'İdlib’de çatışmalı süreç an meselesi'

'İdlib’de çatışmalı süreç an meselesi'
Uzmanlar İdlib'de hakimiyet sahibi silahlı grupların hala silah bırakmadığı için çatışma ihtimaline karşı uyarıyor.

Suriye ordusunun Heyet Tahrir El-Şam (El Nusra) ve Ahrar-uş Şam gibi selefi grupların denetimindeki İdlib kentine yönelik düzenlemek istediği operasyon, Türkiye ve Rusya arasında imzalanan Soçi Mutabakatı nedeniyle ertelenmişti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 17 Eylül’de Soçi’de bir araya geldiği Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile İdlib’deki silahlı grupların Türkiye garantörlüğünde kentin güneyinde 15-20 kilometre geri çekilip, burada "silahlardan arındırılmış bir tampon bölge" oluşturulması konusunda mutabakata varmıştı.

İdlib mutabakatı ardından Suriye Devlet Başkanı Başar El Esad’ın 8 Ekim’de yaptığı açıklamada "Anlaşma geçici bir tedbirdir. Halen teröristlerin kontrolünde olan bu vilayet ve diğer bölgeler, Suriye devletine geri dönecek" diye açıklamada bulunmuştu.

"SELEFİ GRUPLAR HALA İDLİB’DE"

15 Ekim’e kadar oluşturulması kararlaştırılan tampon bölge için belirlenen süre sona erdi. Her ne kadar silahlı selefi grupların oradan çıktığına yönelik haberler yapılsa da El Nusra’nın kurduğu Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) ise son güne kadar açık bir şekilde tutumunu ortaya koymadı. Mezopotamya Ajansı'nın haberine göre, sürenin dolmasına saatler kala Pazar akşamı HTŞ bir açıklama yaparak, "cihat ve savaş seçeneğinden vazgeçmeyeceklerini" bildirerek, hedeflerinin rejimi düşürmek olduğunu açıkladı.

"ÇEKİLEN GRUPLAR TÜRKİYE DESTEKLİ"

Konuyu değerlendiren Ortadoğu uzmanı yazar Hamide Yiğit, "15 Ekim'e kadar İdlib'in silahlardan arındırılması gerekiyordu. Fakat Türkiye'nin ne bu süre içerisinde ne de daha ileride bunu başarma şansının olmadığı belliydi. Çünkü silah bıraktırıp ‘tampon’ bölgeye çektiği gruplar, Türkiye'nin bizzat kendisinin kurdurduğu ‘Suriye Ulusal Ordu’ içinde yer alan, yani Türkiye'nin garantör olduğu gruplardı. Bunları silahsızlandırılan bölgeye çekmesinde bir sıkıntı yok zaten"  dedi.

"ÇATIŞMALI SÜREÇ AN MESELESİ"

Asıl meselenin Nusra Cephesi ve HTŞ ittifakındaki gruplar ile Hürras el-Di, Nureddin Zenki gibi bölgede hâkimiyeti güçlü ve tehlikeli olan grupların silahsızlandırılması olduğuna dikkat çeken Yiğit, "Türkiye'nin bunlara söz geçirme şansı pek yok. Zaten bu gruplar silah bırakmayı reddettiler ve cihada devam kararı aldılar. Çatışmalı bir sürece girmek an meselesi, fakat bu da şimdilik istenmeyen bir durum. O yüzden bence Türkiye'ye biraz daha zaman tanınacak" dedi.

"SURİYE’DE KALICI OLMAK İÇİN TAVİZLER KOPARMAYA ÇALIŞACAK"

Türkiye'nin yükümlülüğünü yerine getirmesi konusunda baskı oluşturulacağını dile getiren Yiğit, "Bu baskıdan kaynaklı Türkiye El Kaideci grupların sert tepkisiyle karşılaşacaktır. Aslında Türkiye açısından kapıda bekleyen en büyük felaket budur. Ama zaman kazanmak ve bu felaketi ötelemek için Türkiye, Suriye topraklarında kalıcılaşma yönünde tavizler koparmaya çalışacak" dedi. Yiğit, Suriye’de kalıcı hale gelmek için Türkiye’nin Avrupa ülkelerine cihatçı göç konusunda "şantaja" varan tehditleri olacağını ve aynı zamanda Fırat’ın doğusu için sürekli tehditleri dile getireceğini ekledi.

"TÜRKİYE SINIRINDA CİHATÇILAR KALDI"

Suriye ile İsrail ve Ürdün arasındaki sınır kapılarının açılmasını ise Yiğit, şöyle değerlendirdi: "Suriye'ye ilk açılan cihat kapılarında durum normale dönüyor. Yedi yıl sonra ilk kez Kunaytra ile Dera'daki sınır kapıları açıldı. Geriye cihada açılan en geniş sınır kapıları kaldı. Bu kapılar Türkiye'den açılıyor. Türkiye ile Suriye arasındaki sınır kapılarından şu anda sadece Keseb kapısı Suriye yönetiminin elinde, geriye kalan Hatay'dan başlayan ve Fırat'ın batı hattı boyunca yer alan sınır kapıları ya cihatçıların ya da TSK öncülüğündeki ÖSO'nun kontrolünde. Suriye'de Türkiye sınırları haricindeki bölgelerde hayat normale dönmeye hazır. Fakat suların durulmasının henüz başlarındayız. Çünkü kritik bölgeler duruyor ve Suriye'den cihatçıları çıkarma konusunda Türkiye ile ne kadar yol alınabileceği meçhul." (DIŞ HABERLER SERVİSİ)

Öne Çıkanlar