İklim krizinin sorumluları yaptıklarının bedelini ödemeli

Güneş enerjisinden elektrik üretiminin maliyeti 2010–2017 yılları arasında yüzde 73 düştü, biz hâlâ kömüre ve petrole teşviği konuşuyoruz. Bunu anlamak mümkün değil!

Türkiye İstanbul seçimine odaklanırken, dünyanın gündeminde iklim krizi tartışmaları var. Bu tartışmalar her geçen gün alevleniyor.

Zira, iklim krizinin giderek artan etkileri, seller ve kasırgalar gibi iklim afetleri dünyanın her yerinde hem sıklaşıyor hem de şiddetleniyor.

En son Ankara’daki sel felaketinin de gösterdiği gibi iklim krizi ülkemizi de vuruyor, can ve mal kayıplarına neden oluyor.

2019 yazında iklim gündeminin sıcak olmasının tek nedeni, dünyanın dört bir yanında artan iklim afetleri değil. 15 yaşındaki iklim aktivisti Greta Thunberg’in geçtiğimiz yaz İsveç Parlamentosu önünde başlattığı ‘Gelecek İçin Cuma Günleri’ diye anılan okul grevleri, her yerde büyümeye devam ediyor.

Çocukların ve gençlerin talepleri çok net: "İklim eylemini artırın, emisyonları azaltın ve kamu kaynaklarını fosil yakıt şirketlerine peşkeş çekmeyi bırakın; artık söylem değil eylem zamanı!"

BM Genel Sekreteri Antonio Gutierres, bu okul grevlerinin herkese ilham kaynağı olması gerektiğini belirterek, Greta’nın çağrısına cevaben tüm dünya liderlerini eylülde New York’ta düzenlenecek Birleşmiş Milletler İklim Eylem Zirvesi’ne davet etti. 

Üstelik bu daveti, net ve somut plan talebine de bağladı. Hatta bu zirvede, yeni iklim planı sunmayanlara konuşma hakkı da tanınmayacak. BM Genel Sekreteri aynı zamanda, 2020 sonrası yeni kömür santralı yapımının yasaklanması gerektiğini de düşünüyor.

CoalSwarm’a göre Türkiye’nin küreselde en çok yeni kömür santrali planlayan üçüncü ülke olduğunu da buraya not düşelim.

Tek başına bu zirve bile, 2019’un iklim diplomasisi için ne kadar kritik bir yıl olduğunun göstergesi. Paris Anlaşması 2020’de uygulanmaya başlayacak ama halen emisyonlar artmaya devam ediyor. Ülkelerin sunduğu mevcut planlar, ne yazık ki anlaşmanın küresel ısınmayı 1.5 derecede tutma hedefinden çok uzak.

Bu zirve önemli ama iklim gündemi sadece bu zirve ile sınırlı değil. Bugünden başlayarak neredeyse yılın tamamında iklim değişikliği tartışması uluslararası arenada liderler ve karar vericiler tarafından yürütülecek. 

İKLİM KRİZİ, ULUSLARARASI ZİRVELERİN TEMEL TARTIŞMA KONUSU

Bugün, Bonn İklim Müzakereleri başlıyor. ‘Ara müzakereler’ diye de bilinen bu toplantılarda devlet yetkilileri bir araya gelerek, Katowice Taraflar Konferansı’nda bıraktıkları yerden müzakerelere devam edecekler.

Türkiye’nin de katılacağı müzakerelerin gündeminde, iklim planlarını güncellemek ve iklim eylemini artırmak var. BM Genel Sekreteri eylüldeki zirveye 80 ülke liderinin yeni planla geleceğini düşünüyor ve bugün başlayan iki haftalık müzakerelerde bazı ülkelerin hazırlıklarını kamuoyu ile paylaşabileceği belirtiliyor.

Bonn’un bizim ayrı bir önemi de var; zirve’de Türkiye’nin de düzenlemek için aday olduğu BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 26. Taraflar Konferansı’nın (COP26) nerede düzenleneceğine karar verilecek. Türkiye ile birlikte İngiltere ve İtalya da aday. 27 Haziran’da bu önemli karar açıklanacak.

Tarihte ilk kez çocukları eylem amaçlı sokaklara döken gerçek, tüm açıklığı ile karşımızda: Zaman yok, iklim krizi evimizin içinde, durum acil!

Bu yüzden, Birleşmiş Milletler’in iklim toplantılarının yanı sıra, iklim gündemi birçok başka uluslararası toplantının da temel tartışma konusu olacak. Örneğin bu hafta, Avrupa Birliği Konseyi’nde, AB’nin 2050 sıfır emisyon planı da gündeme gelecek. Ay sonuna doğru ise yine AB, bu sefer Çin ve Kanada İklim Eylemi için Bakanlıklar Toplantısı’nı düzenleyecek.

Ay sonu Osaka’da düzenlenecek G20 Zirvesi de iklim değişikliği eylemi açısından büyük öneme sahip. Ekonomilerimizi de dönüştürmemiz, karbonsuzlaştırmamız gerekiyor. Bu iş mevcut enerji politikaları ile olacak gibi değil.

Bu zirvenin en önemli konularından biri, fosil yakıt teşvikleri olacak. Yenilenebilir enerjiye erişimin her geçen gün daha da ucuzladığı günümüzde, kömür ve doğal gaz gibi fosil yakıt tesislerine verilen teşviklerin anlamsızlığı her geçen gün daha da belirginleşiyor. G20 ülkeleri ise fosil yakıt şirketlerine hâlâ kamu kaynaklarının önemli bir kısmını aktarmaya devam ediyor. Osaka’daki zirvede önemli gündem maddelerinden biri de bu teşvikler olacak. Güneş enerjisiden elektrik üretiminin maliyeti 2010–2017 yılları arasında yüzde 73 düştü, biz hâlâ kömüre ve petrole teşviği konuşuyoruz. Bunu anlamak mümkün değil!

Fosil yakıt teşvikleri bir yana, Greta ile dünyanın dört bir yanındaki çocukların ve gençlerin de işaret ettiği gibi, artık fosil yakıt şirketlerinin -yani iklim krizinin müsebbiblerinin- yaptıklarının bedelini ödemesi gerekiyor. Ayrıca, kömür ve petrol gibi fosil yakıtların yerin altında bırakılması, yeni fosil yakıt yatırımlarının yapılmaması şart!

Bugünden başlayarak düzenlenecek olan toplantılarda, dünya liderlerinin gençlerin sesine ve doğanın çığlığına kulak verip vermeyeceğini sanırım daha net göreceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Melis Alphan Arşivi