Gazetecilere bu cezaları verenlere ayıp Ayşe

Düşünsenize, gazetecilik dayanışması faaliyetinden ötürü özgürlüğünüz elinizden alınırken bile mahcubiyet duyuyorsunuz!

Dışarıdan bakınca "buralar", içinde yaşadığımızdan çok daha karanlık görünüyor. Gazeteciler, sanatçılar, aydınlar, akademisyenler ve herhangi biçimde iktidara muhalif sayılan kesimler, mütemadi bir baskı, şantaj, tehdit altında.

Bazen bu tehdit, çok yakınınıza düşüyor. Son olarak artigercek.com okurlarının yakından tanıdığı, yılların gazetecileri Ragıp Duran ve Ayşe Düzkan’ın cezası onandı ve 1.5 yıl hapis cezasına çarptırıldılar.

"Suç"ları, Özgür Gündem gazetesiyle dayanışmak amacıyla bir günlüğüne sembolik yayın yönetmenliği yapmak.

Gazetedeki haberlerinden dolayı Hüseyin Bektaş ve Ali Çelebi de 18 ay, Hüseyin Aykol ise 2 yıl hapis cezasına mahkûm edildi.

Ayşe Düzkan’ın cezaevine teslim olmadan önce Yeni Yaşam gazetesine yazdığı yazıda "18 aydan bahsetmek bile ayıp geliyor" diyor. 

Düşünsenize, gazetecilik dayanışması faaliyetinden ötürü özgürlüğünüz elinizden alınırken bile mahcubiyet duyuyorsunuz!

Çünkü en fazla düşünce/basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilecek suçlamalar, 6-7 yıl, hatta ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılabiliyor.

"GAZETECİLİK SUÇ DEĞİLDİR" YAZISI SUÇ OLDU!

Son birkaç yılda binlerce gazeteci, evinden, ailesinden, işinden hatta yurdundan oldu. Hedef gösterildi, gösteriliyor. Yüzlercesi yargılandı ve yargılanıyor.

Tahliye edilenler tekrar hapse giriyor! Atilla Taş ve Murat Aksoy, 1 yılı aşkın tutuklu yargılanmaları yetmezmiş gibi cezalarının onanmasıyla tekrar cezaevinin yolunu tuttu.

Artigercek yazarı, artiTV programcısı Aksoy’un, denetimli serbestlikle kısa sürede bırakılacağı öngörülüyordu. Ancak ileri demokraside vicdan ve adalet olmadığından ne kanun, ne yönetmelik, ne akıl, ne de mantık tutuyor. Avukatları açıkladı: Aksoy ve Taş için yapılan başvurulara yanıt bile yok

Sesleri duyulan, tanınan gazeteciler için durum buyken iş, üniversite öğrencilerine kadar "indi":

Gencecik bir iletişim fakültesi öğrencisi olan Berivan Bila, "Cumhurbaşkanı’na hakaret"ten apar topar hapse atıldı. Şaka gibi, ama çok kötü bir şaka:

Berivan’ın tutuklanma gerekçesi, "Gazetecilik bölümü ders 1: Gazetecilik Suç Değildir" başlıklı yazısı!

CB'YE HAKARETTEN 20 BİN SORUŞTURMA!

Yazısında Cumhurbaşkanı’nın adını anmayıp (hatta yazınca çok kızıyor diye dalgasını geçip) politikalarını eleştiren Berivan, gazeteciliğin üzerindeki baskıları, sansürü ve Ahmet Şık’ın Cumhuriyet savunmasının değerini kaleme almış.

Kendi deyimiyle "açıkhava hapishanesinde" yaşamasa bile otoriteye isyan edecek, sorgulayacak, sorgulaması gereken yaşta genç bir kadının sosyal medya paylaşımları bahanesiyle gözaltına alınıp, bu yazı nedeniyle tutuklanması zaten her şeyi anlatmıyor mu?

Berivan "suç" işlediği veya hakaret ettiği için değil, gazeteci olmaya heveslenen öğrencilere örnek teşkil etsin diye tutuklandı. Tıpkı başka gençlerin gözdağı için hapse atılması, geleceklerinin karartılması gibi.

Sorarım size, hangi ülkede Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlamasıyla bir yılda 20 bin 539 soruşturma açılır, 6 bin 33 ceza davası açılır

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 70. yılı kutlanırken, Türkiye dehşet veren bir insan hakları karnesiyle giriyor.

Ve bu ihlalleri haberleştirecek, duyuracak, yazacak gazeteci ve yayınların sayısı giderek azalıyor.

Sadece tutuklanma ve sorgulanma tehdidiyle değil, türlü baskı, tehdit ve cezayla halkın haber alma hakkı engelleniyor... Malum, bilgiyi manipüle ve kontrol etmek, ceberrut yönetimlerin en önemsediği konu.


Mahcup olması gereken birileri varsa, gazeteciler değil... Bunun bilinciyle, doğruları ve yanlışları dile getirmeye, hak ihlallerini gündeme getirmeye ve hakikate sahip çıkmaya devam edeceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehveş Evin Arşivi