Hak ihlalleri arttı: Hapishaneler, ‘insan hakları ihlal merkezlerine’ dönüştürüldü

Hak ihlalleri arttı: Hapishaneler, ‘insan hakları ihlal merkezlerine’ dönüştürüldü
Diyarbakır’da İnsan Hakları Haftası kapsamında cezaevlerindeki hak ihalelerine ilişkin veriler açıklandı. Açıklamaya göre cezaevlerinde işkence, kötü muamele ve keyfi uygulamalar arttı.

Remzi BUDANCİR


ARTI GERÇEK - Diyarbakır'da 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası etkinlikleri sürüyor.  İHD Diyarbakır Şubesi, Diyarbakır Barosu, TİHV Diyarbakır Temsilciliği, Hak İnisiyatifi Derneği Diyarbakır Temsilciliği ve Diyarbakır Tabip Odası İnsan Hakları haftası etkinlikleri kapsamında Diyarbakır Adliyesi önünde hapishanelerdeki hak ihlallerine ilişkin ortak açıklama yaptı. Açıklamayı İHD Cezaevi Komisyonu Üyesi Avukat Yusuf Erdoğan okudu.
 
CEZAEVLERİNDE HAK İHALLERİ ARTTI

Taraf olunan uluslararası sözleşmelere rağmen Türkiye hapishanelerinin, hak ihlallerinin en yoğun yaşandığı mekânlar olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Türkiye hapishaneleri, başta yaşam hakkı ihlalleri olmak üzere birçok insanlık dışı ve onur kırıcı muamelenin gerçekleştirildiği birer ‘insan hakları ihlal merkezlerine’ dönüştürülmüştür. Sivil toplum örgütlerinin, ihlallerin tespitine dair raporlama çalışmaları ve ihlalleri kamuoyu ile paylaşmasına rağmen, hapishanelerin bu gerçekliği değişmemiştir. Türkiye Hapishanelerinde; mahpuslar hastalık ve diğer nedenlerle yaşamını yitirmeye devam etmekte, sevk ve sürgünler, işkence ve kötü muamele, tecrit ve izolasyon, ailelerle görüş engelleri, haberleşme haklarının engellenmesi, haksız disiplin soruşturmaları gibi çok sayıda hak ihlali yaşanmaktadır" dedi.

KAPASİTE FAZLASI 60 BİN TUTUKLU- HÜKÜMLÜ VAR

Hapishanelerin, suç işleyen bireylerin kapatıldıkları mekânlar olarak tasarlandığını anlatan Erdoğan, hapishaneye konulan bireyin vebalı olarak görülmemesi gerektiğini söyledi. Cezaevinde olan bireyin ek ceza tayin edici uygulamalarla karşılaşmaması gerektiğini ifade eden Erdoğan, Türkiye hapishanelerinde yaşanan hak ihlallerini şu şekilde sıraladı:

-Türkiye’nin son birkaç yıldır içinde bulunduğu olağanüstü süreçte yoğun tutuklamalar ile birlikte hapishanelerin kapasiteleri aşılmıştır. Türkiye hapishanelerinin 220 bin kişilik kapasitesi bulunmasına rağmen; 2019 verilerine göre hapishanelerdeki tutuklu ve hükümlü sayısı 280 bindir.  Cezaevlerinin mevcut kapasitelerinin aşılması ile mahpusların günlük yaşamlarını idame ettirebilecekleri uygun koşullar da ortadan kaldırılmıştır. Yeni hapishanelerin yapılması da mevcut sorunun çözmemiştir. Hapishane kapasitelerindeki artış sevk ve sürgünleri de olağan birer başkaca cezalandırma yöntemi olarak gündeme getirmektedir. Mahpuslar, sevk/sürgün edildikleri cezaevi girişlerinde fiziki şiddete ve çıplak aramaya maruz kalmaktadır.

743 ÇOCUK ANNELERİYLE BİRLİKTE HAPİSHANEDE YAŞAMAK ZORUNDA BIRAKILDI

- Türkiye’de 743’ü anneleriyle birlikte toplamda 3 bin çocuk hapishanede yaşamak zorunda bırakılmıştır. Çocuk cezaevlerinin çocuğu suçtan arındırmadığı aksine yeniden suça teşvik ettiğinin kabulü ile çocuk cezaevlerinin kapatılmasının tartışılması gerekirken, çocuk cezaevlerinin sayısının giderek arttığı gözlemlenmiştir.

457 HASTA MAHPUSUN DURUMU AĞIR

- Türkiye hapishanelerinde 457’si ağır olmak üzere 1333 hasta mahpus bulunmaktadır. Hasta mahpuslar, hapishanelerde tedavi olanaklarından mahrum bırakılmakta; tedavilerinin hapishaneler dışında gerçekleştirilmesi için yapılan başvurularda reddedilmektedir. Bu red kararları sonrasında birçok hasta mahpus yaşamını yitirmektedir. Son olarak Urfa 2 Nolu T Tipi Kapalı Ceza infaz kurumunda bulunan 64 yaşındaki hasta mahpus Emine Aslan Aydoğan Urfa’da hastanede tedavi gördüğü sırada yaşamını yitirmiştir.

EN FAZLA BAŞVURU ELAZIĞ CEZAEVİNDEN

-Birçok cezaevinde mahpusların çeşitli nedenlerle cezaevlerinden sevk/sürgünleri sırasında ters kelepçe uygulaması, ring araçları içerisinde bir (1) metrekarelik kapalı bölümlerde uzun süren yolculuklarla sevkleri yapılmaktadır. Kurumlarımızın en çok başvuru aldığı hapishanelerin başında gelen Elazığ Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda; mahpuslarla yapılan görüşmeler ve mahpuslardan gelen mektuplar aracılığıyla yaşanıldığı iddia edilen hak ihlalleri ile ilgili yapılan başvurular ve suç duyuruları sonuçsuz kalmıştır. Mahpuslar Elazığ Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde kendilerine sistematik olarak işkence ve kötü muamelede bulunulduğunu aktarmışlardır. Osmaniye T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu ve Maraş ilinde bulunan Türkoğlu Ceza İnfaz Kurumu’nda mahpusların hapishanelerde yaşanan hak ihlallerine karşılık açlık grevi eylemi başlattıkları bilinmektedir.

AYM KARARI KEYFİ UYGULAMALARI ENGELLEYEMİYOR

-Mahpuslar tarafından gönderilen ya da dışarıdan gelen mektupların Kürtçe olması ve Kürtçe tercüman bulunmaması sebebiyle cezaevi idaresi tarafından mahpusların dilekçe, iletişim ve haberleşme haklarının engellendiği belirtilmiştir. AYM’nin birçok ihlal kararına rağmen bazı günlük yayınların sistematik ve keyfi bir şekilde mahpuslara verilmediği tarafımızca gözlenmiştir. AYM kararları bile bu keyfi uygulamayı engelleyememiş, yargı bir kez daha yürütmenin kötü uygulamaları karşısında çaresiz kalmıştır.   Birçok cezaevinde görüşe (Açık ve kapalı) gelen mahpus yakınlarının cezaevi girişlerinde sürekli taciz boyutuna varan, sıkı bir şekilde ince arama olarak tabir edilen şekilde üstleri aranmaktadır. Bu uygulama özellikle kadın görüşçüler üzerinde uygulanmaktadır. Ayrıca mahpusların açık görüşlerde aileleri ile yan yana oturmalarına izin verilmediği, karşı karşıya oturtularak araya bir masanın bırakıldığı ifade edilmiştir.

"HASTA MAHPUSLAR TAHLİYE EDİLMELİ"

Cezaevlerinde yaşanan ihlalleri sıralayan Erdoğan,  ihlalleler ilişkin şu önerileri sıraladı:  "Mahpusların tedavilerinin düzenli bir şekilde uygun koşullarda yapılması sağlanmalı. Sağlık sorunları nedeniyle tahliye olması gereken mahpusların, mevzuat ya da Adli Tıp uygulamaları gibi engellere takılmadan tahliyeleri sağlanmalıdır. Ceza infaz memurları ve hapishane idarelerinin olumsuz ve hatta suç teşkil eden tutumlarının önüne geçmek için etkili bir denetim mekanizması oluşturulmalı; baroların ve diğer hak örgütlerinin de bu denetim süreçlerine aktif bir şekilde katılmaları sağlanmalıdır. Cezaevi personelinin mahpuslar veya ziyaretçilerine yönelik suç teşkil eden fiilleri nedeniyle sorumlular hakkında etkin, şeffaf ve etkili idari ve adli soruşturma yürütülerek cezasızlığın önüne geçilmelidir.

"KEYFİ UYGULAMLARA SON VERİLMELİ"

Savunma hakkının etkin bir şekilde kullanılması hususu ceza hukuku açısından hayati derecede önem taşıdığından bu hakkı ihlal eden her türlü keyfi uygulamadan vazgeçilmelidir. Mahpusların yargı yetkisi dışındaki yüzlerce kilometre uzaklıktaki cezaevlerine nakledilmeleri; hem adalete/avukata erişim ve adil yargılanma hakkı, hem de aile hayatına ve özel yaşama saygı ilkelerini tümüyle ortadan kaldırmaktadır.  AİHM’nin yakın zamanda bu uygulamayı sözleşmeye aykırı bulan kararına rağmen devam eden bu uygulamaya derhal son verilmelidir. Yanı sıra anadilde savunma hakkının etkin şekilde kullandırılması sağlanmalıdır.

"ÇOCUKLARIN PSİKOLOJİK DURUMLARI GÖZETİLEREK ÖNLEMLER ALINMALI"

Çocuk cezaevlerinin derhal kapatılarak, çocuğu topluma kazandırıcı alternatif modelliklerin tartışılması ve hayata geçirilmesi gerekmektedir. Alternatif modeller oluşturuncaya  duruncaya kadar, mevcut cezaevi koşullarının çocukların fiziksel ve ruhsal gelişimlerine uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Mahpus olan anneleri ile birlikte cezaevinde kalmak zorunda olan çocukların ihtiyaçları ve psikolojik durumları gözetilerek gerekli önlemlerin alınması ve çocuğun dış ortam bağının (kreş̧ vb. sosyal ortamlar) engelsiz ve koşulsuz sosyal devlet ilkesi gereği sağlanması gerekmektedir."

Öne Çıkanlar