'Ilısu Barajı’nın kurulma nedeni enerji değil, güvenlik'

'Ilısu Barajı’nın kurulma nedeni enerji değil, güvenlik'
TMMOB tarafından Diyarbakır’da düzenlenen Enerji Sempozyumunun 2’incü gününde Hasankeyf ve Enerjinin Toplumsal Maliyeti oturumları gerçekleşti.

Remzi BUDANCİR


ARTI GERÇEK - TMMOB’un Diyarbakır’da düzenlediği 12.  Enerji Sempozyumu ikinci gününde devam ediyor. "Enerji, Ekoloji Ve Toplumsal Barış" başlığı ile düzenlenen Enerji Sempozyumunun ikinci gününde Ilısu Barajı ve Hasankeyf adlı özel oturum gerçekleşti.  Oturuma konuşmacı olarak katılan Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi Sözcüsü Agit Özdemir, Ilısu Barajı’nın etkisini, barajın neden olduğu tahribatı anlattı.

"DİCLE VADİSİNDE 550 BULUNMAYA HAZIR KÜLTÜREL VARLIK VAR"

Ilısu Barajı’nın kurulma nedeninin sadece enerji üretme amaçlı olmadığını ifade eden Özdemir, birçok inanç, kültür ve tarihin sular altında bırakılmak istendiğine dikkat çekti. Baraj altında kalacak olan alanda gün yüzüne çıkarılmamış çok sayıda tarihi yapı olduğuna dikkat çeken Özdemir, Dicle Vadisi havzasında 550 bulunmaya hazır kültürel varlık olduğunu söyledi.  Söz konusu alanda sadece yüzde 5 kazı yapıldığını ifade eden Özdemir, "11 bin 500 yıllık  Hasankeyf Höyüğü sular altında kalacak.  Körtik Tepe 12 bin 500 yıllık tarihe aittir. O da sular atında kalacak. 150 yıllık çarşı yıkıldı, yıkım esnasında arkeolojik yer bulundu" sözleri ile yaşanan tahribatı aktardı.

"HALK GÖÇE ZORNALIYOR"      

Özdemir, Hasankeyf’teki yıkım konusunda medyanın tutumunu da eleştirdi. Halkın yüzde 80’nin baraja karşı olduğunu ifade eden Özdemir, buna rağmen medyanın algı yaratmaya çalışarak halkın baraj yapımına olur verdiğini yansıtmaya çalıştığını söyledi. Bunun sosyolojik etkisinin olacağını ifade eden Özdemir, "199 yerleşim yerinden 55 bin kişi göç etmek zorunda kalacak. 25 bin Koçer etkilenecek. Bu bölgede etkilenecek insan sayısı 100 bin… Bu bölgede yaşayan insanların gelir kaynaklarının yüzde 75’i tarım. Tarımla yaşamlarını sürdüren bu insanlar köyden kente göçe zorlanıyor" dedi.

"TOKİ HALKI BORÇLANDIRIYOR"

Hasankeyf’te TOKİ tarafından yapılan konutlar ile ilgili de sorunlar yaşanıyor. En büyük sorun Hasankeyf’de evleri bulunan yurttaşlara ödenen ücret ile TOK’i tarafından verilen evlere biçilen fiyat arasındaki fark.  TOKİ tarafından yapılan 710 konutun hak sahiplerine teslim edildiğini ifade eden Özdemir, "Burada yaşayan insanların yüzde 52’si asgari ücret altında. Yüzde 64 ise yardım alarak yaşamlarını sürdürüyor. TOKİ’nin Hasankeyf’te  yerleşim yerlerine verildiği ücret 40-50 TL. Yani hak sahiplerinden evlerine karşı bu ücret ödeniyor. TOKİ Hasankeyf’ten çıkarılan yurttaşları 140-170 bin TL borçlandırıyor" diye anlattı.

"ÇED RAPORU YETERSİZ"

Özdemir, barajın çevresel etkileri ile ilgili verilere de ulaşamadıklarını söyledi. Avrupa tarafından yayınlanan ÇED raporunun yetersiz olduğunu ifade eden Özdemir, şunları söyledi:

"İhale dokümanlarına ulaşamıyoruz. Bunlara dahi mahkeme kararıyla ulaşabiliyoruz. Barajın maliyeti Cengiz Holding 875 milyon EURO, Devlet yetkilileri 1.8 milyar EURO söylüyor.

"ILISU TÜRKİYE’DE ENERJİ VERİMİ EN DÜŞÜK HES PROJESİDİR"

Şuana kadar 30 köy sular altında kaldı. Sit alanından çıkarılan Hasankeyf’in güvenlik politikalarıyla da ilişkili olduğunu düşünüyoruz. 1978’de birinci derecede sit alanı ilan edildi. Sit alanı ikiyüzlü karardır. Sit alanından çıkarmak için kurul kararları alındı.  Hasankeyf ve Dicle Vadisi UNESCO kriterlerinin onda dokuzunu karşılamasına rağmen Türkiye tarafından hiçbir şekilde başvurulmadı. Sadece enerji politikası değil, güvenlik politikası ile ilgili. Güvenlik barajı Türkiye tarafından literatüre kazandırıldı.  Baraj Türkiye enerji ihtiyacının 1.39 karşılayacaktır. Bu barajın enerji meselesiyle ilgili olmadığı ortadadır. Ilısu barajı enerji sorununu çözmeyecek. Ilısu Türkiye’de enerji verimi en düşük HES projesidir.-"

ENERJİ OTURUMU

"Enerjinin Toplumsal Maliyeti’ oturumu ise Maden Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube Eş Başkanı Deniz Aydın moderatörlüğünde yapıldı. Oturuma Bartın Üniversitesi’nden Prof. Dr. Erdoğan Atmış, Uludağ Üniversitesi’nden Prof. Dr. Kayıhan Pala ve Maden Mühendisleri Odası’ndan İzzet Demir konuşmacı olarak katıldı.

ATMIŞ: TÜRKİYE’DE ORMANLAR AZALIYOR

Prof Dr Erdoğan Atmış, enerji üretim politikalarının ormanlar üzerindeki etkileri hakkında konuştu. İklim krizinin yüzde 20’sinin ormansızlaştırmadan kaynaklandığını belirten Atmış, "Türkiye’de orman alanlarının kâğıt üzerinde artırıldığını ancak durumun tam tersi olduğunu söyledi. Ormanlık alanlarının aslında azaldığını ifade eden Atmış, "Türkiye’de kişi başına 0.16 hektar düşüyor. Bizim ormanlarımız dünya kriterlerine göre orman sınıflamasına girmediği için daha düşük aslında. Türkiye’deki yönetim politikası doğayı yok etmeye dayanan bir model. Hükümet ağaçlandırmanın en fazlasını biz yaptık diyor.  Kâğıt üzerinde öyle görünüyor. Artan şey ağaçlandırma değil. Osmanlık alan resmi olarak artıyormuş gibi görünüyor,  aslında azalıyor. Ormanlar en düşük ücretlerle özel sektörlere tahsis ediliyor. Tahsis edilen alanlar orman olarak görünüyor. Maden ve enerjiye tahsis edilen alanın ekilen fidan alanından daha fazla... Orman yangınlarından daha fazla izin verilmiş. Her yıl yanan orman alanı kadar alan, maden ve enerjiye tahsis ediliyor. Bu enerji santralleri bilimsel olarak değil Tamamen patronların istekleriyle projelendirilen projeler" diye konuştu.

PALA: ENERJİ ÜRETİMİNİN SAĞLIK VE İKLİM KRİZİYLE İLİŞKİSİ VAR.

Prof Dr. Kayıhan Pala, enerjinin insan sağlığını her şekilde olumsuz etkilediğini söyledi. Enerjinin sermaye ve kâr amacı üzerinde yürütülmemesi gerektiğini söyleyen Pala, "O zaman enerji enerji olmaktan çıkar, hava kirliliğine, şu kirliliğine, toprak kirliliğine yol açıyor. Toplum sağlığını tehdit ediyor. Enerji santrallerin sadece o bölgede değil yüzlerce kilometrelik uzaklıktaki insanları da etkiliyor. Kronik hastalıklar da hava kirliliğinden kaynaklıdır. Enerji üretiminin sağlık etkileri ve iklim kriziyle ilişkisi var. Enerjiyi hangi kaynaktan üretirseniz üretin sağlık üzerinde etkisi var. Ama kömür birinci derecede etkiliyor" dedi.

DEMİR: YILDA 80-100 BİN ARASI İŞ KAZASI MEYDANA GELİYOR

Maden Mühendisleri Odası’ndan İzzet Demir,  kömür madenlerindeki iş kazalarına değindi. "Eğer işçi sigortalı değilse iş kazasına girmez" diyen Demir, şunları söyledi: "Türkiye iş kazalarında Avrupa birincisidir.  İs kazalarının yüzde 88 işçilerden kaynaklanıyor. Eğitim ve Denetim eksikliği var bu da işverenin sorumluluğunda. İş sahalarındaki tehlike yüzde 10’dur. İs kazalarının yüzde 98’i önlenebilir yüzde 50’si basit ölçekli önlemlerdir. Türkiye yılda 80-100 bin arası iş kazası meydana geliyor.  Bunun 2 bini ölümle sonuçlanıyor. Türkiye 387 kömür sahası var. Yer altı kömür ocaklarının olmazsa olmazı havalandırma sistemidir. Dünyanın hiçbir ülkesinde madencilikte açık işletmelerde böyle facialar olmaz."

Öne Çıkanlar