HDP'li Oluç: Diyarbakır'daki aileleri anlıyoruz, aynı duyguları hissediyoruz

HDP'li Oluç: Diyarbakır'daki aileleri anlıyoruz, aynı duyguları hissediyoruz
'AKP ve MHP bu ailelere randevu vermedi.'

ARTI GERÇEK - HDP Grupbaşkanvekili Saruhan Oluç, ARTI TV Ankara Temsilcisi Sibel Hürtaş'ın hazırlayıp sunduğu Ankara Gündemi programında HDP Diyarbakır İl Örgütü önünde oturma eylemlerini sürdüren anneler ile ilgili konuştu. Oluç, çocukları PKK tarafından alıkonulan ailelerin 29 Mayıs'ta Meclis'e geldiğini hatırlatan Oluç, "Taleplerini dinledik. 'Sizi anlıyoruz ve çocuklarınızın bir an evvel sağ salim size teslim edilmesi konusunda üzerimize düşen ne varsa yapmaya hazırız' dedik. AKP ve MHP ise bu ailelere randevu vermedi" dedi. İçişleri Bakanı ve hükümetin bu konuda samimiyetsiz olduğunu ve aileleri istismar ettiğini söyleyen Oluç, "Beyaz tülbentli anneler çocukları için cezaevleri önündeyken polislerin o anneleri yerlerde sürüklemelerini unutuyor muyuz? Cumartesi Annelerini meydandan 'süpürün süpürün' diye talimatlarla uzaklaştıran, yaşlı annelerin gözlerinin içine gaz sıkan kimdi" diye sordu. 

AKP VE MHP DÜRÜST DEĞİL

"Diyarbakır’da oturan annelerin acılarını anlıyoruz" diyen Oluç'un ARTI TV'de yaptığı değerlendirmeler şöyle:

"Diyarbakır'daki il binamız önünde oturan aileler içinde birkaç kategori var. Birincisi alıkonulan asker polis aileleri. 29 Mayıs'ta Meclis'e geldiler. Biz Grup Başkanvekilimiz Fatma Kurtulan ile birlikte onlarla görüştük ve taleplerini dinledik. Açık bir şekilde 'Biz HDP olarak sizi anlıyoruz ve çocuklarınızın bir an evvel sağ salim size teslim edilmesi konusunda en ufak bir şüphemiz yok. Bu konuda üzerimize düşen ne varsa yapmaya hazırız' dedik. 'Ne yapılması gerekiyorsa, STK'larla heyet oluşturulması gibi elimizden ne gelirse yaparız. Yeter ki siz daha fazla acı çekmeyin' dedik. Halkın deyimiyle açık çek verdik.

AKP AİLELERE RANDEVU BİLE VERMEDİ

Ama şunu da söyledik: 'Sizin diğer partilerle de görüşmeniz gerekiyor. AKP ve MHP'nin de bu konuda bir güvence vermesi gerekir. İktidar güvence verecek ki; adımlar atabilsin' dedik. Ancak sadece bizden ve CHP'den randevu alabildiler. AKP ve MHP bu ailelere randevu vermedi. Halbuki görüşselerdi, randevu verselerdi onları dinlemiş olurlardı.

Biz Diyarbakır il binamız önünde oturan asker polis aileleri ile ilgili çok net şunu söyleyebiliriz: 'Biz üzerimize düşeni yapacağımızı söyledik ama iktidar en ufak bir güvence vermedi bugüne kadar. Biz sizi anlıyoruz ama iktidar da adım atsın bu konuda. İktidar bu konunun kolayca halledilebilmesi için adım atsın.' Ama iktidar bu konuda bir adım atmıyor. Gazetecilere de öneririm, hakikaten gazetecilik yapmak istiyorlarsa bizim de bu konudaki görüşlerimize kulak versinler.

O BABAYLA GÖRÜŞTÜM

Diyarbakır il binamız önünde oturma eylemi yapan bir babayı televizyonda izledim. O baba ile biz Ankara'da, Partinin grup toplantı salonunda oturduk çay içtik ve şu adımları atabiliriz diye konuştuk. Bu konuda tutumumuz net.

ANNELERLE AYNI DUYGULARI HİSSEDİYORUZ

İkinci kategoriye gelirsek, çeşitli tarihlerde çocuklarından haber alamamış aileler var. Kimisi 3, kimisi 5 yıldır haber alamıyor. Biz dedik ki annelerin ruh halini, duygularını, acı çekmesini anlıyoruz ve bu konuda bizim bir sıkıntımız yok. Biz onların hakikaten hiçbir annenin gözyaşı dökmemesi için elimizden geleni yapmaya hazırız. Biz nasıl beyaz tülbentli Barış Annelerinin duygularını anlıyor ve barış için mücadele edenlerle yan yana duruyorsak; nasıl Cumartesi Annelerinin, kayıp annelerinin ve yakınlarının hissettiklerini, acılarını anlıyor ve yan yana duruyorsak; Diyarbakır'da oturan annelerle de aynı duyguları hissediyoruz, anlıyoruz onları. Ama burada bir mesele var. Çocukların sağ salim evlerine dönmesinin yolu Türkiye'de barışın, çözümün ortaya çıkmasıdır. Biz bu konuda üzerimize düşeni yapıyoruz, barış için elimizden geleni yapıyoruz. Bir gencin bile ölmemesi için mücadele ediyoruz. Biz onları anlıyoruz, karşı değiliz, kızmıyoruz.

BİZ SİZİ DİNLERİZ AMA ESAS MUHATAP AKP VE MHP İKTİDARI

Sadece şunu söylüyoruz: Tamam bizim kapımızın önünde oturun, bize bunları söyleyin, biz sizi dinleriz. Ama esas muhatap AKP ve MHP iktidarıdır. Savaş politikalarını devam ettiren, çözüm sürecini sonlandıran, masayı deviren onlardır.

İÇİŞLERİ BAKANI SAMİMİ DEĞİL

Unutuyor muyuz? Biz annelere böyle saygılı yaklaşırken, beyaz tülbentli anneler çocukları açlık grevindeyken cezaevleri önünde bir saat oturmak isterken İçişleri Bakanı'nın annelerin üzerine polis gücünü unutuyor muyuz? Polislerin o anneleri yerlerde sürüklemelerini, itip kakmalarını, onları her türlü hakareti yapmalarını unutuyor muyuz? Bu iktidarın annelerin duyguları hakkında samimi bir görüşe sahip olduğuna inanabilir misiniz? Cumartesi Annelerini meydandan 'süpürün süpürün' diye talimatlarla uzaklaştıran, yaşlı annelerin gözlerinin içine gaz sıkan kimdi? Kolluk kuvveti ve İçişleri Bakanıydı.

AKP VE MHP DÜRÜST DEĞİL

Bizim için beyaz tülbentli Barış Anneleri, Cumartesi Anneleri ve Diyarbakır'da bizim il örgütümüz önünde oturmayı tercih etmiş olan anneler arasında, onların duygularını anlama konusunda sorun yok. Ama biz iktidarın AKP ve MHP'nin samimi ve dürüst olmadığını biliyoruz. Onların gözyaşları timsah gözyaşlarıdır. Annelerin duygularını istismar etmektedirler. Biz bunu biliyoruz ama yine de 'barış için elimizden geleni yapmaya hazırız' diyoruz.

GELİN BU SORUNU KONUŞARAK ÇÖZELİM

Bunun için bir çağrı da yaptık. Bu meseleyi konuşarak çözmemiz lazım. Bunun yeri de parlamentodur. Bu çağrıyı yineliyorum. Gelin Meclis'te tüm partilerin içinde yer alacağı bir komisyon kuralım. Bu komisyonda Kürt sorununun nasıl çözüleceği konusunda konuşalım. Farklı düşüncelere sahip olabiliriz ama ortak konularda uzlaşabiliriz. Anayasa ve yasa önerilerini konuşabiliriz. Karşılıklı diyalog içinde bu sorunun çözüme ulaştıralım. Meclis açıldığında bu çağrıyı yeniden yapacağız. Siyasi partilerden bu konuda tavır bekliyoruz. Hangi siyasi parti 'Hayır' derse o siyasi parti anneleri istismar ediyor; Kürt sorunun barışçıl çözümünü istemiyordur. Herkes bu sorunun çözümünü istiyor, daha fazla kan akmadan demokratik ve barışçıl bir sonuca ulaşmasını istiyor. İstiyorsanız gelin adım atalım, 1 Ekim'de Meclis açıldığında bu çağrıyı yapacağız ve göreceğiz kimin samimi olup olmadığını. Bu işler öyle uzaktan akıp timsah gözyaşları dökerek olmuyor. Siyaset çözümün gerçekleştirilmesi gereken yerdir. Siyaset tarihsel ve toplumsal Kürt sorununu çözmek için adım atmaktır. Yoksa duygu sömürüsü ve hamasetle yapılacak bir şey yoktur.

'KÜRT SORUNU YOKTUR' DİYENLER SORUNU ÇÖZEMEZ

Bu olay ilk kez yaşanmıyor. 2014 yerel seçimler öncesinde belediye önünde aileler oturma eylemi yaptı. O zaman Selahattin Demirtaş anneler ile oturdu konuştu, o zaman da çözüm olsun isteğimizi söyledik. HDP demokratik siyaset alanında mücadele eden bir partidir. 'Gelin birlikte sorunun çözümü için adım atalım' dedik ama tam tersi adımlar baltalandı, bozuldu, müzakere masası devrildi. Dolmabahçe mutabakatı yok sayıldı, 'Kürt sorunu yoktur' diyen bir anlayış ortaya çıktı. Kürt sorunu yoktur diyen bir anlayış annelerin acılarını anlayabilir mi?

HAMASET YAPMIYORUZ

Hamaset yapmıyoruz. Bu konu bizim için siyaset yapılacak bir alan değildir. Bu konu toplumsal uzlaşmanın sağlanması için vazgeçilmez adımdır. Bunun üzerinden siyaset yaparak kimse güç kazanamaz. Hamaset yapıyorlar. Bana kimse bu İçişleri Bakanının annelerin gözyaşını anladığını anlatamaz. Kendisi gelip burada anlatsa ona da inanmam, başkası da anlatsa anlamam. Çünkü vicdansızlık zirve yaptı bu insanlarda. Tüm toplumun gördüğü bir vicdansızlık varken, söyledikleri lafın ne önemi olabilir. Biz onların vicdansızlığını görüyoruz.

AİLELERİN ORADA OTURMASINA İTİRAZIMIZ YOK

Kimsenin orada oturmasına itirazımız yok. Otursunlar, konuşuruz. Bu konuda kendimize güveniyoruz, ortadaki sorunu çözmek için mücadele ediyoruz. Hamaset yapmıyor, çözüm bulmak istiyoruz. Bu çok ciddi bir konu. Bunun HDP'ye karşı bir kara propaganda olarak kullanılması üzücü. Aile Bakanı'nın ziyaretini gördük, çok üzücü. Eğer ciddiysen Bakan olarak, annelerin boynuna sarılıp timsah gözyaşlarını döktüğün gibi düşünüyorsan gel çözüm için iki çift laf et. İnsanların acılarını anlıyoruz ama onların sömürülmesini ve istismar edilmesini asla kabul etmiyoruz."

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar