları evleri ise 1100’den halka geri veriyor. Ortak paylaşım alanları, merdiven, asansör vs. denilerek her daireyi 50 metrekare devlete borçlandırdılar. Bu da, 70-100.000 TL gibi bir para ediyor. Yani Şırnaklıların hem evleri yıkıldı, üstelik içinde eşyalarıyla birlikte yerle bir oldu. Hem de üstüne bunca para verip, hiç sevmediği, beğenmediği bu binalarda oturması bekleniyor. 

"ŞIRNAK’TA 4. TERMİK SANTRALİ YAPACAKLAR"

- Kabul etmezlerse? 

Şırnaklılar şu an bunu imzalamıyor. Fakat AKP yönetimi, bunu seçim kampanyasına dönüştürmüş durumda. "AKP’ye oy verirsen, borcun silinir" şeklinde tekliflerde bulunuyorlar. Sanki AKP kendi cebinden yapmış bu evleri gibi açılış törenleriyle halkı ikna etmeye çabalıyor. Kabul etmezse evsiz kalmakla tehdit ediyorlar. E herkesin çoluğu, çocuğu, yaşlısı var. Sadaka mı dağıtıyorsunuz siz? Bu insanların evleri başına yıkılmış. Akrabaları hayatını kaybetmiş. Daha ne istiyor devlet, bilemiyorum. 

- Çözüm süreci döneminde de Şırnak’ın termik santral yapımı ile ilgili bir gündemi vardı. Cudi’nin Silopi eteğinde 3 tane termik santral varken, bir de Şırnak tarafına büyük bir termik santral daha yapılması planlanıyordu. Üstelik de Şırnaklı iş insanları bu ihale için devletle pek içli dışlıydı. Son durum nedir?

Tekrar gündemde. Üstelik ihaleyi Süleyman Bölünmez aldı. Yerelden başka ortakları da olduğu biliniyor. Şimdiki mevcut konut yapısının Şırnaklıların duruşunu değiştiremeyeceğini anlayan iktidar, Şırnak’ın içinden kendine yandaş bulup dağları delerek, Cudi’ye termik santral dikerek bu duruşu değiştirebileceğini sanıyor. Bu yeniden göçe zorlamaktan başka bir şey değildir. Göçe zorlayıp Batı’da yaşamaya mahkum edecek, sistemin çarklarına alarak, borçlandırarak devlete bağımlı hale getirecek. Şırnak’ta kalmak istiyorsa da devletin yarattığı ‘Yeni Şırnak Düzeni’ne uyması beklenecek. Şüphesiz tüm bu art niyetli planlara dün olduğu gibi bugün de Şırnaklılar direnecektir, gereken cevabı verecektir. Şırnaklılar, kendi şehrini kendi istediği gibi yönetme hakkını kimseye ezdirmeyecek. Buna gönülden inanıyorum. 

Öne Çıkanlar